• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
SADAKAT
Dışarıda Harun_Yiğit
Yetkili Şair
**
Üyelik tarihi: Dec 2014
Mesaj Sayısı: 11
Konu Sayısı: 11
 
#1
15/12/2014, 13:47
SADAKAT



İyi ki Varsın Canım…!


Cevdet ile Süreyya görücü usulü değil de birbirlerini tanıyarak ve severek evlendiler. Her evlilik de olduğu gibi Cevdet ile Süreyya’ nın evliliği de zaman zaman inişli çıkışlı yollardan geçse de birbirlerine olan saygıları, sadakat ve güvenleri sayesinde; evlilikleri hiç bir zaman tehlikeye girmez.


Yıllar geçip giderken ne var ki bir gün görünmez bir kaza Cevdet'i yatağa düşürür.
Cevdet sakat kalmış ve yarım bir insan olmuştur. Kendi işini kendi göremez halde zorunlu olarak yaşar!
Güzel karısını düşünür Cevdet!

[b]Çok sevdiği eşine karşı sorumluluklarını yerine getiremez. Kahır ve kara günler çökmüştür başına… Acılar içindedir, yanar yüreği, çıldırır, taş olsa vuracaktır başını ve paramparça edecektir. Yaşamak, bundan sonra acılar içinde sadece bir işkencedir. Yaşamak zehirdir. Yaşamak işkencedir. Hele hele o aşkı ve sevdasıyla yanıp tutuştuğu ve birbirlerini severek evlendiği can eşinin yüzüne baktıkça… Yarım adam olmuştur Cevdet… Kahreder kadere… Küser hayata… “Yaşamak zordur” der ve “ölmeyi” bile düşünür. Lânet eder, isyân bayraklarını çeker… Deliden deli olur… Ve Cevdet için hayat bitmiştir artık. Karısına daha fazla yük olmak istemez ve ölmenin yollarını aramaya başlar.


[b]Süreyya mı? ... O’ dur asıl yıkılan…İçten içe ağlar…”Bu kara yazı” der de başka bir şey diyemez.. Susar, içine gömer avazını, bulut gibi saklar gözyaşların. Eşine, can sevdiğine belli etmek istemez… O’nun ne kederler içinde olduğunu çok iyi bilir. Acıyı ve hüznü canının çekirdeğinde hisseder… Sonra döner hayata, “bu hayat, evet bu hayat devam etmeli, Cevdet’in acısını, elemini paylaşmalıyım” der…. “Bu hayat Cevdetsiz olmaz… O benim her şeyim… Onsuz yapamam… Keşke bana gelseydi, keşke beni bulsaydı bu bela… O benim tek sevdiğim… O benim Cevdet’im…” der de içten içe, çırpınır durur…

Eşi Cevdet'i hiç yalnız bırakmaz, onun her türlü ihtiyaçlarına koşar. Bunalım geçirdiğinin farkındadır. O’nu hayata bağlamak için var gücüyle koşar.

Sağlıklı günlerde birbirlerinin nasıl yanındalarsa, hastalıkta da yanında olmalıyım der… Der de Süreyya; acının ve kara
kaderin korkunç kıskacında bir serçe yüreğiyle “ne yapsam, neler etsem de hayata bağlasam Cevdet’imi” diye düşünür… Sevmeyi, sevgiyi, sadakati böyle öğrenmişti. Acılar paylaşıldıkça azalır, neşeler paylaşıldıkça çoğalır, biliyordu.
Süreyya, günlerden bir gün sokak kenarında iki eli de sakat, ama ayaklarıyla iş yaparak ekmeğini kazanan bir adam gördü…

[b]-“Buldum…! Yaşasınnnn! Buldum işte bu! Çare bu! ...” der ve hemen eve koşar...
Bir yolunu yordamını bulup gözbebeği gibi sevdiği Cevdet’ini sokağa çıkarmalıydı… Sokak kenarında gördüğü adamı düşünüyordu hep… O adamdan kocasına hiç söz etmeden Cevdet' i sokağa çıkmaya ikna etti.

[b]Sonunda, canında can olan, sevdiği, can eşi, bir tanesi, sevdası Cevdet’ e yardım edip tekerlekli sandalyesine bindirerek sokağa çıkarttı.

Sokak kenarında, iki eli de sakat ama ayaklarıyla iş yapan adamın bulunduğu yöne doğru yöneldi. Sakat adamın yakınına kadar geldiler.

[b]Süreyya, kocasının da iyice görebileceği şekilde durdu ve adama iyici bakmaya başladılar.

Süreyya Cevdet'e:

-''Bak hayatım adam hayata elleri olmadan nasıl tutunmuş, bunu sen de yapabilirsin'' dedi.
Cevdet:

-''Benim ellerim sakat değil ki, ayaklarım sakat'' dedi.
Süreyya:

-''İyi ya senin ellerin tutuyor sen de oturduğun yerde pekala bir meşguliyet yapabilirsin. Böylece bir amacın olur. Mesele para kazanmak değil, mesele hayata bakışındır. Kitap okursun, şiir yazmayı denersin ya da ne bileyim resim yapmayı öğrenirsin. Bunları pekâlâ yapabilirsin'' dedi.

Cevdet hiç yanıt vermeden iki eli de sakat ama ayaklarıyla iş yapan adamı seyrediyordu.
Süreyya'ya dönerek:
-''Beni o adamın yanına götürebilir misin'' dedi.

Süreyya:
-''Tamam canım hemen'' diyerek Cevdet'in tekerlekli sandalyesini iteleyerek iş yapan sakat adamın yanına vardılar.
Cevdet, sakat adama:
-''Merhaba, kolay gelsın arkadaş'' dedi.

Adam yüzünü Cevdet'e çevirip baktı, tekerlekli sandalyede oturan Cevdet'i tepeden tırnağa süzdü ve:
-''Merhaba beyim, sağ olun'' dedi.
Cevdet:
-''Bişey sorabilir miyim'' dedi.
Adam:
-''Buyur sor beyim'' dedi.
Cevdet:
-''Bu işi nasıl başardın, yani kolların olmadan ayaklarınla iş yapmayı? '' dedi.
Adam:
-''Beyim, yaşama azmimle yaşamaya olan sevdamla başardım. ilk zamanlar alışamamıştım. İntiharı bile düşünmüştüm ama bunun kolay yol olduğunu, korkaklık, hatta bir cehalet olduğunu düşündüm! Benden daha kötü olanları düşündüm ve ''iyi ki ayaklarım var'' diyerek ben de hayata ellerimle değil ayaklarımla sarılmayı öğrendim. Her yaptığım iş sonunda sonsuz bir mutluluk yaşarım. Sen de bişeyler yap beyim inan çok mutlu olursun'' dedi.

Cevdet:
-''Teşekkür ederim arkadaş, sana kolay gelsin'' deyip karısına dönerek;
-''Hayatım, Süreyya’cım haydi gidelim. Ben alacağım dersi aldım artık'' dedi.

Süreyya hanım kocası Cevdet'in tekerlekli sandalyasını iteleyerek yollarına devam ettiler.
Cevdet, bir yandan kitap okurken bir yandan da resim kurslarına giderek resim çizmeyi öğrenmeğe başladı. Çizecekti, çizmeliydi de. Yaşamını çizgilerle, renklerle değiştirmeye kararlıydı Cevdet.

Bir çok resim çizmiş ve çizdiği bütün resimleri biriktirmişti Cevdet.

[b]Bir gün Süreyya hanım iş için çıktığı evine geri döndüğünde odanın her tarafına resimler asılmış, kocası Cevdet resimlerin karşısına geçmiş, yapmış olduğu resimleri seyrederken gördü. Karısının geldiğini farkeden Cevdet gülerek karısına:
-''Nasıl olmuşlar Süreyya'cığım'' dedi.

[b]Süreyya hanım kocasının parlayan gözlerinin içine bakarak büyük bir heyecanla:
-''Harika olmuşlar hayatım. İnan bu güzelik karşısında ne diyeceğimi bilemiyorum. Her bir resim diğerinden güzel. Sen çok azimli ve çok başarılı birisin'' dedi

[b]Cevdet, tekerlekli sandalyasıyla karısı Süreyya'nın yanına geldi ve ellerini tutup dudaklarını Süreyya'nın elleri üzerinde bir müddet bekleterek öperek başını yukarı kaldırıp Süreyya ya:
-''Asıl azimli, yürekli, cesur ve başarılı olan sensin. Senin sayende hayata bağlandım. Senin sayende bu güzel resimleri çizebiliyorum. Sana binlerce teşekkürler. Benim sadık ve sadakatli karım. İyki varsın canım, iyki varsın'' dedi.


Ağlama Sen Gülüm Benim

Kara gündür gelir geçer
Ağlama sen gülüm benim
Bir gün gelir güller açar
Ağlama sen gülüm benim

Çok acılar göreceğiz
Birbirine öreceğiz
Tüm bunları süreceğiz
Ağlama sen gülüm benim

Hiç kimseye takılmadan
Dayanarak yıkılmadan
Söylüyorum sıkılmadan
Ağlama sen gülüm benim

Ne düşmana ne de dosta
Sır verip de olma hasta
Görmeyeyim seni yasta
Ağlama sen gülüm benim

Gurbet ele güven olmaz
Yiğit olan saçın yolmaz
Ağlamakla torba dolmaz
Ağlama sen gülüm benim

Der ki Harun kara yüze
İnanma sen yalan söze
Varsın gülsün eller bize
Ağlama sen gülüm benim...

Harun Yiğit
Alıntı  
Tweet      
     


Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2023 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder