SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
Seğmen Ruhu-2
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#1
29/07/2008, 15:41
27.01.2008 13:17:53
Seğmen Ruhu-2
Mustafa Ceylan
SEĞMEN RUHU-2
****
SEĞMEN'İM SEĞMEN !..
Ankara, tarihinin derinliklerinde, sihirli bir rüzgâr halinde seğmen ruhubulunmaktadır. Yiğitlik, mertlik ve cesaretin muhteşem bir sembol olan seğmen, çevik, atılgan, cesur ve nişancıdır. Seğmen, bencil değildir. Kendini ve kendini çıkarlarını, mahalle, bölge ve vatan menfaatlerinin asla önüne çıkarmaz. Namus ve şeref, seğmen için çok önemlidir. Hele bu, milletin toplumun namus ve şerefi ise... Milletin bağımsızlığı bu bakımdan önemlidir.
Toplumun asayişi ( dirliği-düzenliği)seğmenin ana gayesidir.Güven içinde, huzurlu bir toplum dokusunun muhafazasında kendini görevli addeder.Toplumu koruyup kollayan seğmen aynı zamanda lider özelliğiyle toplumun dinamiğidir. Zor ve kara günlerde toplum, seğmenin işaretini bekler. Bir işaretiyle milleti aynı noktada toplayabilir ve aynı hedefe yönlendirebilir. Zor ve kara günlerde lider seğmenin açtığı bayrak, kutsaldır. Bu kutsal bayrağın altında genç-ihtiyar demeden bütün millet, itirazsız gönüllü olarak toplanır. Seğmen, önderdir, komutandır. Onun kararları muhakkak doğrudur. Onun kararları sonucunda zafer mukadderdir. Toplanmak, bir araya gelmek, tek yürek-tek bilek olmak ve seğmen başının açtığı bayrağı dalgalandırmak ulvî bir vazifedir. Bu ulvî vazife yapılırken, düşmanla göğüs göğüse çarpışmak, gazi olmak, hattâ şehit düşmek de mümkündür.
Milleti faize bağlamış, milletin kanını emen, elinde avucunda ne varsa alıp götüren, acımasız, şımarık ve küstah zenginlerin hakkından seğmen ve seğmenin kuralları gelir. Seğmen, haksızlık karşısında susmayan, hakkı hakim kılan, adaletli bir sistemin adıdır. Seğmen zulme isyânın kendisidir. Haram kazancın düşmanıdır. Haksız kâr ve kazancı temin edeni seğmen ve halk birlikte yola getirir."Zulmü alkışlamayan ve zalimi asla sevmeyen " seğmen, fakirin-fukaranın, gariban babasıdır. Yetim hakkı yiyenlere, hak hukuk gözetmeyenlere çelik bir yumruktur. Yetime, düşküne, garibe ise kadifeden bir eldivendir. Seğmen sığınaktır, çatıdır yuvadır. Kimsesizler kimsesidir. Onların gözü, kulağı, sesi olmakla beraber, öfkesi, yumruğu kinidir...
Seğmen, adalet tesis eden hakimdir. Seğmenin sorgulayıcıları, savcıları halkın kendisidir. Halkın içinde yaşayan güngörmüş, bilge kişilerdir. Sevilen, sayılan, kimi ak sakallı dedeler, kimi al yazmalı ninelerdir... Halkın milli vicdanıdır. Halkın ortak kanaatidir. Seğmen kararlarını işte bu milli vicdanın işaretlediği doğrultuda alır ve uygular.
Seğmen yurttur, yuvadır. Yıkılanı tutup kaldırandır. Ancak, yıkılması gereken varsa da, ona da acımayıp yıkandır. Bu ikisinin arasındaki tek ülçü, halkın birliği, beraberliği ve halkın ortak menfaatleri, milli vicdanıdır. Bu ölçü şaşmaz bir ölçüdür. Yıkılanı tutup kaldırırken, milletle birlikte el ele, gönül gönüledir.
Aile, çoluk, çocuk seğmenin dünyasında en temel hadisedir. Ailenin korunması gereklidir. Çoluk-çocuk ülkenin geleceğidir. Seğmen gönlü, çocuklara bayram yeri gibidir. O kara günlerin savaşan kartalı, dağların aslanı seğmen, ailede bir reis, bir eş, bir bebe olduğu gibi çocuklarında en iyi arkadadaşıdır. Çocukların okuması, ileride memleket yöneten büyük adam olmalarını arzular. Çocuklara ölüm, savaş, işkence, zulüm değil, top, tüfek, kılıç, süngü, dinamit, barut değil, sevgi, saygı, kardeşlik, merhamet, bağışlama, koruma, birleştirme, bütünleştirme, fedakârlık, hoş görü öğretilmesini ister. Sevmeyi, aileden başlatır. Bütün vatan sathına şamil tutar. İnanç, iman, ahlâk her zaman kılıçtan, toptan, tüfekten üstündür. Her silahın bir tetiği vardır ve tetiği, o ateşleme düğmesini çeken de insan elidir. İnançsız, imansız, ahlâksız bir elin çektiği tetikle kurşun hedefe varamaz.
Günümüz seğmeninde bulunan inanaç, iman ve ahlâk ölçüleri, bilgi ve çağdaşlıkla bütünleşmiştir.( En azından yüreğimiz böyle olsun istiyor.) Günümüz seğmeni, çocuklarımızın bilgisayar ve elektronik tekniğin daha ötelere geçmesini ister. İnternetin daha ilerisinde, maddenin sonsuz boyutları arasında sevgi, saygı, birlik getiren en ileri boyutlarına ulaşmasını arzular. Ufoların, uzay mekiklerinin ilerisindeki, öteler ötesinin ayyıldızlı uzay araçları ve gök bilimcileriyle keşfedilmesini işaret eder.İşte seğmen ruhu budur.
Ankara tarihinin derinliklerinden esip gelen seğmen ruhunun geleceğimizi yönlendiren, gelecek çağlara şekil ve renk kazandırarak manânın sihirli ikliminin meltemi olduğunu biliyoruz. Milltimizin sonsuza kadar başşehri kalacak olan Ankara'mız seğmen melteminin serinliğiyle müjdeli yarınları kucaklayacaktır. Müjdeli yarınlara, seğmen ruhuyla ulaşacağız.
Bugün bulunduğumuz noktadan memnun olmakla birlikte, kendimize yeterli görmüyoruz. İleri,daha da ilerideki noktaları da geçmeye mecburuz.
Bu nedenle, lider-komutan-hakim seğmenin açtığı bayrağın gölgesinden, takip ettiği yoldan, işaret ettiği hedeften, asla ayrılmadan, tek yürek-tek bilek olarak hareket edeceğiz. Globaleşen, küreselleşen dünyada, dünya uluslarının bir parçası olurken, içimizde o sihirli seğmen ruhunu sürekli taşıyacağız. Hattâ, yer yüzünün öteki ulusları, bizim bu asîl ruhumuzdan hız, ilham ve medet umacaklardır. Çünkü, seğmeniz seğmen!...
BAŞKENT VE SEĞMEN
Ankara'nın başkent oluşunda seğmenlerin çok büyük fonksiyonu vardır.
Tarihimizin muhteşem sayfaları, mukaddes başkentlerimizin aldığı kararlar ile meydana gelmiştir.
Lider, önder, komutan, "başkent seçimi"ni asla tesadüfe bırakmaz. Her başkentin tespitinde efsânevî bir sır gizlidir. Milletlerin alın yazılarında başkentler çok büyük yer tutarlar. Hattâ, alın yazılarını dolduran bütün hadiseler başkentle başlar, başkentle biter.
Büyük Hun İmparatorluğu’nun, Avarlar'ın başkenti mukaddes bölge diye adlandırılan Orhun Irmağı kıyısındaydı.
Bilge Kağan, bir şehir ( başkent ) yaptırarak etrafını sularla çevirmek istiyordu. Ancak, veziri Tonyukuk, bu görüşe katılmıyordu. Tonyukuk, Bilge Kağan'ın babası İlteriş Kağan ile amcası Kapağan Kağan'ın da vezirliklerini yapmıştı. Tonyukuk, Çin'in insan sayısı bakımından Türklerden çok fazla olduğunu, bu nedenle de, şehir ve kale yapılıp içine oturulursa, Çinlilerin Türkleri kolaylıkla kapana sıkıştırıp yok edebileceğini söylüyordu. Bu nedenle, Türklerin sürülerini otlatarak, sadece suları ve otlakları takip etmelerini gerektiğini, Çin ordularının vadilerin ve dağların derinliklerindeki Türkleri bulamayacaklarını ve Çin akınlarının başarısız kalacağını ifade ediyordu.
İşte, Türk milleti, çoğu imparatorluklarında başkentlerini stratejik noktalardan kareket ederek seçmişlerdi.
Eski Türklerde kağan ve otağının bulunduğu yer başkentti. Hattâ şehirlere orduda verilirdi.
Kaşgarlı Mahmut diyor ki:
"Ordu, hakanın oturduğu şehir demektir. Bundan alınarak hakanların oturdukları Kaşgar şehrine de Ordu-kend denilmiştir. Ordu, Balasagun yakınlarında bir şehir. Balasagun şehrine de Kuz-ordu adını verir. Ordu, ordubaşı, hakanların döşeyicisi ve yaygıcısı demektir.”
Ordu-kend'ler büyük ticaret yolları üzerinde kuruluyordu.
Ordulanmak deyimi çoğu kez, yer tutmak, ikâmet etmek anlamında kullanılıyordu.
M.Ö.210 yıllarında Mete ile Moğollar ( Proto-Moğol ) (ataları Tunghu'lar ) arasında bulunan otlak, boş yere "ordu", "orta" ve sonra da "ordu" adı verilmiştir.
Kağan'ın çadırına "Alaçuk"deniyordu. Sarı renk, hakanlık rengiydi. Ala-çuk adı da bu rengden kaynaklanıyordu.
Önce Alaçuk, sonra Otağ, ardından Saray...
İşte başkent!..
Baş-kent, ya da baş-şehir...
Yani şehirlerin başı...
İlim merkezi. Karar merkezi. Kültür merkezi. Ticaret merkezi.
Seğmen, bozkırın ortasındaki bir şehri başkent yapandır. Türk'ün kararan bahtını "akeden" kararların alındığı bir şehri, dünyanın gündemine sunarak, yeryüzündeki bütün Türklerin gözbebeği haline getiren seğmendir.
Beynam yollarında, Dikmen sırtlarında yağız atlar üstünde Atatürk'ü karşılayıp, O’na "hoşgeldiniz, sizinle bu millet ve bu vatan için ölmeye hazırız" diyenler seğmenlerdir.
Atatürk'ümüzü, Samsun'da başlayan istiklâl yürüyüşünde çoğu il-ilçe şüphesiz iyi bir şekilde karşılamış, bağrına basmıştır. Ancak Ankara seğmenleri gibi hiç bir il karşılayamamıştır diyebiliriz. Seğmen ruhu, Atatürk'ün kafasında ve gönlündeki bağımsızlık ateşini yakmıştır. Dizlikleri, çorapları, cepkenleri, hamailler,, silahlıkları, puşularıyla yiğitliğin sembolü olan seğmenler, Atatürk'le bütünleşerek, cepheden cepheye koşmuşlardır. Ankara'da kurulan orduya ve hastahaneye köylerden kağnı kağnı cephane, giyecek yatak-yorgan ve yiyecek taşıyanlar seğmenlerdir.
Çanakkale'de Sakar'yada, Dumlupınar'da şehit düşenler seğmenlerdir. Batının en modern silahlarla donatılmış ordularla göğüs göğüse çarpışarak vatanı kurtaran onlardır.
İstanbul'u kimin, ne zaman fethedileceğini bilerek, Fatih' e talebesi Akşemseddin'i "hoca,, olarak veren Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin memleketi olan Ankara'yı, Türk Milleti’nin sonsuza kadar başkenti yapan seğmendir.
TÜRK ADI VE SEĞMEN
Türk adı ile seğmen adı birbirinin aynısıdır.
Türk, tarihinin en büyük milletinin adıdır. Bu millet, seğmenlerden, efelerden, dadaşlardan, zeybeklerden meydana gelmiştir.
Türk kelimesi tarihin her döneminde kutlu bir mühür olarak insanlık medeniyetinin üzerine vurulduğu için, bütün araştırmacılar en eski dönemlerden beri bu kelimeyi araştırmışlardır. Bunlardan bir kısmına göz atacak olursak;
-M.Ö. 5.Asır Herodotos: "Türk doğu kavimleri arasındadır." J.V.Hammer,1832 : İskit topraklarında oturan "Targita" veya "Tyrkae ( Yurkae )'ler ( W.Tomsck,1887), Kutsal kitap Tevrat'ta adı geçen,Yafesin torunu Togharma (J.V.Hammer,1832),
-Eski Hint kaynaklarından rastlanan "Turukha" ( veya Turuşka )'lar ( V.deSt.Martin,1899,J.Marguart,1901)Thrak'lar (F.Erdmann,1862)
-Eski ön Asya çivi yazılı metinlerde görülen " Turukku"lar (H.Z. Koşay,1955),
-Çin kaynaklarında M.Ö. 1 bin içinde rol oynadıkları belirtilen "Tik"(veya Di)'ler ( De Groot,1921) ve hattâ "Troia"lar vb.,bizzat Türk adını taşıyan Türk kavimleri sanılmıştır.
-Nuh'un torunu (Yafes'in oğlu)"Türk"deTeberî, Mes'udî, İbn'ül-Esir, İbn Hurdâdbih, Gardîzî, Kaşgarlı Mahmut v.b),
-İran kaynaklarında hükümdar Feeridun ( Thraetaaona)'un oğlu "Turac"veya "Tur" (Tûran) buradan geliyor, adını taşıyan ilk kavim.
-Afrâsyâb (Tunga Alp Er veya Alp Er Tunga ) bir Türk başbuğu olup, İran-Turan mücadelelerine ait hatıraları dile getirir.
-Türk", Türük" (M.S.6-8 asır ) Gök-Türk çağında Orhun Kitabelerinde zikredilmektedir.
-Peygamber (S.A.V)'imizin sevdiği, övdüğü bir milletin adıdır.
-"Türk" kelime olarak, yiğit, kahraman, mert, cesur, hoşgörülü, sevgi dolu yürek sahibi, atılgan demektir. "Seğmen"de kelime olarak aynıdır.
Türk, seğmenlerin teşkil ettiği milletin adıdır.
SEĞMEN=ALPEREN
Seğmen alperendir. Alplik, yiğitlik, komutanlık demektir. Erenlik, mâneviyât liderliğidemektir. Alperen, ordunun maddi ve manevî lideri olmakla beraber,halkın umut kaynağıdır.Kılıcı, tüfeği yani silahıu ve harp sanatını ustalık mertebesinde bildiği gibi,inanç, ahlâk ve imanın da bayarağıdır.Cepkeni veya kaftanı onun aynı zamanda kefenidir. Seğmenin beyaz patiskadan işliği onun aynı zamanda kefenidir...
Anadolunun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında mühim rol oynayan Alperenlerin Ankara'daki uç beyleri seğmenlerdir.
Alplik ve erenlik seğmenin kıyafetindeki silâhlık(kundaklık) ve hamaillerde simgelenmiştir.Alperenler ve seğmenler için,en vazgeçilmez varlıklardan biriside at'tır.
Seğmen alperenler, milletin makûs talihini, gene gene milletle birlikte yenerler.
T arih, bu hususun binlerce örneği ile doludur.
Kıratına binen seğmen alperenler, şanlı Türk bayrağını milyonlarca kale burçlarına dalga dalga taşımışlardır. Sadece karada değil, denizlerde ve havada şehitlik şerbetini içebilmek için yılmadan vatan, millet, bayrak ve din uğrunda çarpışmışlardır. Attığını vuran, gözünü budaktan esirgemeyen seğmen alperen, çok iyi nişancılardır.
Ordunun hem komutanı, hem de imamı, hocasıdır. Zaten,başarının mutlak olmasının sırrıda buradadır.
Ahiler döneminde Ankara'nın çok önemli bir merkez haline gelmesinin yegâne sebebi, seğmen ruhunun alperence bütün topluma hakim olmasıdır. Hem savaşçı, hem sanatkâr,hem de mânevî mimar... İşte seğmen bu!..
Seğmen alpereni hiç bir zaman Grek Lâtin milletlerinin "Herkül"üne, ortaçağ Avrupa'sının "şövalye"sine, Japonların"samuray"ına Amerika'nın "kovboy"una benzemez. Benzemeyişinin tek nedeni mâneviyat liderliğini de yapmış olmasıdır.Alperen Türklüğün alpini,İslamiyet'inde "gazi"liğini "eren"liğini bir araya getirmiştir.
Seğmenlerin piri Hacı Bayram-ı Veli hazretleridir. Ahmet Yesevi'den bugüne kadar gelen ışık şelâlesinin en büyük çağlayanı Hacı Bayram... Seğmen=alperen cihadı küçük görür. Esas büyük cihadı kendinde nefsiyle yapar. Seğmen,"ilahî kelimetullah için, yani İslâm'ın tevhît akidesini şanına layık bir şekilde yüceltip yaymak için savaşır. Savaş zaferle bittiğinde << Elhamdülillah küçük cihad bitti.>> deyip, büyük cihada dönüyorlardı. Yani nefeslerinin ıslahına,Allah 'ın emirlerini noksansız olarak yerine getirmeye, işlemiş oldukları günahlar (varsa)'ın tövbesine dönüyorlardı.
Bu Alp-erenler içinde: Battal Gâzî gibi elinden kılıç düşmeyen bir destan kahramanını, Alparslan ve Kılıç Arslan gibi devlet adamlarını , Hacı Bayram-ı Veli gibi mürşidi ve Yunus Emre gibi dervişi, zirveler olarak gösterebiliriz. Yunus Emre, bütün Anadolu'nun Moğol akınları ile yakılıp yıkıldığı,milletin çözülüp dağılma ve yok olma raddesine geldiği bir dönemde ortaya çıkmış; elinde âsâsı, sırtında heybesi, adım adım Anadolu'ya baştan başa dolaşarak milletin birlik ve beraberliğini temine ve düşmana karşı duracak gücü oluşturmaya çalışmıştır. İşte bu noktada duruyor ve tarihe bakıyoruz.
Tarih, yedi asır sonra tekerrür ediyor. Anadolu, Moğol istîlasına benzer bir şekilde baştan başa düşmanlar tarafından istîla edilmiş, millet çözülmeye yüz tutmuş,kimileri yok olmayı mukadder görmeye başlamış,kimileride Amerikan mandasına bel bağlar olmuştur.
Milletin yine bir Alp-erene ihtiyacı vardır.Ortaya Mehmet Akif çıkar. Akif,bütün şahsî menfaat ve rahatlıklardan uzak, imkansızlıklarla mücadele ederek, bütün Anadolu'yu şehir şehir, kasaba kasaba dolaşıp, milletin birlik ve beraberliğinin tesisi için çalışır.,,(*)
İstiklâl Marşını rahmetli Akif, Ankara'daki Tacettin Dergahında kaleme almıştır.Akif'e bu marşı, seğmen ruhu yazdırmıştır. Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin bütün Ankara'yı sarmalamış manevîyat havası yazdırmıştır.
(*)YİĞİT, Mehmet,Gülpınar Dergisi-"Türk Milletinin Milli Kahraman Modeli Alp-Eren ve Mehmet Akif" yazısından.
------DEVAM EDECEK--------
Alıntı
Tweet
Benzeyen Konular
Konu:
Yazar
Cevaplar:
Gösterim:
Son Mesaj
Seğmen Ruhu-5
Site Yönetimi
0
969
29/07/2008, 15:47
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Seğmen Ruhu-4
Site Yönetimi
0
798
29/07/2008, 15:44
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Seğmen Ruhu-3
Site Yönetimi
0
1,381
29/07/2008, 15:43
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
SEĞMEN RUHU-1
Site Yönetimi
0
1,089
29/07/2008, 15:35
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2023
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder