SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
ŞAİR COŞKUN KARABULUT İLE SÖYLEŞİ- Mustafa EMRE- TURUNÇ DERGİSİ
Coşkun Karabulut
Yetkili Şair
Üyelik tarihi:
Oct 2014
Mesaj Sayısı:
82
Konu Sayısı:
81
#1
03/11/2014, 13:40
ŞAİR COŞKUN KARABULUT İLE SÖYLEŞİ- Mustafa EMRE- TURUNÇ DERGİSİ
ŞAİR COŞKUN KARABULUT İLE SÖYLEŞİ
Coşkun Karabulut, Sarıkamış'ta doğmuş, Ankara'da sosyoloji okumuş; Mersin, Adana, Fethiye ve Kuşadası'nda bankacı olarak çalışmış bir şair. Şimdi Ölüdeniz Belediyesi'nde Kültür-Sanat Danışmanlığı yapıyor ve kültür-sanat etkinlikleri düzenliyor.
Şiir ve denemeleri ile birçok dergi ve gazetede yer alan Karabulut, bugüne değin yedi kitap yayımladı: Altısı şiir, biri deneme. Toplu şiirlerini "Beni Zamansız Bırak" adıyla kitap haline getiren şair, şiirlerinde kendine özgü bir çizgi ve dil geliştirdi.
Mustafa Emre, TURUNÇ dergisi için Coşkun Karabulut ile konuştu.
- Sayın Karabulut; doğduğunuz, okuduğunuz, doyduğunuz yerler renkli bir coğrafyayı gösteriyor. İsterseniz önce bu konuyu konuşalım. Yaşam çizginizden söz eder misiniz?
Değerli şair dostum Mustafa Emre öncelikle kendimi ifade etmem için büyük bir fırsat olan bu söyleşi için ne kadar teşekkür etsem azdır. Güzel ve ilginç olan yanı da, söyleşiye başlangıç sorunuz. Gerçekten doğduğum yerin ironisini söyleyince, şiirimin geldiği mecranın da ilginçliğini görmüş olacaksınız. 5 Kasım 1956 Sarıkamış doğumluyum. Bilirsiniz Sarıkamış ülkemizin her köşesinden gelen ve Allahuekber Dağları’nda şehit düşen 90 bin askerimizle anılan bir ilçedir. Binlerce genç gelip Sarıkamış’ta şehit düşerken, ekonomik olanaksızlıklar yüzünden de binlerce Sarıkamış’lı ilçeyi terk ederek Türkiye’nin dörtbir yanına dağılmıştır. Asıl ironik olan tarafı ise “renk” kısmı. Adı “Sarıkamış”. Ama her yer kardan “bembeyaz.” Üstelik de en soğuk ve en “beyaz” olduğu dönemin adı “ Karakış” Bir de gittiğim zaman pek fazla tanıdık bulamadığım için sanki bir mekan değil de dostları hep geride bırakmış mış’lı geçmiş bir zaman gibi gelir bana Sarıka-mış!
1981 yılında Ankara Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümünü bitirdim. 1981 yılında Mersin Halk Bankası Şubesinde kambiyo servisinde çalışmaya başladım. Sonra Egebank Mersin ve Adana Şubelerinde çalıştım. 1992 yılında Tarişbank Adana Şubesinde Müdür Yardımcısı olarak çalıştığım dönemde sizlerle tanıştım ve ilk kitabım olan “ Taramak Gökyüzünü” de Adana’da Tını Yayınları’ndan çıkardım. 1994 yılında Fethiye’ye Tarişbank Şube müdürü olarak atandım. 7 yıl Fethiye’de çalıştıktan sonra 2001 yılında Kuşadası’na atandım. Bankadan Emekli olduktan sonra da 6 yıldır Ölüdeniz Belediyesi Kültür Müdürü olarak göreve devam ediyorum. Evliyim ve 3 çocuk babasıyım. Biraz uzun mu oldu ne?
- Kendinize özgü esprili bir yaklaşımınız ve bakışınız var. Bu, kişiliğinizden mi kaynaklanıyor? Günlük yaşamınızda da aynı özellikler görülebilir mi?
Kişiliğimden kaynaklanıyor elbet. İyi ki de öyle oluyor. Yoksa zorlama espriler çok komik kaçıyor. Daha doğrusu aptal-komik gibi bir şey oluyor. Bu bir yapı meselesi. Yaşamımda da böyleyimdir. Hem kendim için hem de dostlarım için yaşamı kolaylaştıran ve daha mutlu kılan bir şey bu. Neşeli bir ortam oluşur hemen. Ama denge önemli. Her şeyde olduğu gibi espride de tadını kaçırmadan, gerektiği yerde ve gerektiği kadar. Böyle olunca tadına doyum olmaz. Yoksa iş cıvıdı mı kalite düşer ve sıradanlaşır.Bunu sevmem.Kahkaha attıran değil tebessüm ettiren espridir benimkisi. Tarzıma da uyan budur.
- Sizi şiire, böyle esprili bir şiire yönelten etkenler nedir?
Hiçbir zaman “ Hele durun ben bir espri yapayım” diye atılmam. Zaten espri önceden planlanmaz. Birdenbire oluşan bir şeydir. Diline gelir ve söylersin. Dimağımdaki sözcükler bir durum ya da bir olay karşısında elele tutup bu şekilde geliyorlarsa benim onları ifade etmekten başka yapacak bir şeyim yok.
- Bir şiir nasıl bulur sizi? Yoksa siz mi arar bulursunuz?
İşte az önceki sorunuzu daha da açacak bir soru bu. Şiir beni esprinin geldiği gibi bulur. Şiirin ruhunu oluşturan sözcükler birbirine haber verir ve elele, kolkola gelirler. . Öyle günlerce ne bir imge avına çıkarım ne de masa başında oturur şiirin gelmesini beklerim.Masa başında oturup imge avcılığı yapacağıma, doğrudan yaşamın içinde yer alırım derinlemesine. Aşkı, sevgiyi, dostluğu, ihaneti, vefayı, acıyı, nefreti, üçkağıdı, yalakalığı, adam gibi yaşamayı, sürüngen gibi sürünmeyi yaşamın içinde ve yaşayarak görürüm bazen muhatap kalırım ama hep yanında yöresinde olarak biriktiririm. Bunlar benim şiirimin başlıca malzemeleridir zaten. Bunları yaşadıkça “şiir evrenim” genişler. Sonra zamanı geldiğinde sözcükler bu birikimleri işler ve bana “sunarlar” ben de onay veririm ve somutlaştırırım şiir ya da yazı şeklinde. Yani şiir yazmak için yaşamın içine dalmıyorum.Yanlış anlaşılmasın da burada çok ince bir nokta çizgi var. Şiir üzerine çok kitap okurum. Çok sayıda şiir kitabı da okurum. Şiir üzerine düşünürüm. Şiir sanatı üzerine okurum ve yazarım. Bunlar ayrı şey. İmge avcılığı yapmam sadece. Oturup saatlerce şiir gelsin diye beklemem. Ben normal yaşamımı sürdürürüm. Kitap okurum, yazarım. Şiir de bu arada gelirse eyvallah. Zorlamam kendimi. Ama şiiri oluşturan bir dize, bir sözcük geldiği zaman sevinirim. Günlerce o şiir üzerine çalışırım. Yani şiiri oluşturan , şiirin temelini oluşturan dize, sözcük artık ne gelirse onları biçimleştirmeye çalışır, şiirin yapısını kurmaya girişirim. Bu da bir iki günden birkaç aya kadar sürebilir. En kısa şiirimi bile düzelte düzelte aylarca oluşturduğum olur.
Bu arada yaşamı hep şiir gibi yaşayıp güzelliklerin artmasını çoğalmasını isterim. Dostluklara önen veririm, bayağı insanlardan nefret ederim. Milyarlarca badireden geçerek insan olma şerefine ulaşmış bir canlının üç kuruşluk çıkar uğruna insanlığı küçük düşürmesine içim elvermez. Sevdiklerim kadar kızdıklarım da olur. İşte şiir de sizin espri dediğiniz gibi çıkar bence de daha çok kara mizah şeklinde. Kızdıklarıma en kısa ama en etkili bir biçimde vurmak isterim. Yaptığım espriler ya da esprili şiirler dostlarım için bir neşe kaynağı olurken, kızdıklarımın yüzünde şamar gibi patlıyor.
Sorunuzun yanıtını şöyle tamamlayayım: Yaşamı şiir gibi yaşarım ve şiir de gelir beni bulur. Ama şiir geleceğini önceden belli eder. İçimi bir heyecan kaplar. Tuhaf bir tireme alır bedenimi. Anlarım ki şiir geliyor. Bir dostu ağırlar gibi karşılarım onu. Yürüyüşüm bile değişir. Şiire saygımdan tertemiz yıkanır, traş olur, en güzel giysilerimi giyerim. Gelip de hayal kırıklığına uğramasın diye bazen diyet yaptığım da olur(!)
- Bu şiir çizgisi ile ulaşmak istediğiniz yer neresidir?
Ben şiiri her zaman en az sözle en çok şeyi anlatma sanatı olarak görmüşümdür. Bu benim anlayışımdır. Bu nedenle de yaşadıklarımı, düşündüklerimi, gördüklerimi hep sözcüklere bol bol anlamlar yükleyerek vermeye çalışırım. Daha doğrusu öyle veriyorum, elimden gelen bu. Ulaşmak istediğim yer de okurun şiirimi yakaladığı yer. Şiir düzanlamlarda değl yananlamlarda aranır. Ben şiirimde hem düzanlamı hem yananlamları veririm. Okur şiiri yananlamlarda yakalayacaktır. Bunu yakalamış olan okur da sadece bir anlamda kalmayan, farklı anlamları arayan çok yönlü düşünen bir okur olacağından “zeki” ve “ uyanık” bir okur olacağından iyi de bir “ birey” olacaktır. Olayları başkalarının empoze etmeye çalıştığı gibi değil de olayların ve durumların aralarındaki bağları kendisinin kurarak kavramaya çalışan birey olarak daha anlamlı ve onurlu bir birey olarak sürdürecektir yaşamını. Ukalalık gibi oldu ama şuradan kurtarayım durumu: Zaten iyi bir şiir okuru böyledir ve böyle olmalıdır. Şiir insanları uyanık kılar. Benim de ulaşmak istediğim yer burasıdır. İnsanlar uyanık olsunlar. Yöneticilerini kendileri istedikleri kişilerden seçsinler. Kendilerini sömürtmesinler. Üç kuruş menfaat için oy vermesinler. Adam gibi yaşasınlar, anlamlı bir hayat sürsünler ve gerçekten mutlu olsunlar. Bir de gösterişe değil “öz”e önem versinler. Bu çok önemli benim için ve benim şiirim için.
- Size göre bugüne dek yazdığınız, yayımladığınız şiirler istediğiniz işlevi yerine getirdi mi?
Bugüne kadar yayınladığım şiirler istediği işlevi yerine getirdi diyemem. Sadece “Bizim Olan Ne Var Ki” adlı kitabım dağıtım ağı olan Toplumsal Dönüşüm Yayınları” nden çıktı. Her yere dağıtıldı. Diğer kitaplarımı ancak kendi imkanlarımla bastırdığım için kitap fuarlarında ya da yaşadığım ve gidebildiğim yörelerde okurla buluşturabildiğim için işlevin yerine gelmesi konusunda başarılı olduğumu söyleyemem.
Bu soruyla ilgili mi değil mi bilmiyorum ama aklıma gelmişken şiirimle ilgili bir dezavantajdan sözetmek istiyorum. Öyle allı pullu , süslü püslü dizlerim yoktur. “Şairane” olmak gibi bir kaygım hiç yoktur. Herkesin günde binlerce kullandığı sıradan sözcüklerle kurarım şiirimi. Sonlara doğru bir yerlerde ancak yakalarım şiiri. Bu durumu da sonradan fark ettim. Bazı okurlar bu doğrultuda görüş bildirince ben de bir araştırma yaptım ve böyle yaptığımı gördüm. Yani önceden planlanmış bir şey söz konusu değil. O şiiri yakaladığım yere kadarki sözcükler ancak ondan sonra, şiiri yakaladıktan sonra yeniden okumalarda bir anlamları olduğu görülür. Şiiri yakalayana kadar edat gibidirler. Şiir olduktan sonra o sıradan sözcüklerin yananlamlarının olduğu fark edilince şiirimi seviyorlar. Yani ilk bakışta sıradan gibi görünen şiirlerimde biraz okuma zahmetinden sonra şiir ortaya çıktığı için seven seviyor, şiiri yakalamayıp da düzanlamlarda takılıp kalanlar karşısında çok zor durumlara düşüyorum , alay konusu bile oluyorumdur herhalde. “ Aşk Çorbası” adlı şiirimde çok yaşadım bunu. Şiir şöyle:
“canım çekti kaç kez
oturup zaman lokantasında
şööyle bir
aşk çorbası içmeyi
midem bulandı kaç sefer
sinek çıktı içinden
çatal elimde kaldı
hep “
Şimdi içinden sinek çıkmasa bile çatalla içildiği için zaten ağıza bir şey gelmeyen bir çorbadan sözedip şiiri de zar zor “çatal” da yakalamama karşın sorup duruyorlar:” sizin orda çorba çatalla mi içilir., kaşık yok mu sizin oralarda ?” gibi. Şimdi şiiri açıklasan bir dert açıklamasan ayrı dert.
Ama şiiri yakalayanlar da çok seviyorlar bu şiiri. Sonuç: İlk bakışta albenili olmayınca şiirim es geçilebiliyor. Bunu da ancak sizin gibi dostların sayesinde aşabileceğimi umuyorum. Şimdi yaptığınız bu değerli söyleşi gibi.
- Sizin yazdığınız gibi yazan şairlerden (Özdemir Asaf'tan Sunay Akın'a) söz eder misiniz?
Özdemir Asaf ‘a çok şey borçluyum. Her şairin içinde yer aldığı bir “Şair ailesi” vardır. Sizin de söylediğiniz gibi Özdemir Asaf, Sunay Akın, Orhan Veli, Orhan Murat Arıburnu benim şair ailemden. Kısa, yalın, anlaşılır, anlamlı, şaşırtmacalı, buluşa dayalı şiirler yazan şairlerdir bu saydıklarım. Ortak özellikleri “ buluş”a dayalı şiirler yazmalarıdır. Ben de daha önce söylediğim gibi çok kullanılan sözcüklerden buluşlar yapmayı severim. Bunu yaptığımda kendimi mutlu hissederim, şiirimi tamam olduğuna inanırım.
Bir de Erich Fried adlı Avusturya’lı bir şair vardır. Sunay Akın ve Metin Demirtaş benim şiirime yakın buldukları bu şairi okumamı çok istemişlerdi ve kitaplarını bulup göndermişlerdi. İki küçük şiiri şöyle:
YANIT
Şöyle dedi
biri taşlara:
İnsanca davranın
Taşlarsa şöyle:
Sert değiliz yeterince
henüz
ŞAKADAN ANLAMAZ
Bu
oğlanlar
şakadan
taşlıyor
kurbağaları
Kurbağalar
gerçekten
ölüyor
Gerçekten bulduğum bütün şiirlerini okuduğum ve kendime çok yakın bulduğum bir şairdir.
- Şiir dünyamızı izlediğinizi sanıyoruz. Bilinç, düzey, işlev açılarından bir değerlendirme yapar mısınız?
Şiir her zaman “yeni”dir. Yeni olan ancak şiirdir. Şairlerin bir handikabıdır bu durum. Eskiyi taklit etmekten, eskilerin söylediklerini yinelemekten korkarlar şairler. Zaten böyle yapanı şair de saymazlar. Bu nedenle şairler hep yeninin peşindedir. Her şair kendi biçimini, biçemini de geliştirmek zorunda olduğu için olmadık denemelere başvuruyorlar. Şiiri yaşamın içinde yakalayanlarda pek sorun olmuyor. Çünkü şiirin çok gerekli olan “estetik içeriği”ni de yakalamış olduklarından, “biçim”de zorlanmıyorlar. Ama yaşamın içinde yer almadan, barda, cafede oturarak şiiri sadece biçim sanarak deneme üstüne deneme yaparak, o sözcüğü buraya, bu sözcüğü oraya koyarak bir şeyler yapıyorlar. Şiir içeriğinden kopup sadece biçime indirgenince ve farklı bir şeyler de yapmanın kaygısıyla anlaşılmaz metinlere dönüşüyorlar. Ne dinleyince ne okuyunca anlaşıyorlar. Zaten içinde anlaşılacak bir şey de olmayınca halk şiirden kopuyor. Olmayan şiirin de bir işlevi olmuyor elbet.
Halkın anadilini bırakıp “üst-dil” yaratmaya çalışanlar sadece kendi aralarında anlaşabildikleri bir kuş dili geliştirdiler. Sonra da halkın bilinç düzeyinin aşağıda kaldığını, okurun da iyi bir şair gibi şiir eğitimi alarak kendilerini izlemeleri gerektiğini söylediler. Ben 25 yıldır anlamadım. Sosyoloji, felsefe, estetik, psikoloji, mantık, psikanaliz, antropoloji, anlambilim, göstergebilim ve bir sürü ders gördüğüm halde anlayamadım. Ben anlamadığım gibi kimse de anlamadı. Çünkü ne şiir matinaları oluyor, ne şiir kitapları satıyor. Satılan kitaplar halen daha Nazım Hikmet, Özdemir Asaf, Orhan Veli, Sunay Akın kitapları.
- Şiiri toplumla buluşturan etkinlikler düzenliyorsunuz. Bu konuda gözlemleriniz nelerdir?
Üzülerek söyleyeyim ki şiir dinletilerinde dinleyici bulmada çok zorlanıyoruz. En büyük stresim budur. Bazen şiir okuyanlar dinleyicilerden daha fazla oluyor. Birbirimize okuma durumu yani. Çoğu zaman okullardan öğrenciler getiriyoruz. Onlar da sanki silah zoruyla getirilmiş gibi 1 saat dolmadan hurraaa kendilerini zor dışarı atıyorlar. 15-20 kişilik gruplarla daha verimli oluyor dinletiler. Ancak basında ,televizyonda fazlaca yer alan şair ve yazarlar bu avantajlarını kullanarak izleyici toplayabiliyorlar. Halkımız televizyonda görmediği, çok satan gazetede yazısını okumadığı yazara ilgi göstermiyor. Biz yine de değerli gördüğümüz yazar ve şairleri halkla buluşturmaya gayret ediyoruz.
- Şiirin yanı sıra denemeler de yazıyorsunuz. Denemeler bir gereksinimden mi doğuyor? Yani bir anlamda şiiri anlatma gereği mi duyuyorsunuz?
Bu soruyu şöyle açıklasam: Şiir kendi geliyor. Denemeleri ise kendim yazıyorum. Şiir bana hazır geliyor. Abartma gibi olacak ama bir şekilde “vahiy” gibi geliyor. Ve bazen öyle oluyor ki benim temel düşünceme uymasa da sırf güzel olduğu için şiiri paylaşmak durumunda kalıyorum. Oysa denemelerde oturup masa başına kurgu yapıyorum, tasarlıyorum ve kendi dünya görüşümü tam tamına yansıtacak şekilde yazıyorum. Yani şiirde biçim hatırına özden taviz verebiliyorum. Oysa denemelerde böyle bir taviz yok. Bu nedenle denemeler şiirimi açıklama gereğinden doğmuyor. Başka bir şey. Bir de şu var: Kafamda kendime göre sorularım var. Bu sorulara yanıt ararken kendime göre bulduğum çözümleri deneme şeklinde somutlaştırıyorum. Oysa şiir öyle istendiği zaman gelen şey değil. Ele avuca gelmeyen bir çocuk gibidir şiir. Farklı şeyler yani.
- Gelecek yıllar için yapmayı düşündüğünüz etkinliklerden ve tasarladığınız şiir ve yazılardan söz etmek ister misiniz?
Halen Ölüdeniz Belediyesi Kültür Müdürü olarak göreve devam ediyorum. Yılda birçok kez sanat ve edebiyat etkinlikleri düzenliyoruz. Aralarda da değerli yazar ve şairlerimizi davet ederek okurlarla buluşturmaya çalışıyoruz. Bunlar yine devam edecek.
Yeni şiirlerim de var elbet. Giderek daha kısalıyor şiirlerin biçimi. Sanırım bu yıl içerisinde yayınlayacağım. Deneme yazılarım da devam ediyor. Turunç Dergisi’nde yazmaya devam ediyorum. Bir de Afrodisyas Sanat Dergisi’nde yazıyorum. 20 yıldan bu yana şiir üzerine yazdığım yazıların yer aldığı bir deneme dosyam var. Onu da bu yıl içerisinde yayınlamayı düşünüyorum. Gerek şiir gerekse şiir üzerine yazılarımızı yayınlayacak yayınevi bulamadığımızdan kendi imkanlarımızla çıkarıyoruz. Bu büyük sıkıntı veriyor ama ne yapalım okurla buluşturmayı da arzu ettiğimizden kendimiz karşılıyoruz giderleri. Bir de öyküler yazıyorum kimseler bilmiyor daha. Şiirdeki espriyi, mizahı öyküye uygulayınca daha bir hoş şeyler mi olacak merak ediyorum doğrusu. Bunu da ilk kez size söylüyorum.
- Söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Çok şey söylemek mümkün ama şunları söylemekle yetineceğim. Madem bu dünyaya milyonlarca badirelerden geçerek gelmiş ve yaşama şansı bulmuş ve insan olma şerefine erişmiş canlılarız. O halde bu şansı iyi kullanalım. Büyük ve güzel şeyler yapalım. Küçük şeylerle uğraşarak birbirimize yaşamı zehir etmeyelim. Yaşamı kolaylaştıralım.Asıl mutluluğun kendinde biriktirerek değil başkalarının gönlünde birikerek olduğunu bilelim. Şiir yazarken de, öykü, roman yazarken de bunları düşünelim. Daha doğrusu bunları düşünelim, uygulayalım ve ürünlerimizde bunları verelim. Birbirini seven, doğayı seven, bütün canlıları seven sevgi dolu insanları çoğaltmaya çalışalım.
Yanıtlar için şimdiden teşekkür eder; esenlik ve başarılar dileriz.
Sevgili Mustafa Emre! Bu söyleşi kendimi ifade etmeme fırsat verdiği için size ne kadar teşekkür etsem azdır. Çok mutlu oldum. Buradan Turunç okurlarına sevgilerimi gönderiyorum ve derginizin uzun ömürlü ve etkili olmasını diliyorum. Teşekkür ederim.
Alıntı
Tweet
Benzeyen Konular
Konu:
Yazar
Cevaplar:
Gösterim:
Son Mesaj
GÜLCE EDEBİYAT VE MUSTAFA CEYLAN!
Site Yönetimi
0
789
02/11/2017, 00:31
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
MUSTAFA ŞIKMAN VE “ALACAKLI” ŞİİRİ
Coşkun Karabulut
0
1,392
01/09/2015, 18:32
Son Mesaj
:
Coşkun Karabulut
ŞAİR CAHİT KURT ŞİİR SERGİSİ:
Coşkun Karabulut
0
1,920
14/04/2015, 17:16
Son Mesaj
:
Coşkun Karabulut
Benim İçin Şair ve Sanatçı
Coşkun Karabulut
0
1,206
07/03/2015, 23:35
Son Mesaj
:
Coşkun Karabulut
ŞİİR YAZILMAZ VERİLİR! VERMEYİNCE MABUD NEYLESİN ŞAİR MAHMUT!
Coşkun Karabulut
0
1,013
27/02/2015, 12:39
Son Mesaj
:
Coşkun Karabulut
Sarıkamışlı hemşehrilerime -Coşkun KARABULUT
Coşkun Karabulut
0
861
23/12/2014, 14:51
Son Mesaj
:
Coşkun Karabulut
ŞAİR TİPLERİ
Coşkun Karabulut
1
896
10/11/2014, 13:20
Son Mesaj
:
Nazende GÜLİSTAN
ŞİİR YAZILMAZ VERİLİR! VERMEYİNCE MABUD NEYLESİN ŞAİR MAHMUT!
Coşkun Karabulut
0
816
25/10/2014, 23:00
Son Mesaj
:
Coşkun Karabulut
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2025
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder