SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
Sayfa (2):
1
2
Sonraki »
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
Şair Erdem Bayazıt'ı kaybettik
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#1
06/07/2008, 21:57
Türkiye'nin en önemli şairleriden Erdem Bayazıt'ı kaybettik
06.07.2008
Modern Türk şiirinin gür sesli şairlerinden Erdem Bayazıt, (69) dün İstanbul'da vefat etti. En çok bilinen şiirlerinden birinde dediği gibi, 'ölümsüzlüğü tattı'.
Uzun süredir kanser tedavisi gören şairin sağlık durumu son zamanlarda iyileşmeye durmuş, bu da dostlarını umutlandırmıştı. Bayazıt dün, saat 19.00'da aramızdan ayrıldı. Cenazesi, yarın ikindi namazını müteakip Eyüp Sultan Camii'nden kaldırılacak.
Erdem Bayazıt, bir neslin Erdem Ağabey'i olarak hatırlanacak hep. O heybetli duruşunu yumuşatan sıcacık güler yüzü, bir çocuk duyarlığı taşıyan merhametli bakışları ve babacan tavrıyla... Yalın bir insandı, külfetsizdi. Sanki 'ağabey' olsun diye yaratılmıştı. Onu görünce insanın kalbi yumuşardı. Bir dönem siyasete atılmış, milletvekili olmuştu; ama o dünyaya yabancı olduğu her halinden belliydi. Vekilliği sona erince bir daha dönmedi siyasete. Onun asıl sanatı şiirdi. Genç kuşakların ondan öğrendiği en temel bilgi, vicdanının sesiyle konuşmaktı galiba. İnsanlığın acılarına ağlayabilme inceliği...
İlk kitabı 'Sebep Ey! ' yayımlandığında, Türk edebiyatı o güne kadar pek alışık olmadığı yerli bir lirizmle, zulme ve haksızlığa açıkça meydan okuyan, gönlünün coğrafyası geniş bir şairle tanışıyordu. Şiirindeki bu damar, daha sonraki eserlerinde güçlenerek ve genişleyerek yeni mecralar buldu. İslam coğrafyasının acıları modern şiirimizde belki de ilk kez onun şiirlerinde gür bir sesle dile getirildi. Afgan cihadı üstüne yazdığı şiirler, bir dönemin ruhunu yansıttı ve bir bilinç ışıldaması oluşturdu. Mehmet Kaplan başta olmak üzere kimi eleştirmenler, onun şiirini yanlış anladı ve yorumladı. O, İslam uygarlığını bir bütün olarak ele alıyor ve ondan kopan modern insanın yalnızlığını, şehirlerde beton duvarlar arasında kayboluşunu, emeğinin sömürülüşünü anlatıyordu. Acı kadar umut da vardı şiirinde, bir müjdeden söz ediyordu. Suların coşacağını, denizlerin kabaracağını, ölü şehirlerin canlanacağını ve bir gün yıldızlar arasından yemyeşil bir rüzgârın eseceğini haber veriyordu: 'Sizin bahçenizde büyüyecek imanın güneş yüzlü çocuğu.'
Erdem Bayazıt hep dostlarıyla anılan nadir insanlardan biridir. Onun adı anılanca peşinden Cahit Zarifoğlu, Alaeddin Özdenören, Rasim Özdenören, Akif İnan, Alim Kahraman... adlarını anma gereği duyarsınız. Ve elbette Kahraman Maraş'ı... Şimdi Kahramanmaraş da dostları da onu yitirmenin acısını yaşıyor. Fakat o daha erken yaşlarında ölümü öylesine sindirmişti ki içine, bunu öyle dokunaklı dizelerle ilan etmişti ki ardında kalanlara diyecek pek fazla birşey de bırakmamıştı. Bize, geride kalanlara söyle diyordu bir şiirinde: '...Ne tuhafsınız dostlar / Güçsüz kadınlar gibi ağlaşmak niye / Yükselmek varken ölümsüzlüğe...'
Hep şiire ve edebiyata döndü
Erdem Bayazıt, 1939 yılında Kahraman Maraş'ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladı. 1959 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde yüksek öğrenime başladı. 1963'te yüksek öğrenimine ara vererek askere gitti. Askerlik dönüşünde Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne kaydoldu. 1971 yılında buradan mezun olan Bayazıt, Kahramanmaraş Lisesi'nde edebiyat öğretmeni olarak göreve başladı. Daha sonra Kahramanmaraş İl Halk Kütüphanesi'ne müdür oldu.
Öğrencilik yıllarında şiir yazmaya başlayan Bayazıt, Edebiyat ve Mavera dergilerinin kurucuları arasında yer aldı. İlk şiirleri 1958'de Kahramanmaraş'ta yayınlanan Hamle dergisi ve Gençlik gazetesinin sanat ekinde çıktı. Şiir ve yazılarını Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat, Mavera, Yedi İklim dergileri ile Yeni İstiklal, Yeni Devir ve Zaman gazetelerinde yayımlandı. İlk şiir kitabı olan 'Sebeb Ey' 1972 yılında Edebiyat Yayınları arasında çıktı. 1981 yılı Temmuz ayında Ajans 1400 film ekibiyle birlikte Afganistan'a doğru yola çıkan şair, Pakistan'ın Peşaver kenti başta olmak üzere İran, Hindistan ve Afganistan içlerini gezdi. Yaptığı bu iki aylık gezinin izlenimlerini topladığı 'İpek yolundan Afganistan'a' adlı eseriyle 1983 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Basın Ödülü'nü kazandı. 1984'te Devlet Planlama Teşkilatı'na sözleşmeli personel olarak giren şair, daha sonra bu görevi bıraktı. 1987 milletvekili seçimlerinde Anavatan Partisi'nden Kahramanmaraş milletvekili seçilerek Milli Eğitim ve Çevre Komisyonlarında görev aldı. 1988 yılında 'Risaleler' adlı şiir kitabıyla Türkiye Yazarlar Birliği Şiir Ödülünü kazandı. Milletvekilliği sona erdikten sonra İstanbul 'a yerleşti. Evli ve dört çocuk babası olan Bayazıt'ın bütün şiirleri 'Şiirler' (2007) adıyla İz Yayıncılık tarafından yayımlandı.
ERDEM BAYAZIT'IN ARDINDAN
Rasim Özdenören: 'Yoğun bir üzüntü içerisindeyim. Erdem Bayazıt denince aklıma ilk gelen, asalet. Bütün hayatı asil hareketlerle asil davranışlarla geçti. Şiiri de kendisinin asaletini yansıtıyordu. Nesri de öyleydi; belki çok fazla yazmadı ama yazdıkları edebiyatımız için yeterlidir ve büyük bir kazançtır. Kendisiyle 50 yıldan fazla süren bir yol arkadaşlığımız oldu. Bu süre zarfında en küçük bir tartışmamız olmadı. Beraber aynı evi, aynı odayı paylaştığımız yıllar oldu. Edebiyatımız için Türk insanı için büyük bir kayıp olduğunu düşünüyorum. '
Turan Koç: 'O bizim ağabeyimizdi. İsmiyle, suretiyle, siretiyle ağabeydi. Protokol kelimesi olarak söylüyoruz ama; bey kelimesi kolay kolay herkese söylenmiyor. Erdem Bayazıt bu sözü hak ediyordu. İsmiyle müsemma dediğimiz kişilerdendi. Adil ve adı gibi erdem sahibi bir insandı. Şiiri de yiğit bir şiirdi, diri bir şiirdi. Engin, dolu ve dinamik bir şiirdi. Bu toprağın şiiriydi, bu toprağın sesiydi. Allah gani gani rahmet eylesin.'
Ali Haydar Haksal: 'Erdem Bayazıt, yüksek sesle şiirini dile getiren yüzyılımızın en önemli şairlerinden biriydi. Aslında onun sesinin yüksekliği çağa, olumsuzluklara karşı bir direnişin sesidir. Onun şiirinde kendi içinde yumuşak ifadeler de var. O ifadeler onun dünyasını tanımlıyor. Yani bir yanıyla çok içli, bir yanıyla da olumsuzluklara karşı yüksek sesle karşılık verebilen bir insandı. Onun şiirini duru sularda akan bir şelaleye benzetiyorum. Edebiyatımız için de büyük bir kayıp.'
Ömer Erdem: 'Erdem Bayazıt, Necip Fazıl şiiriyle gelen ve Sezai Karakoç şiirinin içeriğiyle açılım kazanan, Cahit Zarifoğlu şiiri ile yeni bir dil yapısı edinen şiirimize kendisine özgü diyebileceğimiz yeni bir ses ve yeni duyuş getirmiştir. Bir taraftan son derece insancıl diyebileceğimiz duyarlıklarını yerli Anadolu motiflerinden alan bir şiir anlayışı ama bu şiir anlayışını kendi içerisinde çağdaşlaştırmayı bilmiş bir söylem biçimi. Aslında Erdem Bayazıt'ın şiiri yanlış okunmuş bir şiirdir. Çünkü dönemin siyasal ideolojik koşullarına yanaştırılmış bir şiir olarak tanımlanmıştır. Halbuki Erdem Bayazıt'ın şiiri daha dikkatli okunuduğu zaman kendisine özgü orijinallikleri barındıran bir şiirdir.'
Alim Kahraman: 'Kaybımız ve acımız büyük.Erdem Bayazıt'ın şiiri bir ünlem şiiridir. Tonu yükseltilmiş bir sesleniştir.Bütün o kabarmalar, fırtınalar, boğuşmalar Tanrı'yı anışta, kalbin ritmiyle evrendeki büyük ritmin buluşmasında anlamını bulur ve yatışır. Kurduğu ilişki 'bireyden bireye' değil, bireyden topluma şeklinde ifadelendirilebilecek bir karaktere sahiptir.Aslında, daha köklü bir benzeşme için kelimelerden çok poetik algıya bakmak gerekir. İçinde bir naifliği de taşıyan, ancak yüksek perdeli bir ses tonuyla konuşan bir şiir koydu ortaya.'
-------------------
KYNAK:Antoloji.com
Alıntı
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#2
06/07/2008, 21:59
Erdem Beyazıt'ın Hayatı
--------------------------------------------------------------------------------
1939’da Maraş’ta doğdu. İlkokul ve Lise öğrenimini Kahramanmaraş’ta tamamladı. Yüksek öğrenimine 1959 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde başladı. Geçim zorluğu yüzünden 1961’de öğrenimini devam mecburiyeti olmayan Ankara Hukuk Fakültesine naklederek askere gitti. Askerlik dönüşü fakülte değiştirerek yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi DTCF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde tamamladı. Edebiyat öğretmenliği, kütüphane müdürlüğü yaptı. İstanbul Türk Musikîsi Devlet Konservatuarı’nın kuruluşu sırasında genel sekreter olarak çalıştı. Daha sonra, Sanayi Bakanlığı İnsan Gücü Eğitim Dairesi Başkan Yardımcısı iken bu görevinden istifa suretiyle ayrılarak Akabe Yayınları’nın ve Mavera dergisinin yönetimini üstlendi. 1984’te Akabe A.Ş.’nin İstanbul’a taşınması kararı ile bu görevini devrederek yeniden memurluğa döndü. DPT’de sözleşmeli personel olarak çalışırken, 1987 Milletvekili seçimlerinde Anavatan Partisi’nden aday oldu. Kahramanmaraş’tan milletvekili seçildi. TBMM’nin 18. Dönem çalışmaları süresince Milli Eğitim ve Çevre Komisyonlarında görev aldı. 1991 seçimlerinde adaylığını koymadı, İstanbul’a yerleşti. Evli ve dört çocuk babasıdır. Tok, kavgacı, destana yatkın bir üslûpta söylenmiş olan şiirlerinde ayrıca ince duyarlılıklar işlenmiştir. İslâmî ton bir “leit-motiv” halinde bütün şiirlerine yayılmıştır.
Eserleri: Sebeb Ey İlk şiir kitabı 1972’de Edebiyat Dergisi Yayınları, Risaleler son şiirleri adı altında Akabe Yayınları arasında 1987 yılında çıktı, Şiirler (Sebep Ey ve Risaleler iki kitap bir arada) İz Yayıncılık tarafından 1992 yılında basıldı, İpek Yolundan Afganistan’a:1981’de İran, Pakistan, Afganistan ve Hindistan’ı içeren iki aylık gezi ile ilgili izlenimlerini kitaplaştırdı, Gelecek Zaman Risalesi - 1998 İz Yayınları. Şiirler
Alıntı
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#3
06/07/2008, 22:01
ARA ÇAĞRI
Sen bir taze haber gibi gelmiştin unutmadım
Her gelişin bir taze haberdi, unutmadım
Aşktı alıp verilen, altın bir vakitti yaşadığımız
Bir muştuyu algılamanın sürekli gerilimiydi sanki, unutmadım
Can oynardı evlerde, yollarda, meydanlarda
Can alınıp can verilirdi, hiç unutmadım
Sen uyurdun, uykun bir tepeden seyredilen uçsuz bir vadi
Kıyısından seyredilen bir denizdi sanki, unutmadım
Ah sevgili! hayat görünürdü kapından bir çırpınış yüreklerimizde
Sen evinden çıktığında güneşler doğardı içimizde, unutmadım
Toprağa düşen tohum, onda gizlenen renk, şekil, koku
Senin için biçimlenirdi, renklenirdi, kokardı senin için, unutmadım
Ebedi masum çocuklar zamanın solmayan çiçekleri
İstemişlerdi de ezan okumuştu Bilal bir sabah, unutmadım
O dirildi, o dirildi diye birden çalkalanan sokaklar
Ölüm ki sonsuza açılan bir kapıydı, hiç unutmadım
Ey aşk, ey dirilik soluğu, ey evrenin hareket kaynağı,
Nasıl unuturum, nasıl unuturum, hiç unutmadım!..
ERDEM BEYAZIT
Alıntı
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#4
06/07/2008, 22:14
AŞK RİSALESİ
Dirilmek yeniden
Yerin uyanması gibi kımıldaması gibi toprağın
Bulutları yarması gibi gün ışığının
Yağmurun ansızın boşanması
Binlerce kuşun bir anda parlaması havalanması
Erimesi gibi karların ve buzulların
Patlaması gibi dal uçlarında tomurcukların
Dirilmek yeniden
Yüzyıl süren bir berzahtan geçmişiz gibi
Kandan kinden öfkeden
Üstümüze bir sağnak boşanmış gibi
Sürekli lekelendiğimiz çözülmeye terkedildiğimiz
Bir bataktan çıkar gibi.
Yürürken otururken yatarken
Hep çürümek durumunda kalmış
Duyduklarımızdan dolayı kulaklarımız
Gördüklerimizden ötürü gözlerimiz
Dokunduklarımız için ellerimiz.
Belli bir bozgun yaşamışız
Her şeye ölüm dadanmış sanki
Kadınlar ki anne olmamak için direniyorlar
Erkekler ki savaşmayı tümden unutmuşlar
Çocuklar zaten hiç çocuk olmuyorlar
Çocukluk kalkmış dünyadan gibi
Her çocuk antik çağ filozoflarından bir kalıntı sanki.
Aşkın son saltanatını yaşamak içinmi ey kalbim
Ruhun serüvenine bir kale olmak için mi?
Bu başkaldırma kanatlanma.
Durmadan geçiyordu o zamanlar
Üstümüzden tanklar toplar binler tonluk arabalar
Boğuk bir ses madeni bir böğürme
Bir metropol devinin içimiz titreten iniltisi
Ta uzaklarda şehirlerin üstünde kımıldayan
Bir korkunun yüreğimizde biriken tedirginliği
Bir sam yeli gibi bedenimizi yüzümüzü saçlarımızı
Yalayarak
Çekiyordu bizi ve herkesi.
Ama sen uzaklardaydın ey kalbim
Uzaklardaydın, sevdiğim uzaklardaydı
Ayın ve yıldızların çağlayarak
Berrak şelaleler yaparak
Coşku içinde aktığı
Bir yerlerdeydi.
Hani bir gün bir çobana rastlamıştık
Kavalıyla bir sümbülü emziriyordu
Adı ferhat mıydı neydi
Koyunların kurtların böceklerin ve çiçeklerin
Sadakatten mest oldukları
Her birinin gözlerinde
Kaybolur gibi kayar gibi
Dalıp gittiğimiz o saadet evreni
Kayaların yüzlerinden okuduğumuz o ebedi bilinç
Bizi çekip almıştı kılcal damarlarımızdan.
Yaslan göğsüme sevdiğim
Benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir
Pas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir toprak gibidir
Sen ki bulut gibisin
Ay gibisin güneş gibisin bazan.
Usul usul inen
Yağmur tıpırtılarını
Dinler gibi
Dalıp gitmiştik
Sen konuşuyordun
İpil ipil yağan bir yağmur gibi konuşuyordun
Onlar ki konuklarımızdı
Adları Keremdi Yusuftu Kaystı
Hepsi de ezelden tanıdıktı dosttu.
( Ara Çağrı )
Sen bir taze haber gibi gelmiştin unutmadım
Her gelişin bir taze haberdi unutmadım
Aşktı alıp verilen altın bir vakitti yaşadığımız
Bir muştuyu algılamanın sürekli gerilimiydi sanki
unutmadım
Can oynanırdı evlerde yollarda meydanlarda
Can alınıp can verilirdi hiç unutmadım
Sen uyurdun uykun bir tepeden seyredilen uçsuz bir vadi
Kıyısından seyredilen bir denizdi sanki unutmadım
Ah sevgili ! Hayat görünürdü kapından, bir çırpınış
yüreklerimizde
Sen evinden çıktığında güneşler doğardı içimizde
unutmadım
Toprağa düşen tohum onda gizlenen renk şekil koku
Senin için biçimlenirdi renklenirdi kokardı senin için
unutmadım
Ebedi masum çocuklar zamanın solmayan çiçekleri
İstemişlerdi de ezan okumuştu Bilal bir sabah
unutmadım
O dirildi O dirildi diye birden çalkalanan sokaklar
Ölüm ki sonsuza açılan bir kapıydı hiç unutmadım
Ey aşk ey dirilik soluğu ey evrenin hareket kaynağı
Nasıl unuturum nasıl unuturum hiç unutmadım.
Haydi gel sevgilim
Uzanalım toprağın altına
Çiçekler mayalansın göğsümüzde
Bu akıp giden bu kör gidip yol giden
Kalabalıkları bu insanları
Ezen çiçekleri, bir kere bile farkına varmayan
Dökülen bu yıldızları yağmur birikintilerine
Çiğneyerek geçen bu adamları ve kadınları
Uyarmak için bir an durdurmak için
Bu bizi terkeden, bacaları öksüz ve boynu bükük
İçimizde sonsuzluk kavislerinden izlerini taşıdığımız
Ama şimdi kendimizi zorlasak da
anımsayamadığımız tasarlayamadığımız o kırlangıçları
Ah tekrar dönülebilir mi? yaşayabilirmiyiz ?
Uzansak yerin altına ve toprak olsak.
Haydi gel sevgilim
Bir daha deneyelim
Bir kere daha kesmek için yolunu kalabalıkların
Yüreğimizden gönlümüzün derinliğinden
Vermek hep vermek için
Çünkü dağıttıkça çoğalır bizim zenginliğimiz
Aşkın bir adı da berekettir
En iyi anlatandır o
Hirada bir mağarada
Gözden döküleni
Gönülden geçeni.
Ah hep o kelimeyi bulmak için bütün bu
Çabalarım
Seni çağıracak olan.
Nasıl da unuttuk
Oysa daha anar anmaz adını
Ansızın patlayan bahara bir pencere açmışız gibi
Kış ortasında çıkıveren güneş gibi
Birden sıyrılıverip bulutlardan
Üryan görülen can gibi
Doldururdun içimizi
Ve eviçlerimizi.
Ah oruçlu bir ağustos vaktinde
Bir kayanın dibinden kaynayan
Soğuk ve berrak sulara
Uzanıp kana kana
Avuç avuç alıp
Yüzümüzde içimizde
Duyduğumuz
Gibi
Aşk.
Ah bir yalnızlık vaktinde
Herkesle birlikte olduğumuz
Gene de yalnız olduğumuz
Bir parkta
Ta uzaklardan gelir gibi
Bir tamburdan bir ezginin
Bizi bizden ve herşeyden
Alıp götürdüğü gibi
Aşk.
Haydi gel sevgilim gene arayalım
Makam-ı İbrahimde rastlanan ayak izlerini
Dedesinin elinden tutup Kubays dağına götürdüğü
Yüzüsuyu hürmetine yağmur istediği
Yeryüzünün bereketlenip çiçeklerle bezendiği
Develerin coşarak çöllerde
Ayak sesleriyle şiirler bestelediği
O vakitleri.
Haydi gel bir daha bir daha
Arayalım
Herkesin ve herşeyin uykuya vardığı
Bir vakitte
Gürül gürül
Bardaktan boşanır gibi
Yeryüzünü ve gökyüzünü
Dünyanın bu yüzünü ve öbür yüzünü
Geceyi ve gündüzü
Dolduran
Yüreğimizi kuşatan
O kitaptan
Okunanı.
Yaşamak, avını gözleyen
Sessiz gergin
Soluk soluğa
Bir atmaca
Sağ elimin
Parmakları ucunda.
Ve ölüm
Bir güvercin
Beyaz
Süzülen masmavi gökten
Berrak sulara.
Bir yıldız kayıyor kayıyor kayıyor
Bir dal uzuyor uzuyor
Bir gül kanıyor bir seher vaktinde
Yanıyor bir ateş için için
İçimde içimin de içinde
Bir ezgi dönüyor dönüyor dönüyor
Bir ney eriyor dudaklarımda
Aşkın bir adı da yorulmamaktır.
ERDEM BEYAZIT
Alıntı
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#5
06/07/2008, 22:17
BİRAZDAN GÜN DOĞACAK
'Nuri Pakdil'e'
Beton duvarlar arasında bir çiçek açtı
Siz kahramanısınız çelik dişliler arasında direnen insanlığın
Saçlarınız ızdırap denizinde bir tutam başak
Elleriniz kök salmış ağacıdır zamana
O inanmışlar çağının.
Zaman akar yer direnir gökyüzü kanat gerer
Siz ölümsüz çiçeği taşırsınız göğsünüzde
Karanlığın ormanında iman güneşidir gözünüz
Soluğunuz umutsuz ceylanların gözyaşına sünger.
Gün doğar rüzgar eser bulut dolanır
Rahmet şarkısı söyler yağmurlar
Alnınız en soylu isyandır demir külçelere
Gürültü susar ses donar sevgi tohumu patlar
Sessiz bir bombadır konuşur derinlerde.
Ey bizim sabır yüklü toprağımızın kutsal ağacı
Sen bize hayatsın umutsun mezarlar kadar derin
Bizi tutan bir şey varsa dirilten o sensin
Üzerinde uyuduğumuz yavru kuşların tüy renkli sıcaklığı.
Ey damarlarımızda donan buz yüzlü heykeller beldesinden
Yıkıntılar sonrası sığındığım şefkat anası
Ey dağları yerinden oynatan ses ey mermeri toz eden rüzgar
Ey alemi donatan ışık toprağa can veren el.
Gün olur toprak uyanır uyanır böcekler
Sarı bozkır titrer çıplak dağlar yeşerir gök yıkanır kirli
dumanlardan
Su coşar deniz kabarır canlanır ölü şehirler
Yemyeşil bir rüzgar eser yıldızlar arasından.
Şimdi siz taşıyorsunuz müjdenin kurşun yükünü
Çatlayacak yalanın çelik kabuğu
Sizin bahçenizde büyüyecek imanın güneş yüzlü çocuğu.
ERDEM BEYAZIT
Alıntı
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#6
06/07/2008, 22:43
ÖLÜMÜN SESİ
Ölümden bir işaret var her şeyde
Ölümün sesini duyuyorum şarkılarda türkülerde:
--- Kışlanın önünde redif sesi var Namluların ucunda ölümün sesi!
--- Bir ay doğdu geceden oy oy
Karanlığın ağzında ölümün sesi!
--- Erzurum dağları kar ile boran
Vadilerin koynunda ölümün sesi!
--- Ezo gelin durmuş bakar yollara Umudun ardında ölümün sesi!
--- Bir ihtimal daha var
Umuttan da öte ölümün sesi!
Erdem Beyazıt
Alıntı
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#7
06/07/2008, 22:44
BULDUM
Bir an kayboldun gibi. Yaşadım kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti
Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma
Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından
Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde
Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş
Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş
Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
Kapılıp gidiyorum saçının sellerine
Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar
Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın
Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi
Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım
Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden
Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm
Erdem Beyazıt
Alıntı
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#8
06/07/2008, 22:44
DİRİLİŞ
Ey bir emre hazırlanan simsiyah gecede
Karanlığı emip emip de gebe kalan
Ey her depremden sonra biraz daha doğrulan
Herkesin
Veba girmiş bir şehrin hem halkı
Hem seyircisi olduğu bir günde
Ey düştüğü yerden kalkmaya hazırlanan ülke.
Her damlası bir zafer müjdecisi
Bir posta eri gibi
Yağmur yüzümüze değince
Çıkacağız yola.
Çıkacağız yola
Hesap günü gelince
Yağmur yüzümüze değince
Güneş bir mızrak boyu yükselince.
Erdem Beyazıt
Alıntı
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#9
06/07/2008, 22:45
ÖNDEN GİDENLER İÇİN
Onlar gittiler
Yalnız bir yemin kaldı aramızda
Ben şimdi bu yanda
Kasılmış çıplak bir kurşun gibiyim
Namluda.
Onlar gittiler
Topraktan bir işaret taşıyarak alınlarında
Ben şimdi bu yanda
Gerilmiş bir an gibiyim
Doğumla ölüm arasına.
Onlar gittiler
Gelen zamandan bir haber gibiydiler.
Ben şimdi bu yanda
İçilmiş bir and için bekleyenim
Kurulmuş saat gibi.
Onlar gittiler
Giderken bir muştu gibiydiler.
Erdem Beyazıt
Alıntı
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#10
06/07/2008, 23:12
OSMAN SARI
Gamdan dağlar kuran şair
Erdem Bayazıt’ın şiiriyle ilk defa Diriliş dergisinde karşılaştım. Halbuki o, sonradan öğrendiğime göre ilk şiirlerini, Maraş Lisesi’ne devam ederken, Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Nuri Pakdil ve diğer arkadaşlarıyla birlikte çıkardıkları Açı ve Hamle dergilerinde yayınlamıştı. Ama ben Erdem Bayazıt’la tanışmadan önce onun şiiriyle tanışmış oldum. 1966 yılının o sıcak yaz aylarından birinde, temmuz mu yoksa ağustos ayı mıydı, bugün çok iyi hatırlamıyorum ama, o sıcak yaz aylarından biriydi. Nuri Pakdil, bana ve İsmail Kıllıoğlu’na verilmek üzere Maraş’ta kitapçılık yapan Hilmi amcaya (Vehbi Vakkasoğlu’nun babası) iki Diriliş dergisi bırakmış ve bu dergilerden birinin iç kapağına çok güzel ve itinalı bir el yazısıyla ve zümrüt yeşili bir mürekkeple aynen şöyle yazmıştı:
“Kardeşim Osman Sarı’ya selam ve haberleşme dileğiyle... 4 Mayıs 1966” Bu, Diriliş’in Nisan 1966 tarihli sayısıydı. Diriliş’in diğer sayısında ise, Sezai Karakoç’un, Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu’nun, Sedat Umran’ın, Halim Uğurlu’nun, Cahit Zarifoğlu’nun ve Erdem Bayazıt’ın birer şiiri yer alıyordu. Erdem Bayazıt’ın şiiri küçük bir şiirdi ve adeta yarım kalmış bir sayfanın, göze pek de hoş gelmeyen boşluğunu doldurmak için konulmuş gibiydi.
Şiirin başlığı “Kuş Sayfaları” idi. Önce başlıkta bir tashih hatası var diye düşündüm. Çünkü olsa olsa kitap sayfaları olabilirdi, “Kuş Sayfaları” değil. Şiirde bir tren kurşun gibi, geceye atılıyor, demir gibi gök yüklü tren karanlığın ürpertisine giriyor, ötede düşler derleniyor. Kent ise horozlarda uyanıyor, zamana ezanla geçerken sularda geriniyor ve bunlar, sayfalar Kur’an’la sayfa olurken oluyor ve şiirin sonuna doğru, şairin bilmediği bir yerden, bir boranın patladığı bir yerden bir kuş yağmuru boşanıyor ve şiir böylece sona eriyordu. Kafam iyice karışmıştı. Diriliş gibi çok titiz bir sanat ve düşünce dergisinde bu kadar tashih hatası olamazdı. Şiirden pek fazla bir anlam çıkaramasam da garip bir duygu kaplamıştı içimi. Erdem Bayazıt’ın ilk okuduğum şiiri buydu. Ama bu yazıda Erdem Bayazıt’ın “Sana, Bana, Vatanıma ve Ülkemin İnsanlarına Dair” başlıklı şiiri üzerinde kısaca duracağım.
Şiir, Edebiyat dergisinde ilk yayınlandığında, başlığı şimdikinden çok daha uzundu ve şöyleydi: “Sana, Bana, Vatanıma ve Ülkemin İnsanlarına Dair Gecenin Bir Vaktinde Çizilmiş Kırık Dökük Tablodur”. Şiirin bu başlığı kitaplarında yukarıda belirtildiği gibi kısaltılarak yer almıştır. Erdem Bayazıt’ın bu şiiri bana, sadece başlığı açısından Nâzım Hikmet’in Memleketimden İnsan Manzaraları adındaki kitabını hatırlatır. Şiirin muhtevası açısından ise Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Han Duvarları”nı çağrıştırır.
Şair, bu şiirinde önce, “Sana” diyerek, sevgiliye, her iki anlamda da sevgiliye hitap ediyor. Ancak bu şiir, yalnız sevgiliye ve yalnız Allah’ın sevgili kulu ve elçisine dair değil, aynı zamanda şairin kendisine, vatanına, ülkesinin tüm insanlarına hatta şiirin sonuna doğru, “Tüm İnsanlar, Kardeşlerim” dediğine göre bütün insanlara, tüm insanlığa dair bir şiirdir.
Şair bir halk türküsü ile başlıyor: “Telgrafın Tellerini Kurşunlamalı” diyen bir halk türküsü ile. Telgrafın tellerini kurşunlamalı, çünkü telgraf sürekli acıyla, hüzünle dolu haberler veriyor. Bir posta katarı gibi, simsiyah dumanlar dökerek, bazan ansızın çıkagelen, bazan gelmesi beklenen haberler öylesine acı yüklüdür ki, şair bu ağır yükü sadece şiirin omuzlarına yüklemez. Şiir sanatının yanında, resim sanatına da başvurur. “Gamdan dağlar kurmalıyım / Kayaları kelimeler olan / Kırk ikindi saymalıyım / Kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma saçlarıma / Saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından / Baştan ayağa ıslanmalıyım / Gam dağlarına çıkıp naralar atmalıyım”. Erdem Bayazıt, aristokrat ve seçkin bir aileden gelmesine rağmen doğuştan içinde bulunduğu sosyal çevreyi aşmış, yoksul ve acılı halkımızın duyarlılığını hep içinde taşımış bir şairdir. Erdem Bayazıt’ın söz konusu ettiğimiz bu şiirinin başka bir özelliği de masum ve saf Anadolu’ya yönelmiş bir şiir olması. O, “Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği, bilemeyeceği baharları, Anadolu bozkırlarında görür. İstanbul’dan çıkıp Diyarbakır’a doğru giderken, tekerleri “Yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğu ile içen” bir otobüsün içindedir. “Bilinçsiz bir baş kayması” ile Anadolu kadınlarının (şair, evrensel kadınlar diyor) “çapa yaptıkları tarla kenarlarında”, çıplak ayaklarıyla, ırgat çocukları, bir elinde bayat bir ekmeği kemirirken, diğer elinde yeşil bir soğanla çok acı bir yoksulluk tablosu oluşturmaktadır.
Şair, şiirinin sonlarına doğru, “Müslüman yürekler bilirim daha” diyerek, ideal insan tipini ortaya koymaktadır. Bu insanın kalbi, Müslüman kalbidir ve bu kalbi iyi tanımak için, en iyisi, şiirin bu bölümünü buraya almak: “Müslüman yürekler bilirim daha / Kızdı mı cehennem kesilir sevdi mi cennet / Eller bilirim haşin hoyrat mert / Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır / Her kırışığı sorulacak bir hesabı / Her çizgisi tarihten bir yaprağı anlatır.”
-----------------------------------
KAYNAK:Kitapzamani.zaman.com.tr
Alıntı
Sayfa (2):
1
2
Sonraki »
Tweet
Benzeyen Konular
Konu:
Yazar
Cevaplar:
Gösterim:
Son Mesaj
Ozan Seyfili'yi Kaybettik
Site Yönetimi
0
1,351
09/09/2016, 09:03
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Tülin Şen ALTINLI'yı kaybettik....
Site Yönetimi
2
2,015
21/02/2016, 00:31
Son Mesaj
:
RefikaDogan
Yaşar Kemal'i kaybettik
Site Yönetimi
2
2,501
01/03/2015, 11:13
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Şair-Vali-İlesam eski Başkanı RIZA AKDEMİR vefat etti
Site Yönetimi
0
2,770
10/04/2012, 23:29
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Şair-Udi Sanatçı BURHANETTİN AKDAĞ Hakk'a yürüdü..
Site Yönetimi
2
3,586
25/03/2012, 20:33
Son Mesaj
:
gelin
ŞAİR, GÜFTEKÂR Dr. BEKİR MUTLU' YU YİTİRDİK.
Site Yönetimi
0
2,482
03/09/2009, 01:09
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
SAFFET UYSAL'I KAYBETTİK...MEKANI CENNET OLSUN...
Site Yönetimi
0
2,816
26/11/2008, 02:58
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Ahmet SEZGİN'i kaybettik
Site Yönetimi
0
1,550
13/08/2008, 16:29
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2024
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder