• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
Sait Faik’in sanatçı portresi
Dışarıda Site Yönetimi
Admin
*******
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesaj Sayısı: 12,518
Konu Sayısı: 11,588
 
#1
05/05/2008, 15:30
Sait Faik’in sanatçı portresi

Mustafa Miyasoğlu

İki yıl önce Kültür ve Turizm Bakanhğı’nın katkılarıyla Sakarya Üniversitesinde, ölümünün 50. Yılında Sait Faik’i Anma Günleri düzenlenmiş, modern Türk hikâyesinin oluşunda öncü misyona sahip olan Sait Faik çeşitli yönleriyle tartışılmıştı. İki gün süren toplantılarda sunulan tebliğlerle çeşitli açılardan ele alıp incelenen hikayecimize dair görüşler, kadim dostlarım olan Prof. Dr. Mustafa İsen’in takdimi ve Doç. Dr. M. Mehdi Ergüzel’in editörlüğünde Sakarya Üniversitesi’nin yayını olarak kitaplaştı. 18-19 Ekim 2004 günlerinde yapılan Sait Faik Abasıyanık’ı Anma Günleri’nde sunulan tebliğler, Bildiriler Kitabı olarak 2005 yılında yayınlanması gerçekten önemli. Çünkü bir şehrin üniversitesi ile kamu kuruluşlarının, o beldede ortaya çıkmış önemli eserlerle şahsiyetlere herkesten fazla sahip çıkmak sorumluluğu var. Bu da gerçekten akademik çalışmaların vazgeçilmez bir özelliği.

Kısa bir süre önce, doğumunun 100. yılında Adapazarı Belediyesi tarafından Sait Faik’i çeşitli yönleriyle anmak için bir dizi etkinlik düzenlemesi de bu bakımdan önemli. 14-18 Kasım günlerinde Adapazarı’nda düzenlenen bu toplantılarla Sait Faik’i akademisyenlerden halka doğru yaymak çabasında olan belediye görevlileri gerçekten takdire değer bir başarı ortaya koydular. İstanbul’dan edebiyat uzmanlarıyla tiyatro sanatçılarını davet ederek halka ve lise gençliğine Sait Faik’in sanatçı kişiliğiyle hikâyelerini tanıtmayı daha çok önemsemeleri de üzerinde ayrıca durmağa değer bir çaba.

Bu toplantılarla her bakımdan özel bir sanatçı olan Sait Faik’e sahip çıkan herkese teşekkürler...

Naif bir sanatçının portresi

Sait Faik pek çok bakımdan naif bir şahsiyettir. Türkiye’de ve yurtdışında yaptığı üniversite tahsil hayatının yarım kalması, biraz da lise yıllarında başladığı yazarlıktan başka bir mesleği ciddiye almadığını gösteriyor. İstiklâl Savaşı yıllarında Adapazarı’nda belediye başkanlığı yapmış ve ticaretle uğraşmış bir babanın ve okumayı seven bir annenin tek çocuğu olarak hayata atılmış ve ailesinin beklediğinden farklı işler yapmak için tahsil hayatını yarım bırakıp kendisini yazı hayatına adamıştır.

Özel bir mizaca sahip olan ve hayatın kıyısında dolaşarak çeşitli insanların arasında yaşadığı olaylarla tanımak durumunda bulunduğu insanların hikâyesini yazmaktan başka hayatta hiçbir gayesi olmayan bir sanatçı ile karşı karşıyayız. Kendi ifadesiyle belirtmek gerekirse, hırsların her türlüsünü biraz ayıp görerek her türlü ideolojik angajmanı benimsemek istemeyen Sait Faik, bu anlayışımla çağdaş Türk hikâyesinin gerçek manada öncülerinden biridir. Bir insanı sevmekle başlar her şey” diyen ve bunu sanatın temeli yapan bir sanatçı... Böyle sanatçı sayısı dünyada çok da fazla görülmez.

Sait Faik’in sanatçı portresinde en göze çarpan husus, onun yerelden evrensele ulaşmayı başaran bir Türk sanatçısı oluşudur. Hayatının son yıllarında, uluslararası bir ödül sayılabilecek Mark Twain Derneği’ne “şeref üyesi” seçilmesi ve ölümünden sonra ailesinden kalan mal varlığı ile kitaplarının gelirinin Dârüşşafaka’ya bağışlanırken her yıl “Sait Faik Hikâye Armağanı” verilmesi annesi tarafından şart koşulması, çok az sanatçımıza nasip olmuştur. Onun adına verilen hikâye armağanının 51. yıla ulaşarak Nobel’den sonra dünyada verilen en uzun ömürlü armağan olması da önemli bir şans. Bütün bunları sanatçı mizacı ve insan sevgisine adanmış kalemi dışında hiçbir destek olmaksızın başaran Sait Faik’in Adapazarı’nı anlatan bir sanatçı olarak anılması da üzerinde durulmaya değer.

Sait Faik’in lise yıllarında başlayan yazı çalışmalarının hiçbirisi tamamlanmayan üniversite eğitiminden çok az beslenerek geliştiğini görüyoruz. Gerçek entelektüellerde görüldüğü üzere, halka tepeden bakmayan ve onları kendi zihniyetine göre yönlendirmeye çalışmayan ve 180 civarında hikâye, bir şiir kitabı ve iki roman yayınlamış olan Sait Faik’in ilk dönem hikâyeleri elbette klasik hikâye çerçevesinde nitelendirilir. Fakat bunlarla ancak sınırlı bir okuyucu kesimine seslenebilmiştir.

Zaten annesinin ticaretten anlayan ortaklar sayesinde oğluna ayırdığı belli bir miktardaki aylık para sayesinde geçim derdi için çalışmak zorunda olmayan Sait Faik 1942 yılında Haber Gazetesi adına bir ay kadar yaptığı adliye muhabirliğinde yazdıklarının haberden çok hikâyeyi andırması üzerine işi bırakır. Bunlardan başka yaptığı röportaj denemeleri ve yayınladığı romanlarla geniş okuyucu çevrelerine seslenmek ister. Ama Sait Faik bu çalışmalardan beklediği sonuçları alamaz: kendi parasıyla bastırdığı romanı toplatılır, yurt dışına çıkarken de devlet yazarlığı bir meslek saymaz.

Sanatçı kimliğiyle geniş kitlelere ulaşma çabalarının böyle başarısız kalmasından sonra Sait Faik’in kendi sanat dünyasına döndüğünü görüyoruz. Büyük şehirlerde görülen flânörler gibi İstanbul’un çeşitli semtlerinde başıboş dolaşarak çok sevdiği küçük adamı anlatmaya kendini adar, kendine özgü yeni anlatım denemelerine yönelir. Alemdağda Var Bir Yılan adlı hikâye kitabında topladığı bu metinler, çağdaş Türk hikâyesinin gelişiminde, yeni yollar aramasında çok önemlidir.

1940’ların sonuna doğru umduklarına ulaşamadığını fark eden Sait Faik zaman zaman bunalıma düşen insanların çoğu zaman kaçamadığı bir sıkıntıyla boşluğa ve yalnızlığa düşer. Burgaz’daki balıkçılarla dolaşır, tabiatın sesini dinleyerek içkiye sığınır. Siroza da böylece yakalanır.

Tedavi için yurtdışına gittiği halde, bu dertten kurtulmaktan fazla umutvar olmayan ve ölümün ayak seslerini duymaya başlayan Sait Faik kendine özgü bir hikâyeyi yakalamanın şuuruyla başarısının farkındadır. İkinci Dünya Savaşı sonrasının bunalımlarını ifade ederken Tek Parti yönetiminin keyfiliğinden de çok çeker. Yazdığı gerçeküstü hikâyelerde büyük şehirde geçim derdiyle dolaşan, kişiliği parçalanmış, küçük şeylerde mutluluğu arayan insanın peşine düşmüş gibidir.

Kocasından kalan servetini tedbirli ortaklarla iyi idare etmesini bilen Sait Faik’in annesi Makbule Hanım, oğlunun başkalarından farkını en iyi anlayan ve ona herkesten fazla destek olan benzersiz bir kültür ve sanat hamişidir. Başkalarının imrendiği bu sahiplenme herkese nasip olmaz.

Bir İstanbul hikâyecisi

Edebiyatın ve genel olarak sanatın ne yaşı, ne de belirli bir coğrafyası vardır. Fakat ortaya çıkan ve klasikleşen eserlere baktığımızda, çoğu kere benzer şartlarda ve benzer şehir kültürü atmosferinde fikir, sanat ve edebiyat eserlerinin ortaya çıktığını ve yüzlerce yıl korunabildiğini görüyoruz. İstanbul böyle bir beldedir ve dünyadaki benzer kültür şehirleri gibi, kendisini ona adayan kültür ve sanat adamlarının unutulmasını önler, onları kendisiyle birlikte sevdirir ve ortak değerler etrafında kültür ve sanat adamlarını toplar.

Sait Faik de Adapazarı ve Bursa gibi şehirlerde geçen çocukluk ilk gençlik ve tahsil günlerinde İstanbul’da yaşamaya, orada yaşayanlara dair hikâyeler anlatmaya hazırlanmış gibidir. Onların bakış açısıyla hayata bakmaya, her çevreden insanla dostluk kurmaya ve gözlemlerini anlatmaya çalışır.

Şiir duygusu ve insan sevgisi bu hikâyelerin temel özelliğidir. Ölümünden sonra Mahkeme Kapısı adlı kitabında toplanan adliye muhabirliği notlarında, gazetecilerin cinai ve zinâi olaylar olarak baktığı olayların duruşmalarında, Sait Faik gazete muhabirlerinin önemsemediği insani durumları yakalamaya çalışır. Çünkü Sait Faik orada merakla okunacak haber değil yaşanmış hikâyeler görür.

Semaver’de sabah işe giden Ali’nin yataktan kalkmak istemeyişi sempatiyle, Şahmeran’da işçilerin arasındaki çatışmalar trajik duyguya yer verilmeden anlatılır. Her gece çocuğuna bir hikâye anlatmak isteyen Projektörcü’yü herkesten fazla Sait Faik anlar. O yüzden Haritada Bir Nokta’da yazmasam deli olacaktım” der. Toplum mühendisliğine girişmeden, devletin zorbalığına karşı insanı savunan ve emek-değer ilişkisini önemseyen bağımsız ve elbette İstanbullu bir sanatçı var ortada...

Elbette böyle bir sanatçıyı herkes kendi perspektifinden değerlendirecektir. Ona buhran zamanlarında Beyoğlu’nda rastlayan Necip Fazıl perişanlığının metafizik meselelerden bunaldığı gibi bir yorum yapacak geçim derdiyle her gün üç yazı yazan Peyami Safa onun sıkıntıdan iş arayışını tam bir şaşkınlıkla anlatacak sanatçı bağımsızlığına düşkün olan Tarık Buğra onun da kendi gibi bağımsız bir yazar oluşunu alkışlayacak ve Haldun Taner ise kendisi gibi hayatını oğluna vakfeden annesinin önemini ve değerini anlatacaktır... Farklı yorumlar sanat eserini değerlendirmede tabii ki, farklı perspektifler sunar, fakat bence bir sanatçıyı en iyi kendi eserleri anlatır. Çünkü asıl olan sanatçının sağlığında yayınladığı eserleridir, gazete ve dergilerde yazdıklarının ölümünden sonraki derlemelerin onu tam ifade etmediğini, çoğu zaman akademisyenlerle araştırmacıların alakasını çektiğini belirtelim.

Her şeyden önce Sait Faik hikâyeleri kadar adına konan armağanla çağdaş Türk hikâyesine hiç de kolay tahmin delip hakkıyla değerlendirilemeyecek kadar katkıda bulunmuş oldu. Bu çok önemli...

Demek ki. ödül almak için yazmadan da ödül kazanılabiliyor ve adına ailesi tarafından -mütevazı de olsa - ödül konabiliyor. Ne mutlu kendi kişiliğini ve kimliğini koruyarak başarılı olanlara.


Milli Gazete, 3.12.2006
Alıntı  
Tweet      
     


Benzeyen Konular
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  Cahit Külebi’ye dön geri bak Site Yönetimi 0 1,534 05/05/2008, 16:09
Son Mesaj: Site Yönetimi

Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2021 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder