• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
SEN MİSİN SIRRINI SÖYLEYEN? (öykü)
Dışarıda asuman soydan
Site Yönetimi
*****
Üyelik tarihi: Sep 2009
Mesaj Sayısı: 260
Konu Sayısı: 98
   
#1
03/02/2012, 11:58
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERGİSİNİN SON SAYISINDA(KASIM-ARALIK-2011) YAYINLANMIŞTIR.


SEN MİSİN SIRRINI SÖYLEYEN? (öykü)

Çeşmenin başında testisinin suyla dolmasını beklerken Ayşe Kadın’ın gözleri dalıyordu uzaklara. Kafası düşünce yumağı, gönlü yorgun, zihni uyuşuktu...Güneşte çatlamış olsa da elleri, dudakları ve al yanakları henüz gelin tazeliğindeydi...Kafasını meşgul eden şey; çocuklarının kimisinin okulu bitmemiş, kimisinin evliliği iyi gitmemişti...kocası deseniz ayrı bir baş belasıydı...
Daralan nefesine tutunacak dal dilemek için tanrısından gözlerini gökyüzüne çevirmek için başını kaldırdığında, karşısında bir atlının durduğunu fark etti. Gözleri henüz bulutlara kadar ulaşamadan bir çift gözün kendisine bakışına takıldı aniden...
Bir çift göz..bir çift de kendi gözü...etti iki çift göz..birbirlerine ayrışmayı düşünmeden düşünemeden bakışmaya başladılar... Zaman su gibi akıp geçiyordu ama onlar kopamıyorlardı bu bakışmalardan. Bir iki saniye gibi upuzun bir ömrün içinde neler yaşamadılar ki...o yüzden ayrışamıyorlardı...ikisi arasında nice kuyruklu yıldızlar bilmem kaç şiddetinde birbirlerine doğru akıyorlardı. Yıldızlar aktıkça aktı, gözbebekleri büyüdükçe büyüdü, geliştikçe gelişti. Kuyruklu yıldızlardan atılan oklar önce kalplerindeki kabuğun başını kaldırarak içini deldi deşeledi sonra dizlerinin bağını çözdü. Kan beynilerine hücum edince yanakları al bayrak rengine boyandı. Bu zaman zarfında Atlı’nın atı, Ayşe Kadın’ın testisi sabırsızlıktan çatlamaya varmıştı.
”Aman Allahım! O yaşıyor hala! Ölmemiş” diye çığlık atmak geldi içinden. Ama dizinin bağıyla birlikte ses telleri de çözülmüştü Ayşe Kadın’ın.
”Oysa onu ben yıllar öncesinden kalbimin havuzunda boğarak, zihnimin denizine atmıştım...Ölmüştü o! Olamaz!” dedi sessiz çığlığıyla.
Kaf dağından gelen hayal perisi gibiydi duruşu...bakışın, yakışın, akışın adresiydi o. Aliş miydi, Memiş miydi neydi neydi onun ismi? Yok yok Güveniş’ ti heralde ona hayran hayran bakanın adı...sarsıldı, titredi, ürperdi... per perişan, pür melül mahzun...ağlamalıydı hali pür melaline...
Güveniş’in terkisinde oturan kadın huysuzlanınca, atı kişneyip şaha kalkınca ayaklanma olduğunu farketti ve bir saldırının önüne geçmek için elindeki kamçıyı vurdu atına ”deeeh!” diyerek. Aslında Atlı hiç istememişti gitmek... Oracıkta kendini atıvermek istemişti Ayşe Kadının önüne...Onun ayağına kapanmaktı arzusu. Onun için çok can atmıştı da Ayşe Kadın ”olmaz!” demişti. Ona ”Arkandaki kadına acı bari! Haydi git! Gitmen gerekir, bana bakma sen! Ağlar ağlar otururum.” demişti yüreğinden açılan gizli pencereden.
Bu bakışma süresince iki yürek arasında neler yaşanmamıştıki? Bir hayat serüveni geçmişti aralarında. Sayfalara sığmayacak,anlatmakla bitmeyecek şeylerdi bunlar.

*

Evinin penceresi önündeki makata oturarak testisini önüne koymuş ağlıyordu Ayşe Kadın. Yaşlarını saklamayı bilemeyen beceremeyen gözlerini siliyordu biteviye. Bu testiyle sırdaş olmuşlardı. Çünkü testi de şahitti Güveniş’in gözlerinin ona bakışına. O bakışma anında yaşananaların tek şahidiydi testi.
Bir gün yine evde kimsecikler yok zannederek testiciği önüne koymuş onunla dertleşiyorlarduki, içeriye hışımla giren kocası koşarak üzerine atlayınca kırk parça etmişti zavallı testiciği.
Gözyaşları bu defa deli borana, insafsız çağlayanlara döndü Ayşe Kadın’ın. Artık yüreği iki misli yanıyor,alevler arşa değiyordu...
Ne yapmalı da söndürmeliydi bu alevi? Dertleşecek, olanları anlatacak birileri olmalıydı. Gene en yakınları olurdu bunları paylaşacak...kızkardeşi, kızı ve hayat eşinden başkası olamazdı en yakını. Kızkardeşi onun çocukluğundan beri en yakın muhalifi ve yakın takipçisiydi aslında. Onun güzelliğini hazmedemediği için her yaptığını annesine ve arkadaşlarına kırk yalanla şişirterek anlatır ve sürekli onu çekiştirmeye bayılırdı... İşlediği çeyizlerinden tutun da onu sevenlere varıncaya kadar herkesten kıskanırdı onu... heleki yıllar önce ağanın oğlu Güveniş’in Ayşe’ye göz koyduğunu duyduğunda hıçkırık krizlerine girmişti ama Güveniş’in bilinmeyen sebeple ortadan kaybolduğunda da onunla birlikte üzüntülü göz yaşlarını yine o dökmüştü...
Kocası deseniz Ayşe’yi sinirinden delirtmekten başka bir mahareti olmayan duyarsız bir varlıktı... Kızı onun dostu ve yareniydi dünyada tek olan...
Geçmişte olanları dikkate almadan, ” ne de olsa en yakınım bunlar” diyerek onlara biraz üstü kapalı da olsa yaşadıklarını paylaşmak istedi nedense?... ”

”Anlatsam mı, anlatmasam mı?” diye düşünüp karar verme aşamasında üç gün üst üste rüya gördü.
Birinci gün: kızı ona çiçekler veriyordu rüyasında.
İkinci gün: kızkardeşi bir bardak kanlı şerbet ikram etmişti.
Üçüncü gün ise: kocası kokuşmuş etleri zorlayarak boğazından sokuşturmaya çalışıyordu. Midesi ağzına gelse de ”yutacaksın!” diye parmaklarıyla ittiriyordu.
Kan ter içinde uyanmıştı her üç günde de...”Hayırdır inşallah!” dedi önce. Daha sonra, ”Rüyada herşey görülüyor işte!” diyerek fazla umursamadı gördüklerini. Aklı fikri illaki çeşme başında gördüklerini birilerine anlatmaktaydı. Ve nihayet kafasına koyduğunu yaptı. Bir kaç gün arayla tarlada,bağda, bostanda, bulduğu ıssız köşebaşlarında üç yakınına da anlatıverdi o çeşme başında gördüğü, inanamadığı sahneleri...
Anlattığı üç yakını da ilk duyduklarında pek tepki vermeden dinlemişlerdi.
Fakat o günden sonra, dünya yıkılsa umursamayan kocası :”onu boş bırakmışım da o yüzden anlattı bunları bana ”diye yorumladığı için her gece tecavüze kalkışmaya başladı karısına...”Ne kadar tecavüz o kadar unutturma!” formülünü uyguluyordu... Olmak bilmeyen sabahların içinde laf anlamayan inatçı kocanın elinde işkence çekiyordu Ayşe Kadın her gece, ama ”gık” bile diyemiyordu utancından... Dakikaları sayarak, ağlayarak geçen geceler onu sarartıp solduruyor, yemeden içmeden kesiliyordu gün be gün... elleri titriyor sinirden, gözleri suyunu daha hızlı akıtıyordu çeşmelerden.
Kendisine üzüldüğünü zannettiği kız kardeşine sığınıyor ve ”Güveniş”le evlenmiş olsaydım bunları yaşamayacaktım gibi hayali sözler ederek ağlıyordu.

Aradan bir süre geçmemişti ki, köydeki bütün akrabaları Ayşe Kadın’a bir tuhaf bakmaya başlamışlardı. Abisi onu görünce yolunu çeviriyor, annesi iğneli sözler ediyor, dayıları,enişteleri, yeğenleri; hepsinde bir tuhaf soğuk davranışlar sergileniyordu..
Ona ahlak dersleri verenler, vaaz edenler, öfkeyle bakanlar,dalgaya alanlar gün geçtikçe artıyordu...
Bir gün ahır kapısının önünden geçerken, içeriden sesler duyunca kulak kabarttıki, ne duysun; akrabaları ağız birliği ile onu çekiştiriyorlardı. Yok ağanın oğluna kaçacakmış, yok gizlilerde onunla buluşuyormuş , yok evini terkedecekmiş..
Onu savunan, onun yüreğindeki sevgiyi alkışlayan bir tek kızı kalmıştı...

Fakat kızının onu desteklemesine de köprüyordu kendi annesi bile...
”Gencecik kızını da kandırmış, ikisi birlikte kaçacakmış! Kendisi Ağanın oğluna kaçarken, kızını da ağanın torununa kaçıracakmış! ”

Beynini zehirli bir ok gibi delip geçen bu sözler üzerine çöküp kalan Ayşe Kadın:
”Çek belânı ahmak kafa! Sen misin sırrını söyleyen? Sen misin rüyalarının sözünü dinlemeyen? ” dedi saçlarını yolarak.

Asuman Soydan Atasayar
Alıntı  
Tweet      
     


Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2025 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder