SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
Selam Getirdim
osman7159
Site Yönetimi
Üyelik tarihi:
Sep 2008
Mesaj Sayısı:
1,772
Konu Sayısı:
555
#1
14/01/2013, 02:52
(Bu mesajı son düzenleyen: 14/01/2013, 02:58
osman7159
.)
Selam Getirdim
Elimde bir kitap. Buram buram hasret kokulu: Vatan hasreti, öze dönüş hasreti, Turan hasreti…Türk elinden Türk eline gönül köprüsü. Uzakta kalmışlığın sesi soluğu adeta.
İçindeki şiirler ve mektuplar gönül damlalarından oluşmuş birer inci. Adı: ‘Selam Getirdim’ İşte Türk yurtlarından Gök Oğuz eline getirilen selam: Türk yurdunun, Türk atasının, Türk töresinin ululuğu. Dirilişe çağrı…
‘Uyan Gagauzistan!
Sana Türk ocaandan selam getirdim.
Büük halkın oollarından,
Senin için milletim, kurt sesi getirdim!
Kalkın, Gagauzistan!
Sana Korkut ocaandan kıvılcım getirdim.
Şeitlerin ruhundan,
Senin için milletim, kucak dolusu nur getirdim.
Seslan Gagauzistan!
Sana dedam Oguzun soluunu getirdim.
Ayaa kalk, bir ol milletim,
Sana kuvet getirdim!’
Aslını sahiplenme, saygı duyma. Dilini ve özünü koruyuşun özeti:
‘Ban Türküm, ban bir Gagauzum!
Kaavi, girgin serbest Oguzum!
Çok zor çektim, düştüm kalktım,
Üündüm, hep dedema baktım.
……………………………
‘Ban Türküm, ban bir Gagauzum!
Kaavi, girgin serbest Oguzum!
Bir ool oldum Vatanıma.
Ban Gagauzum! Ne mutlu bana!’
Dil dedik de; Türk, geçmişte ne zaman yeni bir dinle tanıştı o din ile alakalı bazı sözcükleri diline katarak kimilerinin ‘zenginleşme’ kimilerinin ‘kültür erozyonu’ olarak nitelediği durumu yaşamıştır, yaşamaktadır. Hıristiyan Türklerin Hıristiyan Slav, Müslüman Türklerin Arap ismi almış olmaları ve özellikle edebiyat alanında ise Arapça Farsça kökenli sözcüklerin bolca kullanılması gibi.
Türk, mutlaka milli değerlerini, dilini, âdetini kısacası kültürünü koruyup gelecek nesle emanet edebilmeli ki varlığı daim olsun. Ne mutlu ki Gök Oğuz da bunun farkında.
‘Gelecaan gözaldir Gagauz,
Göka kaldır bayraa, git ileri
Senin dedan Attila, Han Oguz.
Sev Dilini, koru adetini!
Unutma ool, üçüz milionnuk
Kan kardaşın yaşeer bu dünnaada,
Ko bürüsün seni büük hodulluk,
Sevin, ki san da bu ulu soydan.
Üüren, çalış, yaşat gagauzluu
Zenginneştir gözal Bucaamızı.
Sevil hem sev, koru eski dostluu,
Kuvetlendir süünmaz ocaamızı.’
Bucak, Moldova’daki Gök Oğuzların toplu olarak yaşadıkları bölgeye verdikleri vatan anlamına gelen bir isimdir. Vatanı korumak, ocağı tüttürmek her Türkün birincil görevi, boynunun borcudur.
İç işlerinde serbest, dış işlerinde bağımlı olan Gök Oğuz, şimdilik esaretin zincirini kıramasa da üzerinde yaşadığı toprağı bir toprak parçası değil en kutsal varlıklarıyla özdeşleştirerek, hasretiyle beraber ona nasıl bir ululuk kazandırmış şairin mısralarında görelim.
‘Sarı saçlı nazlı Bucaam,
Gül kokulu eşil Bucaam!
Özlemnan hep yanerım ban,
Anam, balım, canım Bucaam!
Topraan, havan, suyun senin
Bana kuvet verer her an.
Yaşa, geliş hem çiçeklan,
Komur gözlüm, sarı Bucaam
……………………………..’
Bucak vatandır oylum oylum çiçek bezeli, gül kokulu; bucak anadır, bucak sarı saçlı, kömür gözlü sevgilidir. Aşığın maşukudur. Havasıyla, suyuyla hayattır. Berekettir, umuttur bucak.
Gök Oğuz bunu bilir de ‘Anam, ömürüm, canım Bucaam!’ der. Der der de bununla yetinmez:
‘Zamana yorsun Deda Korkudum!
Seni çok aaradım, şükür buldum!
Al eski kauşu, otur taşına
Da topla bizi bir ocak başına.
Bir nasaat ver biza, hey ulu Dedam,
Evellar gibi uurla bizi san.
Yol göster hem üüret san bizi yaşama,
Türk adını büün pek zor taşımaa.
………………………………
Deyip, Korkut Ata’nın bilgeliğine yol göstericiliğine vurgu yaparken Türklüğün zor zamanlar geçirdiğine, bilgesiz kaldığına gönderme yaparak hep yeni bir Dede Korkut’un umudunu taşımaktadır haklı olarak. Türk başsız, kılavuzsuz kalsa bile asla vatansız kalamaz. Ve bir yolunu bulup:
‘İşit Tangrım, çık karşı, durgut belayı
Kara yıldızlar toplanmışlar Turan üstüna,
Hey Bozkurdum, çık karşı, göster yolları.’
Diyerek kılavuzunu da bulur hanını da. Yeter ki:
‘Zor yıllar, büük agalar,
Türlü çirkin oyunnar,
Hep bir köstek koydular,
Ama eski bir ruhum ban!
Çok şeylera yanık kaldım,
Aliflendim, süündüm, yandım.
Öz sesima hasret kaldım,
Ama kavi bir ruhum ban.
………………………….’
Dörtlüklerinde olduğu gibi kim olduğunun ve üzerindeki kara bulutların farkına varsın. Titreyip kendine dönsün. İçinde bulunduğumuz zaman diliminde o kadar ihtiyacımız var ki buna.
Görev amacıyla vatanından uzakta kalan yazar hasretini gidermek için döndüğünde duygularını vatanına yazdığı bir mektubunda ‘işte vatan sevgisi budur’ dedirten çıkışlarla adeta ders veriyor vatansızlara: ‘Te ban gena geldim. Tanıdın mı beni? Ban senin kızın. Brakmıştım beni sensiz, Seni da bensiz…Ban senin için braktım Seni! Elimdan geleni yaperım, inan, Vatanım. Saa ol, san da unutmamışın…Yukarı gidan o sokak tanıdı beni…Yolun boyunda dut aacı da tanıdı beni. Doyunca o biyaz dutlarınnan doyurdu…O gün sokakta iki genç gagauz Rusça lafedardi, pek acıttı canımı…Hepsi islaa olacek…’
Vatanını ve milli değerlerini önemseyen bir yüreğin sesi bu. Asla umutsuzluğa kapılmadan yarınlara yürüyen bir yürek. ‘Ne mutlu bana, ki ban Senin kızınım…’diyebilen bir yürek.
Bir diğer mektubunda çocukluğuna ve çevresine olan özlemini o kadar güzel dile getiriyor ki bu özlemi vatan sevgisiyle sarıp sarmalıyor: ‘…Her şey geçmişta kaldı: manim da, dadum da, dut aacı da, şaraplı ekmek ta. Yortularda el öpmak adeti da. Allah onnara raamet elesin, Topracıkları ilin olsun! Pek özledim onnarı. Geçmişta kalan şeyleri özledim. Dedelaerimizdan bobalarımız biraz almışlar, biz da bobalarımızdan bişeylar aldık, acaba uşaklarımıza bişey verabilecez mi?! Eeh, Vatanım ne olur adetlerimiz kaybelmesin! ‘‘Evelki gagauzu’’ bizim içimizda uyandır, yaşat Vatanım. Unutma, ban her zaman senin yanındayım.’
Ya şuraya ne demeli: ‘…taa dorusu zenginnenmak şansını kaçırdım. Küçücüktüm, 12-13 yaşındaydım. Şindi fukaarayım. Keşki biraz çok yaşasaydılar. Onnar beni zenginnedardilar, ban da seni Vatanım!’
‘‘Devletin malı deniz, yemeyen domuz’’ demiyor yani. Türk’ün vatana bakış açısı bu olsa gerek.
Bir diğer mektubunda birliğin, yeniden dirilişin umut ışıklarını yakıyor şair yazarımız hiç sönmemek üzere:
‘ Zaman hayır olsun, Vatanım…Ban artık yetiştim kapundayım! Yalnız da diilim! Geniş aç kollarını. Çokuz! Hiçbirimiz kenarda kalmasın…Bir gün suuk güz gecesinda bir deli lüzgar kopuşmuş ta sepelemiş ipranmış yaprakları dünnaanın dört tarafına. Taa Amerikaya Braziliyaya yetişmiş bu yapraklar, ama yera düşüp çürümemişlar, kök salmışlar. Angı aaçtan koptuklarını unutmamışlar, damarlarında milli duyguyu yaşatmışlar…
Bir gün Sıcak güneşli yaz yaamurcuu, dünnaayı dolanıp ‘‘Toplanın, Gagauz oolları’’ sesini fısırdadı. 14 devlettan gelabildilar…Dünnaa gagauzları horuya toplandı. Bir bütün olduk…Kadıncayı oynadık…Bulgariyadan gelan kardaşlarımız ‘‘ Üüsek üüsek tepelerda ev kurmasınnar’’ türküsünü birkaç kera çaldılar. Varmış bir manası…’ Evet, bir manası var elbette: Ayrılık, acı ve özlem.
Dünyanın dört bir yanına dağılmış olan Gök Oğuzlar tek yürek olabiliyorlarsa bütün Türklerin tek yürek olmaması için bir sebep yok.
Yazarın en büyük korkusu, dünyanın tek bir pazar haline getirilmesine yönelik çabalar ve sonucu itibariyle yozlaşmayla milletin kimliğinden uzaklaşması korkusudur. Ki yerden göğe kadar haklıdır.
Bir toplantıda dinleme fırsatı bulduğum Gagauzyalı Türkolog Sayın Güllü Karanfil Hanımefendiyi böyle bir esere imza atmalarından dolayı kutluyorum.
Not: Bazı sözcüklerde kullanılan üzeri çift noktalı küçük a ve üzeri şapkalı küçük e seslerinin yazımını bu klavye ile gerçekleştirmek mümkün olmadığından bizdeki Latin harflerinin yazılışı şeklinde alınmıştır.
Osman Öcal
http://vk.com/club35666845
Alıntı
Mustafa Ceylan
Site Yönetimi
Üyelik tarihi:
Nov 2008
Mesaj Sayısı:
2,007
Konu Sayısı:
1,502
#2
14/01/2013, 03:05
Gagauzyalı Türkolog Sayın Güllü Karanfil Hanımefendiye ve bu güzel eseri bize tanıtan bu güzel yazıyı kaleme alan Osman Hocamıza teşekkür ediyoruz...
Selamlar, saygılar...
Alıntı
aligozutok
Yetkili Şair
Üyelik tarihi:
Jan 2009
Mesaj Sayısı:
79
Konu Sayısı:
54
#3
14/01/2013, 12:02
Osman Hocam:
Ana gibi yar, vatan gibi diyar olmazmış.
Uğruna ölünmeyen yer vatan olmazmış.
Vatan hasretinin dile getirildiği Güllü Karanfilin, tanıttığınız eseri de bunun ifadesi.
Size ve Güllü Karanfil hanımefendiye saygı ve selamlar.
ALİ GÖZÜTOK
Alıntı
osman7159
Site Yönetimi
Üyelik tarihi:
Sep 2008
Mesaj Sayısı:
1,772
Konu Sayısı:
555
#4
14/01/2013, 20:21
Teşekkürler Mustafa hocam Ali hocam. Saygılar.
http://vk.com/club35666845
Alıntı
RefikaDogan
RefikaDoğan
Üyelik tarihi:
Feb 2008
Mesaj Sayısı:
2,701
Konu Sayısı:
1,516
#5
15/01/2013, 16:49
(Bu mesajı son düzenleyen: 20/01/2013, 19:03
RefikaDogan
.)
Sayın Güllü Karanfil Hanımefendi’ ye ait “ Selam Getirdim” kitabını henüz okumuş olmasam da; değerli dost, güçlü kalem Osman Bey’ in kaleminden dökülen inci tanesi sözcükler ve duygu derinlikleriyle dolu kitap hakkında biz okurlara aktarılan nefis tanıtım yazısıyla okumuş kadar oldum!
Bir kere kitabın başlığı bile başlı başına bir umman; yazdıkça yazdıran…
Belki Osman Bey’ in lezzetli anlatımından belki kitabın yazarının gerçekçi ve samimi duygu ve düşünce betimlemelerinden; anlıyorum ki, Gagavuz dilini – Türkçe'sini anlamak çok da zor değilmiş!
“Selam Getirdim” başlığına sinen hasret kokusu, ayrılık acısı, kavuşma umudu ve bütün bu beklentilerle derinleşen yürek yarasının sancılı kanayışı, kirpiklerin bulut bulut ıslanışını hızlandırmakta… Yazarın yüreğindeki o garip yalnızlık duygusuna sinen heyecan, getirdiği selamla kalabalıklaşıyor biranda. Biriken öfkenin yerini mavi bir umut alıyor, yeşeriyor çorak toprağı kanayan öz…
İçinde buram buram vatan hasretinin tüttüğü şiir ve mektupla gelen bir selamın yeşerttiği baharı başka hangi nesne yeşertebilir ve bu yeşertiyi hangi güç hazana dönüştürebilir ki? “ İnsan kısım kısım, yer damar damar “ demiş ozan...
Bir kısmın yokluğu, eksikliği, bir damarın kopuşu yaşamın sonlu kıyısına sürükleye biliyorken;
Vatanından uzak bir yüreğin, kendisini bir damarı kopmuş hasta, yoksun ve sahipsiz bir bedene benzetmesi ve güçlü bir iplikle kopan damarı dikerek birleştirmek, eskisinden daha da güçlü kaynaştırmak ve sağlıklı bir şekilde hayata tutundurmak istemesinden daha doğal ne olabilir ki?
İşte, vatan böyledir; unutulmuş veya ihmal edilmiş, parçalanmış, savrulmuş her bir parçasını toplayarak bir araya getirmek, bütünü oluşturmak ve bu şekilde yeniden daha sağlıklı bir dirilişle olması gereken yerde varlığını sürdürmek gerek; o vatanın gerçek sevenleri, gerçek sahiplerince. Üniter yapısıyla, toprağıyla, bayrağıyla, diliyle, tarihiyle, toplumuyla, kültürüyle, gelenek ve görenekleriyle…
Yazar,dizelerinde büyük bir moralle, umutla vatanına sesleniyor; yeniden varoluşa, dirilişe davet ediyor...
Bilindiği gibi Bozkurt, Türk dünyasında gücü ve başarıyı temsilen birleştirici bir semboldür. Bu anlamda yazarın “…kurt sesi getirdim “ demesi tabii ki birlik ve bütünlüğün ortak gür sesine vurgudur.
Yazar, ülkesi- vatanı Gagauzistan’ a seslenirken; “ uyan-kalkın-seslen-“ gibi komut ve ünleyişlerle bir kıpırtı, bir heyecan, bir toparlanış ve silkiniş yaratmak ve hayalindeki yol haritasıyla ayağa kaldırmak istiyor…
Aidiyetlik duygularını yüksek perdeden seslendiren yazar, aşağıdaki şu dizelerle özüne dönerek, gurur duyduğu şanlı tarihine vurgu yapmakta; çekilen onca sıkıntılara, zorluklara rağmen, her düşüşte kalkmasını bilmenin ve övündüğü atasını-dedesini göz önüne getirerek örnek almanın haklı gururunu dillendirmekte...
“‘Ban Türküm, ban bir Gagauzum!
Kaavi, girgin serbest Oguzum!
Çok zor çektim, düştüm kalktım,
Üündüm, hep dedema baktım.”
Ve yine şu söylemiyle, özünü belirleyen kimlikle barışıklığını ve ülküsünü pekiştirmekte; “Ban Gagauzum! Ne mutlu bana!’ “
Kitabın ana temasını oluşturan yurt sevgisi, Gagauzistan ve TÜRK’ lük ülküsüne bağlı olarak, yorumunda DİL’ e vurgu yapmış değerli hocamız Osman Bey; iyi de yapmış! Zira dil, birliğin temel taşı, olmazsa olmazıdır! Bunun yanında elbette yaşanan süreçte kayıplar kadar kazanımlar, değişimler, farklılıklar da olacaktır. Kültür erozyonu ile kültür alışverişi çok farklı ve hassas bir konudur. Alışverişi olmayan bir ticaret gelişemez, kazanamaz; Dolayısıyla, dil de özünü korumak şartıyla farklı kültürlerle aktif bir alışveriş sağlayarak gelişiminin önünü açmalı. Yani; bir millet başka kültürlerin egemenliği altına girerek değil; o kültürlerden aldığı kadar verdiği ölçüde vardır, geçerlidir, kayda değerdir!
Kendi dilini hoyratça istismar eden,
Özenti denilen sinsi hastalığın esiri olan,
Dünyada olagelen değişim ve gelişim karşısında tutuk kalan yahut istikrarlı bir yol izleyemeyen,
Okuyan-araştıran-sorgulayan ve konuşan bir toplum yapısının önüne taş koyan ülkeler-yönetimler-toplumlar, daima suyu çekilen toprak misali kurumaya ve yok olmaya mahkûmdur!
Bu anlamda, Osman Bey’ in yorumu ve tabii ki kitabın yazarının içli ve samimi vurguları önem kazanmaktadır.
Kültür erozyonu dünyaya, dünyadaki gelişime ve kendi kültürüne sırtını dönerek değil;
Kendi kültürünü korurken, farklı kültürel renkleri bir zenginlik, gelişimin itici ayağı olarak gören özgür bir toplumla,
Özümsediği bu renk zenginliğiyle toplumun her kesimine, her kademesine aynı mesafeden ayrımsız yaklaşarak olanaklar sunan yasaların, evrensel ve insancıl değerleri temel alıp olgunlaştırmasıyla,
Temel hak ve özgürlükleri hayata geçirmesi ve eğitim ve öğretime verdiği önemle mümkündür.
İşin inanç kısmına yani dine gelince;
Pek tabii ki toplumlar, kabullendiği "din-inanç" bağlamında, o inanç halkasıyla birlikte bir takım başka değerleri de etkilenim yoluyla alabilmektedirler. Bu durum ister İslâm ister Hristiyan ister Yahudi ya da bu üç göksel din dışında başka bir inanç halkasında olsun, değişmez! Farklı yaşam örnekleri ve etkileşimler tarihsel, siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel alanda olduğu gibi -din vasıtasıyla- sadece inanç bağlamında da dile etki yapabilmektedir. Bunu ortadan kaldırmanın olanağı yoktur; fakat, bütün bu etkileşimleri istikrarlı bir yaklaşım ve yönetim anlayışıyla disipline etmek ve toplumsal dokuyu korumak mümkün! Bunun yolu da yukarıda ifade ettiğim yasalar ve yasaların toplumun her kademesine hakkaniyetli uygulanışından geçer.
Tabii ki her toplumda olduğu ya da olması gerektiği gibi, Türk toplumu da ifade edilen bu değerler ve gerçekler bağlamında özünü korumak ve gelecek nesillere aktarma sorumluluğundan kaçınamaz. Vurgulayıcı dizeleriyle işte bu gerçeğin altını çizen yazarımız; aydınlık, güzel bir geleceğin beklediğine inandığı ülkesi Gagauz’ a ve bütün bir TÜRK TOPLUMU’ na; “ bayrağını göğe kaldır, ilerle… Senin deden, atan Attila, Oğuz Han!” diyerek; özünü, dilini ve geleneklerini koruması gerektiğine, ancak bu şekilde var olabileceğine vurguyla; üç yüz milyonu bulan kan kardeşinin varlığından güç alıp korkmamasını, eski dostlukları koruyup sevilmesini, çok çalışarak güzel bucağını-ülkesini –vatanını zenginleştirmesini ve sönmez ocağının (vatanın) bu şekilde kuvvetlendirilmesini öğütleyerek gönderme yapmakta...
“‘Zor yıllar, büük agalar,
Türlü çirkin oyunnar,
Hep bir köstek koydular,
Ama eski bir ruhum ban!
Çok şeylera yanık kaldım,
Aliflendim, süündüm, yandım.
Öz sesima hasret kaldım,
Ama kavi bir ruhum ban.”
Diyerek;
Büyük ağaların, büyük devletlerin türlü oyunlarla köstek oldukları ve büyük acılar yaşattıkları tarihsel sürece dikkat çekmekte…
Bütün bu yapılan haksızlıkların onları yıldırmayacağını; güçlü ve yılmaz bir geçmişe sahip olan köklerinden aldıkları güçle her zorluğa direnip dayanabileceklerini ve vatanlarına kavuşma, özgürleşme düşüncesinden asla vazgeçmeyeceklerini; bu özlemle dolu olarak, inandıkları yolda yürüyeceklerini…
“Dede Korkut” gerçeğiyle hem haklı bir gururu hem de onun gibi bilge bir yol göstericiye duyulan gereksinmeyi dile getirerek tarihe gönderme yapmakta…
Sarı saçlı, kömür gözlü, gül kokulu, ana, bal, toprak, hava, su… gibi betimlemelerle vazgeçilmez ve yaşamsal bir anlama büründürülmekte, özdeşleşilen VATAN.
En çok dikkatimi çeken ve yüreğime dokunan kısım ise;
“ ‘Te ban gena geldim. Tanıdın mı beni? Ban senin kızın. Brakmıştım beni sensiz, Seni da bensiz…Ban senin için braktım Seni! Elimdan geleni yaperım, inan, Vatanım. Saa ol, san da unutmamışın…Yukarı gidan o sokak tanıdı beni…Yolun boyunda dut aacı da tanıdı beni. Doyunca o biyaz dutlarınnan doyurdu…O gün sokakta iki genç gagauz Rusça lafedardi, pek acıttı canımı…Hepsi islaa olacek…’ "
Diyerek; yazarın kendisini bir kız evladı, vatanı ise bir ana-baba-ata yerine koyup seslendiği ve bütün bu gördüklerinin bir gün ıslah edilerek geçeceğine inancını dile getirdiği mektup kısmıydı. Doğrusu etkilenmemek mümkün değildi! Neden sonra, büyük acı ve mücadelelerle kazanılan değerlerinin farkında olmayan ya da farkında olup da koruyamayan, değer bilmez günümüz insanının savruk ve bencil duruşu geldi gözümün önüne de; cızladı içim…
Bir sorumluluk, verilen bir görevi ifa nedeniyle ülkesinden uzağa düşen yazarın yüreğinde hârlanan vatan hasretiyle hâyâllediği dönüş süreci ve dönüşünde yüz yüze geldiği acı gerçekler, doğrusu her birimizi düşündürecek cinstendi!
Doğal, masum ve hasretle içselleştirilmiş yurt sevgisinin yer yer hayatın gerçekleriyle yüzleştirilerek türlü ifadelerle okura yansıtıldığı çok değerli ve emek ürünü bir çalışma “Selam Getirdim” ...
Gerek kitabın yazarı, Gagauzyalı Türkolog Sayın Güllü Karanfil’ e, gerekse değerli yorumuyla böyle bir kitaptan bizleri haberdar eden çok kıymetli yazın dostumuz Sayın Osman ÖCAL’ a başarı dileklerimle, saygı ve dostlukla…
Refika Doğan-Antalya 15 Ocak 2013
Her nefeste Gülce...
Alıntı
osman7159
Site Yönetimi
Üyelik tarihi:
Sep 2008
Mesaj Sayısı:
1,772
Konu Sayısı:
555
#6
15/01/2013, 20:55
(Bu mesajı son düzenleyen: 15/01/2013, 20:56
osman7159
.)
İnsan yazıyı gölge de bırakacak yorum yazar mı böyle ya. Aşkolsun. Teşekkürler.
Haksız mıyım Ceylan hocam. Saygılar.
http://vk.com/club35666845
Alıntı
RefikaDogan
RefikaDoğan
Üyelik tarihi:
Feb 2008
Mesaj Sayısı:
2,701
Konu Sayısı:
1,516
#7
26/01/2013, 01:32
Yorumun beslendiği kaynak sizin o enfes yazınız olduğu sürece, hiç bir yorum yazısı aslını gölgeleyemez! Bu yüzden, o muazzam yazınızın gölgede kalması -istesem de- mümkün değil!
Elbette sizinki sadece bir latifeydi ve ben de o güzel latifeye hak ettiği güzellikle yanıt vermeye çalıştım Osman can !
Teveccühünüze, paylaşımcı dostluğunuza teşekkürlerimle hocam! Dostça...
Her nefeste Gülce...
Alıntı
Mustafa Ceylan
Site Yönetimi
Üyelik tarihi:
Nov 2008
Mesaj Sayısı:
2,007
Konu Sayısı:
1,502
#8
26/01/2013, 01:36
Osman Hocam;
Haklısınız.
Valla bu Refika cadısını bazen bu şahane analiz ve yorumlarından ötürü beni geçecek diye mahkemeye vermeyi düşündüğüm de oluyor. Avukatlar ordum bir işaretimi bekliyor zaten...
*
Edebiyatımızın en noksan tarafıdır analiz, tahlil...
*
Refika Doğan'da bu noksanlığı tamamlama gayretinde olan az sayıda kalemlerden birisidir.
*
Her ikinize de teşekkürler, selamlar, saygılar...
Alıntı
Tweet
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2023
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder