• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
ŞİT PEYGAMBER (Gülce Bahçe)
Dışarıda ali_gozutok
Yetkili Şair
***
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesaj Sayısı: 248
Konu Sayısı: 222
 
#1
03/10/2011, 16:57
ŞİT PEYGAMBER )Gülce Bahçe)

AkŞam karanlığı çölü sararken,
Kimİne ışıktır, nurlu geceler,
Çölü Tarar iken akşam güneşi,
Yakıyor kimini, onun ateşi

…………Aşk yolunda canın veren âşığın,
…………..…Kadrini yüceltir, nurlu ışığı,
………………….Yükselir makamı Hakkın katında,
……………..……….Güzelliğin güneşi, vurur yüzüne.

Yüceltir Yüce Rabbim, odur dergâhın kadri,
Feyz kazanmak içindir, âleme kıble yeri,
Takdir Yüce Rabbinse, yaşanır o, an be an,
Gelir onun da sonu, vakti geldiği zaman.

“Öfkelerini yenenler,
İnsanların kusurlarını bağışlar.
Allah iyi iş yapanları sever. (Ali İmran 134)

Ne
Tuhaf
Şu insan,
Konuşurken
Her türlü lisan,
Nasıl inkâr eder,
Verilirken bin bir ihsan,
Anlamak mümkün değil neden?
Nedendir isyânı, inkârı neden?.....

……..Bu kindarlık niye!
………….Niye insan oğlu düşman ötekine!....
…………….Nebinin,
……………….Velinin,
…………………..Saygıyla bastığı yeri,
………………………….Kanla kirletmek niye!...

….Zalim,
……Niye düşman oldu dostuna!
………Zulmet tohumu
…………Ekti gülistana!
……………Kinin bayrağını açtı,
……………….Düştü kardeş kardeşe,
………………….Niye bu düşmanlık niye!...

Izdırabın ateşi yaktı, yaktı ay’ı güneşi,
Habil’in çerağını, söndürdü bak kardeşi,
Böyle zulmün dünyada, görülmedi bir eşi,
Örnek oldu âleme, vurdu kardeş kardeşi.

Hani!
…..Kıskançlık yüzünden,
………Öldürmüştü, Kabil Habil’i?
Hani!
….Kıskançlık yüzünden,
………..…Kan düşmüştü,
……………….İki kardeş arasına?
……………….Bu yüzden işlenmişti,
……………………İlk cinayet!

İşte,
….İşte o zaman!......
………Adem üzülmüş
…………..Dua etmişti Rabbe….

……………..Duası kabul görmüştü
………………Yüce Rabbin katında!
………………………Kabil’in yerine,
……………………..….Şit’i ihsan etmişti!....

….…… Yüce Rabbin ihsanıdır,
……Peygamberlik nurunu,
…...... Alınlarda parlatan.

….Onun kudretidir,
………Havva’ya Şit’i doğurtan!
…………Kudretidir alından alına nur dolaştıran,
…………… O dur o nur’u,
……………….Asıl sahibi Muhammed’e ulaştıran!

Asla son değildi!
Çünkü sonun sonu yok!
Son denilen her bir şey,
Yepyeni bir başlangıç….
Geceler gündüzün, gündüzler gecelerin,
Yeniden başlangıcı değil mi?.......

Başlangıç!
Sonun sonu,
Işık sağanağı isteme,
Çak, çakmak taşını,
Kıvılcımı yeter sana!
……Geceler azap kuyusu,
…Tırmalar kulakları,
Tırmalar uğultusu!

……Kulak ver kalbin sesine,
………Çekilmez bir yük binmiş,
…………Dünyanın ensesine!....

………Bırak!
……………….Ecel şalı olmasın,
……………….Dolunaylı geceler.
………Bırak!
……………...Gören göz muradın alsın.
………Bırak!
………………Bir satırlık dua,
…………………Nurdan belgede kalsın.

………….Gözsüz görmek, değil amaç,
………………Gözsüz de görür insan!
……………………Son denilen şey,
……………..……Asla son değil!...
………………..Son yok!....
…….Asıl amaç!
……………Var’ın var’ına varmak!..

………...Her son, var’ın başlangıcı!
………Son yok!
…….Sonsuzluk yok!
.Her yok, var’ın varı!...

Adem’in Duası ve
Şit’in Peygamberliği

O zaman Adem:
Ellerini açtı havaya,
-Ey benim güzel Allah’ım!
Sen ki, ezeller ezelisin,
Ebedler ebedisin!
Kuvvet kudret sahibisin!

Sen bana,
Evlâtlarımın özü,
Zürriyetimin son halkası olan,
Muhammed Mustafa’nın
Nur-u ile hayat verdin.
Şerefe yüceliğe erdirdin.

Beni Şit’le sevindirdin!
Saygı büyüklüğünü,
Sevgi coşkusunu yaşattın,
Benimle anlaştın!

Ben de,
Oğlum Şit ile anlaşacağım.
O da temiz bir aile ile,
Temiz bir rahme,
Peygamberliği emanet etsin!

Muhammed Nur-u,
Peygamberden peygambere geçsin.
Diye dua etmişti Rabbine!..
Duası kabul gördü.

O zaman bir nida yetişti,
Yetişti Yüce Rabbinden:

-Ey Adem!
İzin verdim,
Sen de oğlunla anlaş!
O arada Cebrail,
Gök yüzüne çıkmış,
Yetmiş bin melekle,
Geri dönmüştü!

-Ey Adem dedi;
Yüce Rabbimizle olan bu andı,
Ben ve şu yetmiş bin meleğin önünde,
Allah’ın izni ile yaz dedi!

İlk yaratılmış olan kaleme,
Adem dokunmadan,
Bir anda kalem akdı yazdı.
Cebrail’in ve de,
Yetmiş bin meleğin adını yazdı.

Cebrail o yazıyı mühürledi.
Bütün melekler gök yüzüne çıktılar.

Hazret-i Adem;
O zaman;
Karısı Havvayı çağırmış,
Ona gelecek oğullarından,
Davut’un karısına söyleyeceği,
Şu methiyeyi söylemişti.

Ey Havva, öğüdümü dinle dedi:
“- Sen ne kadar güzelsin,
Bana evlât verdikçe,
Daha da güzelleşiyorsun!

Boyun selviye benzer,
Göğsün üzüm salkımı!
Ruhumuz bir,
Vücudumuz bir.

Ey güzel karım!
Ne zaman birleşme vakti gelirse,
Bütün vücudunu tertemiz yıka!
Deriden yapılmış,
En güzel kıyafetini giy!
Doğum vakti gelince,
Süslü ve kokulu bulun.

Günler tamam olanda,
Oğlan senden doğanda,
Adını ŞİT koyacağız.
O bize uğurlu,
Kavme uğurlu,
Bir peygamber olacaktır.”Demişti…

O gece yıldızların altında,
Çok güzel,
Çok tatlı bir gece yaşadılar.
O aşk gecesinde,
Nur-u Muhammed,
Havva’nın alnında parladı.
Demek ki doğacak çocuk,
Peygamber olacaktı.

Kendi alnındaki bu Nur’u,
Havva da gören Adem çok sevindi.
Demek ki murada erecekti!..

O zamana kadar,
İkiz doğuran Havva,
Bu sefer sadece,
Şit’e hamile idi.
Güzelliği her gün artıyordu.

Alnındaki nur,
Dünyayı aydınlatıyordu.
Nihayet çocuk doğdu.
Havva’nın alnındaki nur,
Şit’in alnına geçmişti!

ÖYLE BİR NURDU Kİ,

Parıl, parıl parlıyordu!
Güneş de ay da,
Bu nura bakmaktan utanıyordu.
Gökte sanki,
İkinci bir ay belirmiş,
O parlıyor sanıyordu.

Alemlerin Rabbi,
Bu nuru,
Şeytanın görmesini istemedi.

Meleklere;
Bu güzel çocuğun yüzüne,
Nurdan bir perde çekin!
Çekin ki, İblis onu göremesin!
Görüpte zarar veremesin!

Öyle bir perde çekildi ki,
Şeytan ne yaptıysa, onun yüzünü göremedi.
Şit tam yedi yıl,
Bu perdenin içinde kaldı.
Nur-u Muhammed-i,
Sonunda, arş’a kadar yükseldi.

Şit bulûğ çağına gelince,
Babası Adem elinden tuttu.
İbadet yerine götürdü.

Adem döndü Şit’e;
-“Ey oğul dedi!
Ecel, dünyadan ayrılmak içindir.
Gel, ölüm gelmeden,
Seninle and içelim!”
Şunu bil ki,
Rabbim benimle and içti.
Ben de sana vasiyet kılacağım.

Şit;
-Vasiyetin başım üstüne,
Ey babacığım!
Buyur dedi.

Adem;
Her zaman dua ettiği bu yerde,
Ellerini kaldırdı semaya,
Şit de açtı avucunu, dualar ettiler Rabbine.

-“Ey alemlerin Rabbi!
İşte şimdi huzurunda,
Oğlum Şit ile,
Ahd ve misak kılıyorum.” Dedi.

Sonra döndü Şit’e,
Ey oğlum!
Bu alnında parlayan nur,
Peygamberlik nurudur.
O ,ahir zaman peygamberi,
Muhammed Mustafa’nın nurudur.

Bu nur ona ulaşana dek,
Temiz rahimlerden geçerek gidecek.
Bu nurladır ki,
İki cihan süslenecek.
Onun için sen de ona dikkat et!

……Oğulların ulusu,
……….En sevgilisi,
………….Oydu en şereflisi.
…………………..O gün verdi,
. ………………..…..O’na öğüdü.
……………Daha ölmeden,
………..Peygamber zincirinde,
……Olan yerini gösterdi ona!
....……Etti vasiyetini..

………………….“----Ey oğul dinle!
………………...…Benden sonra halife,
……………...Sensin bu yerde.
…………..Kabil oğullarından,
…….….Gizli tut bunu!
……Vakit saat gelince
….İlân edersin.”

…………….Her bir mahlûk’un,
………………..İbadet saatini,
……………………Öğretti teker, teker.
…………………………Zinayı yasak etti……

……….Kardeşi Kabil oğullarıyla,
………….Evlenmemelerini,
………Kesin bir dille,
…..Yasakladı onlara.
……..Nuh tufanından!
…………Haberler verdi ona!...
…………..Ademden sonra,
………………..Peygamber halkasında,
……………………………Yerini bildirdi.

O zaman Yüce ALLAH!
Döndü meleklerine,
-Dikkat edin, şimdi Şit,
Ahd ve peymanda bulunacak,
Susun dinleyin dedi.

Yedi kat gök melekleri,
Cennet halkı,
Huriler, Ğılmanlar,
Yer yüzüne baktılar.
Adem’e baktılar,
Şit’e baktılar!

Cennet ağaçları, taşları, kuşları,
Sustular!
Şarıl, şarıl akan ırmaklar,
Çağıltılarını durdurdular.
Şit de babasına!
-Babacığım öğüdünü dinledim,
Ahd-ı peyman ediyorum. Dedi.

Cebrail,
Baba oğul ikisine,
Cennet elbisesi giydirdi.
Elbiselerin rengi,
Kızıl güneşten daha nurlu,
Akan sudan daha duru idi.

Şit a.s. evliliği ve vefatı

Allah Adem’e vahy etti ki;
-“Bu oğulu, başka batında doğan,
Mihvâil kızınla evlendir!...”

Sonra Cebrail orada,
Bir hutbe okudu.
Şit’i Mihvâil ile evlendirdiler.

Dağ başındaydı,
Şit kavminin de yurdu.
Kadınları çok,
Hem de çok namusluydu.
Kıskançlıkları,
Düşmanlıkları yoktu.

Oydu Rabbin emrine uyan,
Oydu bir ömür boyu,
Mekke’yi mekân tutan.

Beyninin her atomu,
Güneş kadar nakışlı,
Gaipten gelen sese,
Ötelerin ötesine,
Düşlerinde bakışlı….

Ta Ademden İbrahim’e,
Uzanan o çizgide,
Duyulan,
Duyulan ayak sesi…
Düşlerine girerdi ötelerin ötesi…

Elli yıllık uğraşı,
Nasıl durdururdu acep,
Taş üstündeki taşı?

Adem babadan sonra,
Kâbe’yi taşla örüp,
Çamurla sıvayan oydu!

İlk şehir kuran,
Kılıçla gaza eden oydu.

Tek katrenin hacminde,
Ummanlar çalkalanır!
Seslerin en ipeksisi,
Tavafta tekrarlanır.

“Lebbeyk, Allahümme lebbeyk,
Lâ şerike leke lebbeyk,
İnnel hamde ve-nnimete leke,
Vel mülke lâ şerikelek.”

Tavafta zikrederken, sırların ahengini,
Lebbeyk nidalarıyla, ne sırlar kucaklanır.
Ararken duvarında, kara taşın rengini,
Cennetin kapıları, mümine aralanır.

Cennet mekân olan Şit, gezip salınan oldu,
Hurilerin yurduna, yanağı şamdan oldu,
Bedendeki o cevher, kurtuldu kafesinden,
Af ve rahmet yurdunun, sırrına eren oldu.

Şit Aleyhisselâm’a elli suhuf verildi.
Babası Adem’e verilen,
Kitap sahifelerini bir araya getirdi.
O da peygamberliğine ona göre yön verdi.
Oğulları kızları oldu.

Dokuz yüz on iki sene yaşadı!...
Sonunda ölüm onu da buldu.

……….Ömrünün sonuna doğru,
………….Oğlu Enuş’a,
Şöyle nasihat etmişti.
“----Ey oğul!
……………Deden Adem’in cesedi,
……………….Şu kabrin içinde!..
…………………..Onu iyi koru!...
……………….……Allah’ın emirlerine uy!...
……………………..….Kabil’in çocuklarıyla,
…….Fazla düşüp kalkma!
…Habil’in kanı üzerine, and vererek,
…………Ruhunu teslim etmişti!....

Adem Atadan sonra
Onun nesli devam etmiş.
Gün dönmüş, devran dönmüş,
Şit’in, yedi nesil göbeği,
Andı bozmuş sonunda.

Dağdan inerek,
Kabil oğullarının kadınları ile,
Evlilikler yapmışlar.

Tabii ki,
Sapıtmışlar!
Zevki sefaya dalmışlar.

Kadın erkek,
Kız kızan,
Tef çalıp,
Çalgı çalıp,
Gülmüşler, oynamışlar…

Kaptırıp da gönlünü, yârimsin diye sarsan,
Varsa gayride gönlü, sana asla yâr olmaz.
Versen canını ona, başkasındaysa gönlü!
Murada eremezsin, bir başkasına yârsa

Böyle konmuş kuralı, istemez hiçbir mâşuk,
Gayriye gönül verip, muhabbetle bağlanma,
Aşık sevmeyi bilse, yâr üstüne yâr sevmez,
Bağlanma muhabbetle , murada eremezsin.

Yaşarken Zevki sefa, ne hoşmuş o günler ki,
Cevr-i cefa sundukça, azap yolunu bekler.
Sen halini arz için , padişaha koşarken,
Tetikler durmaz iblis, sapıtmak için seni.

Hani, Habil’in kurbanını
Rabbim kabul etmişti de!
Kabul ettiğini belirtmek üzere,
Kurbanını koyduğu yerde ateş yakmıştı ya!
İşte İblis, bunu kullanarak,
yaptı yine yapacağını!

Kabil’e gidip,
--Rabbinin duanı ve dileğini,
Kabul etmesini ister misin? Dedi.
Kabil,
Elbette isterim.
Ne yapmalıyım bunun için?

O yerde bir ateş evi inşa etmelisin.
Bak, Habil’in kurbanını ateş ile kabul etmedi mi?
Eğer orada bir ateş evi inşa ederseniz,
Rabbin sizin de dua ve niyazlarını ve de,
Dileklerini kabul edecektir diye,
Kandırdı onları.

Kabil de bunun üzerine,
Kavmi ile birlikte,
Bir ateş evi inşa etti,
Putlar yapıp,
Tapmaya başladılar.

Böylece putperestlik,
Yer yüzünde yaygınlaştı.
Ve bu durum,
Nuh tufanına kadar,
Devam etti gitti.

Nuh tufanında,
Hem putları hem kendileri,
Helâk olup gittiler.

Fermana boyun eğdik, ayrılığa yok mecal,
Ne hüküm geliyorsa, Allah’tandır, O celâl.
Ne kadar zulüm varsa, devranda gizlenmiştir,
Kavrayamaz ham insan, konuşamaz dili lâl.

Aklı olan odur ki, daha fırsat var iken,
Dünyaya tamah edip, Hak dinini terk etmez.
İtibarı olmayan, üç günlük ikbal için,
İblisi sevindirip, kardeşini inletmez.

Elveda ey dostlarım, ayrılık vakti geldi.
Ruh kuşu uçuşurken, arşın yolunu deldi,
Haber verdi geçmişten, kalbin pasını sildi,
Rahmet olsun ona ki, Şid de bir peygamberdi.

………..İşte şimdi geldi, selâm sabah sırası,
………….Çok açıldı gitti, başlangıçla arası.
…………..Söylenecek son söz, artık burası,
…………….Dinleyin dostlarım, beni dinleyin.

……..Ey saba yeli,
………….Başın alıp nereye,
…………….Gidersin böyle,
……………..…Eğer yolun düşerse,
…………………….. Kutsal toprağa,
…………………………….Ademden son Resul’e,
………………………………….. Selâmım söyle!...

ALİ GÖZÜTOK
Alıntı  
Tweet      
     


Benzeyen Konular
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  ISLAH ET (Gülce Buluşma) ali_gozutok 0 624 25/10/2017, 10:34
Son Mesaj: ali_gozutok
  KİME NE ZARARI VAR? (Gülce Buluşma) ali_gozutok 0 696 23/10/2017, 11:02
Son Mesaj: ali_gozutok
  DEĞİŞLER(Gülce Gülce) ali_gozutok 0 595 21/10/2017, 19:51
Son Mesaj: ali_gozutok
  İHTİYARLIK ŞİİRİ (Gülce Buluşma) ali_gozutok 0 621 21/10/2017, 19:39
Son Mesaj: ali_gozutok
  DENETLEYEN VAR (Gülce Buluşma) ali_gozutok 0 574 21/10/2017, 19:34
Son Mesaj: ali_gozutok
  GÖLGE ETME (Gülce Özge Buluşma) aligozutok 1 1,535 16/04/2013, 23:01
Son Mesaj: osman7159
  VATAN DEDİ (Gülce Buluşma) aligozutok 3 1,685 18/03/2013, 17:37
Son Mesaj: aligozutok
  LÂL EYLE SEN DİLİNİ (Gülce Buluşma) aligozutok 0 1,197 04/03/2013, 11:07
Son Mesaj: aligozutok
  GÜLMEYİ ÖZLEDİM(Gülce Buluşma) aligozutok 0 1,159 31/01/2013, 09:46
Son Mesaj: aligozutok
  KERBELÂ(Gülce Özge) aligozutok 1 1,449 17/01/2013, 01:44
Son Mesaj: osman7159

Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2023 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder