SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
Sözlü Kültür Dairesinden Yazılı Kültür Dairesine:
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#1
13/10/2014, 01:53
Sözlü Kültür Dairesinden Yazılı Kültür Dairesine:
Epik Şiirin Çerçevesi
İnsanlık tarihiyle yaşıt olan epik şiirin kuralları da ilk dönemden itibaren oluşmaya başlar ancak sözlü geleneğin epik türü ile yazılı geleneğin epik türü doğal olarak birbirinden farklıdır.
Çobanoğlu'na göre epik şiirlerin ortaya çıkış zemini, “bir yanıyla aile, soy, boy gibi kültürel süreklilik veya benzerliklere sahip toplulukların üstünde onları ortak bir kader, tasa, sevinç, kıvanç, ülkü, ilke ve yasa etrafında birleştiren kahramanların başarılarının veya hayatlarının hikâyesi olarak, ulusların ‘kahramanlık çağındaki’ uluslaşmalarının hikâyesi” olarak düşünülür.
Diğer yanıyla da “daha sonraki dönemlere sözlü olarak oluşturulup nakledilen edebiyatın doğası gereği geçirdiği bütün değişim ve dönüşümlere rağmen ‘gerçek’ olduğuna inanılan adeta sözlü tarihleri olarak” algılanır.
Yazı öncesi topluluklarda, ferdî ya da toplumsal tüm olaylar gibi sanat ve tarih de söz ile eylemleşir ve aktarılır. Başlangıçta tarih ile edebiyatın ortak olduğu, bu kavramların 19. yüzyıldan itibaren toplumbilimsel çalışmalarla alansal ayrılığa girdiği bilinmektedir.
Sözlü gelenek, tarih ve kültürü, edebî yolla iletir.
Jan Vansina, sözlü dönemde tarihin aşamalarını aktarırken, ilk etapta formüllerin, ritüellerin ve becerilere dair temel başlıkların bulunduğunu söyler, ikinci aşama tabiata bağlı olarak yer ve kişi isimlerinin belirginleşmesidir ki bu ilk iki aşama, sözlü gelenek toplumlarının mitik söylenceleri ile üçüncü basamağa aktarılır.
Üçüncü basamak şiirdir ve bu aşama zamanla, ferdî şiirleri de beraberinde getirecektir ki, epik şiirin ve devamında epopenin doğuş aşamasıdır. Dördüncü aşama, hikâyeleri ve anlatmalık türleri doğuracaktır ve bu aşamada menkıbeleri, inanca dair anlatıları oluşturan sözlü gelenek insanı, gelişiminin son aşamasında, edindiği tecrübeleri töre ve gelenek olarak yasalaştıracak ve kurduğu hiyerarşik düzen içerisinde bu törelerin aktarımını sağlayacaktır. Bir sonraki adım, zaten yazılı kültür dairesini içerecek ve ortak hafıza artık yazıya dökülecektir.
Epik Şiirin Muhteva ve Şekil Özellikleri
Epik şiirin muhtevasını, toplumu temsil eden bir kahraman aracılığıyla toplumsal olayları yansıtmak ve anlamlandırmak oluşturur. Kahramanlığa yer veren bir anlatı, sözlü dönem epik şiiri için temel şarttır. Sözlü kültür dairesindeki epik şiir, “yeryüzünün ve kâinatın oluşumuna, kaostan kozmosa dönüşüm sürecine dair geleneksel dünya görüşlerinin ilk verileri olarak tanımlanabilecek olan mitlerden sonra ve çoğunlukla onların gölgesini ve çizgilerini bir çerçeve olarak taşıyan, gerek kahramanlarının ve gerekse olayların akışıyla birlikte tarihe ait zamanlarda olmuş olayların hikâyesi inancıyla, sözlü kültür ortamında ve yüz yüze bir iletişim bağlamında teatral çizgilere sahip bir biçimde anlatılıp nakledilen, en geniş anlamıyla kahramanlık ana temalı” öykülerdir.
Yazılı dönemde ise insan duygularının karmaşıklaşması, toplumsal hayatın zenginleşmesi ile muhtevada da çeşitlenmeler görülür.
Zaman noktasında epik şiir, anlatıcının söylemine ve olaya baktığı yere bağlıdır.
Zamanın kullanılışı kesin kalıplarla sınırlandırılmaz. Bazen, epik zaman sıçramalar yapar. Şerif Aktaş'ın edebî eserlerdeki vaka zamanı olarak belirlediği zaman ile
anlatıcının olaya baktığı zaman arasındaki fark nasıl “itibarî metin”leri ve “âlem”i doğurursa epik türün ozanı da olaya yaklaşma mesafesini şiir içerisinde ara ara belirtmek zorundadır.
Kahramanın büyümesi, epik zamanda sıçrama gerektirir ve çocukluk çağı bir an önce atlanarak hedefe varılır. Birkaç sayfada çok uzun bir zaman süresi adeta özetlenerek aktarılabilir. Eylemin bulunmadığı veya eseri etkilemediği durumlar hızla geçiştirilir ve bu bölümler faydacı bir nitelik taşır.
Destanlarda (epiklerde) zaman akışı, olayların birbirini kronolojik olarak takip etmesi ile gelişir. Geçmişte kalan bir durumun anlatılması veya kahramanların hayatlarına ilişkin ayrıntıların verilmesi gerektiğinde, hikâye olduğu yerde durdurulur ve geri dönüş başlatılır. Bu geri dönüş ya kahramanın ağzıyla anlatılır ya da anlatıcı tarafından özetlenerek aktarılır. Bununla birlikte sözlü epik zamanının mutlaka bir belirsizlik içerdiğini de söylememiz gerekir. Eylemlerin zaman sırasına göre dizimi ise bir başka konudur. Olayların zamanları esas alınarak oluşturulan ve anlatının kronolojik olarak yerleştiği epiklerde, yazar/anlatıcı, uzun bir epik için gerekli bütünlüğü sağlam biçimde kurar. Kahramanın tüm yaşantısı ve eylemleri eser içerisinde rahatlıkla yer edebilir ve belgesel epik olarak adlandırılabilecek olan tür de bu şekilde doğar.
Belgesel epik kahramanın kronolojik eylem dökümünü bizlere ileten bir uzun türdür. Toplumsal yaşam koşulları, sosyal ve gündelik hayat, zaman eksenli anlatılarda daha rahat açıklanabilir. Modern epik çoğunlukla bu yapıdan uzaklaşır ve olaylar arasındaki nedenlerin sorgulanmasına bağlı bir anlatı yapısı geliştirir.
Epiklerin mekân kullanımında, çok belirgin olmayan ve sadece genel mahiyette altı çizilen bir coğrafi çevre kullanılır. Epik şiirler farklı çağlarda, farklı mekânlarda yaşayan ve yaşayacak olan tüm insanlara bir mesaj vermek amacında olduğu için, mekânın bu tarz bir belirsizlikle çizilmesi gayet doğal görünmektedir.
Ayrıca epik şiir, insanların dışadönük ve tabiata bağımlı yaşadıkları devirlerin ürünüdür. Bu nedenle anlatılarda çok geniş bir coğrafî çevrenin bulunduğunu, dağ, tepe, ırmak, deniz gibi genel ve geniş mekân tasvirlerinin, epiğin hamasî söylemiyle birleştiğinde bir cihangirlik idealinin de yansıması olduğunu söyleyebiliriz
.
Epiklerde kişi sayısı oldukça fazladır. Destanlarda bu sayı daha da artar.
Anlatı kuralları çerçevesinde, dikkat önce bir başkahraman etrafında toplanır ve geriye kalanlar, o kahraman etrafında yerlerini alırlar. Şematik bir yapıya sahip olan kahramanlar genellikle tip olarak görünür. Yapıları zıtlıklara ve karşıtlıklara işaret edecek biçimde düzenlenir. Epik eserlerin temelinde kişilerin eylemleri vardır. Yaşananların kolektif hafızada canlı tutulabilmesi için cisimleştirilmesi gerekir ve sözlü gelenek kendine özgü dinamik zihin işleyişini kullanarak, kahramanlar doğurur.
Kahramanın anısının kalıcı olabilmesi için de, birer tip olarak yaşaması gerekir.
Epik şiirde kahramanlar, eylem insanlarıdır ve eylemleri dışında ruhsal halleri incelenmez.
Bu nedenle kahramanın duyguları oldukça düz bir çizgide ele alınır. Kahramanın duygularının derinlemesine işlendiği bölüm, onun amaçlarıyla ilgilidir. Kahraman topluluk ruhuyla paralel bir amaca sahip olduğu an, duygularındaki keskinlik, yoğunlaşma ve coşku, detaylarıyla işlenir. Bunun dışında kahramanın iç dünyası, tek eksenli anlatı düzeninde yer etmez. Metin esas olarak eylemlerin aktarımdan ibaret kalır. Özetlemeli aktarım, modern çağda yitirilmiş ve nesnel dünya, eserlerde daha ayrıntılı biçimde anlatılmıştır. Epik, yüceltilmiş kişileri verir ve bu şiirin kahraman yanlısı olduğunu söyleyebiliriz. Biçimindeki görkem ve içerdiği coşku da bu toplumsal rolden kaynaklanmaktadır.
İnşa epiğin kahramanı, bilgi konusunda da diğer şahıslardan üstündür. Sözlü dönemin kahramanı, mücadele ve savaş konusunda donanımlı olmalıdır. Oysa yazılı devrede bilgi zorunluluktur. Bilgisiz bir kahraman ancak alay unsuru doğurur.
Artık sadece bilek gücü ve savaşa dair oyunlar değil, zekânın kıvraklığını ve üstünlüğünü gösterecek dilsel atışmalar, yermeler ve bilmeceler gibi unsurlar da kahramanları sınavdan geçirir. Yeni Türk Edebiyatı sahası içerisinde de gördüğümüz Battal Gazi temalı destanlarda Battal Gazi'nin şakacı, zeki ve söz oyunlarında mahir oluşu, yine aşk destanlarında kahramanın, yaptığı eylem kadar söz oyunlarında ve zekâda da sınanması bu savı kanıtlar.
Epik türde bahsedilmesi gereken bir diğer başlık, anlatıcı ve bakış açısıdır. Epik şiir daima dinleyiciler ile anlatı arasındaki bağı sağlayan, müşahit konumda, hâkim ve dolaysız bir anlatıcı kullanır. Gerçeklik, bu anlatıcının teknesinde mayalandığı ve epik tür, bütün bir dünya görüşünün yansıması olarak anlatıcıya özgü algı ve düşünüş kalıplarına göre de şekillendiği için bu türde anlatıcı figürün varlığından söz edilmelidir.
Antik çağ epiklerinin anlatıcısı, tanrısal bakış açısını kullanır. Bu bakış açısında anlatıcı, kahramanları veya anlatısı ile duygudaşlık kurmaz. Her şeyi bilir, görür ve anlattığı olaylar sanki şahit olduğu bir devre aittir. Böylece epik anlatı da nesnellik kazanır ve inandırıcılığı artar. Kahramanlarıyla arasına mesafe koyan anlatıcı, dinleyicilerin önünde ve onları yönlendirici konumdadır. Olayların ortasından anlatıya başlar ve konu, bütünlüğünü aldıkça anlatı merkezinden geriye çekilerek, olayları kendisinden bağımsız akıp gidiyormuş gibi anlatır.
İlk dönem epik anlatıcılarından korkulur, ancak bu çok bilen ve gören anlatıcılara derin bir saygı da duyulur. İnşa epik dönemiyle anlatıcılar da çeşitlenir ve konumları değişmeye başlar. Modern edebiyatlarda epik şiirdeki anlatıcı, olaylara daha öznel ve yanlı bakar. Artık anlatıcı, dünyayı kahramanlarının gözüyle algılamakta ve kahramanının fikirleriyle düşünmektedir. Bu durum anlatıcının erişilmezliğini de ortadan kaldırır.
Epik şiir, ilk doğduğu zamanlarda, kesinlikle uzun şiiri karşılayan bir türdür. Anlatmalık metin olan ve hazır kalıplar sayesinde anlatıcının kabiliyetine bağlı olarak genişletilebilen epik tür mutlaka uzun olmak zorundadır.
Zamanla destan kavramının doğuşunda uzun şiir formu etkili olur ve epikten miras kalan destan da uzun şiiri karşılar duruma gelir.
Epiğin bünyesinde barındırdığı hamasî söylem, kısa şiirlerde de görülür ve şairler kısa şiirlerine de destan ismini verirler.
Zaten, epiğin içerdiği anlam genişledikçe, uzun olan şiir, kısa olsa da hamasî olan şiir, anlatmalık olan şiir ve aidiyet şuuru taşıyan şiir, epik kavramıyla ve destan olarak adlandırılmıştır. Bu nedenle uzunluk modern dönemde epiğin ölçüsü olmaktan çıkar. Çok kısa olan ancak epik tem taşıyan şiirler rahatlıkla destan sayılabildiği gibi romanlar da epik türe ve destana dâhil edilebilir olur. Sonuç olarak modern dönemde epik türün, uzunluğu dışında motifler, şahıslar ve konunun bütünlük boyutlarıyla belirlendiğini söyleyebiliriz.
Epik kalıplar noktasında epik şiir, oldukça keskin sınırlar çizer. Yazıyla sabitlenemeyen formların, uzun olması aslında mümkün değildir.
Peki, epik şiir, sözlü geleneğin uzun anlatısı olarak, varlığını nasıl devam ettirir? Bu sorunun cevabı kalıplaşmış ifade yöntemlerinde ve epitetlerde gizlidir. Sözlü kültürde deneyimler, belleğin gücünü artıracak ve hatırlanmayı kolaylaştıracak biçimde formüle edilerek akla yerleştirilir. Bu nedenle sözlü ve uzun bir tür olan epik şiirde, düşünce ritim ağırlıklı olarak sunulur. Ritim hem hatırlamayı kolaylaştırır hem de sunum açısından zenginlik getirir.
Sözlü gelenekte mısraların önemi yoktur. Anlatı bir bütün olarak ağırlık kazanır ve mısralar üzerinde düşünülmez ancak bütünlük duygusu ritim ile sağlanır.
Kalıplaşmış söz ve deyimleri bir ritim içerisinde kullanılmayan epik şiirin yaşaması mümkün değildir. "Ritim, uzun destanların göğüs ağrılarını dindirir.”
Bunun yanında kalıp sözler de epiği diri tutar. Kahramanın silahları, savaşması, giysisi, aşkı, seyahati, göçü, düşünüşü, düşmanla diyalogları daima birbirine benzer söz kalıpları ile anlatılır. Basmakalıba gitmeyen, değiştirilebilen ve yenilenebilen bir görenekli dil yapısını sağlayan bu kalıplar, yüzyıllarca işlenen bir geleneğin birikimi olduğu ve defalarca dinleyicilerin beğenip alkışladığı, genel kabul görmüş yapılar olduğu için ve şairler şiiri istedikleri bölümde uzatma, daraltma, konuyu dağıttıktan sonra uygun biçimde toplama ve bağlama gibi kolaylıkların yanı sıra, anlatıyı hazır kalıplar vasıtasıyla değiştirme hakkına da sahip oldukları için, eser her defasında yeni bir söylem ve epik koda ulaşır. Bu da epik şiiri, modern dönemde Eco'nun önerdiği açık yapıt haline de getirir. “
Goethe’nin dediği gibi, ‘Epik dili sizin yerinize düşünen ve şiir yaratan bir dildir.”
Bu durum epiğin ideal uzunluğa ulaşmasına ve “o çöreği andıran düz; ama olağanüstüyü de barındıran çok katmanlı kusursuz dünyası”nı hazırlamaya imkân sağlar.
,
Epik şiirlerde kullanılan bir diğer sanat tekniği de kalıcı sıfatlar olarak adlandırılan epitetlerdir.
Atlar daima hızlı, kızlar hep güzel, erkekler hep yürekli, casuslar hep çıkarcı, güneş hep kızıl, rüzgârlar daima serttir.
Standartlaşmış kalıplar, belli başlı sahne ve izlekler çevresinde yoğunlaşır.
Meclis toplantıları, sefer kararları, göç ve yolculuk, savaş hazırlıkları ve savaş araçları, düşmanın bahadırları, kahramanın savaşı ve düşmanı yenişi hazır kalıplarla verilir. Bütün epik şiirler için geçerli olan bu kalıplar, dünya anlatılarının tamamında da ortaklıklar gösterir. Epik şiir, kolayca doruğa ulaşan bir çizgi takip etmez.
Episodik yapı işte tam da burada anlatıcıya hem uzun anlatının yükünü kaldırabilme becerisini verir hem de anlatımda geri dönüş veya sıçramaların kolay yürümesini sağlar. “Kolektifi yaratmak, onun için perçinleme usullerini icat etmek demektir.”
Dolayısıyla ortak şuura seslenecek epik nitelikteki ürünlerde, arkaik destanlarda, kahramanlık destanlarında ve tarihî destanlarda epik kalıplaşma devam ettirilir.
Epik şiirde benzetme ve metaforlarla zaman zaman karşılaşabiliriz. Ancak imge dili yazılı edebiyatın şiirinde olduğu gibi değildir. Bu şiirde imgeler, yine topluluğun hizmetindedir.
Yazılı gelenek şiirinin alışılmadık imge yapısı ve kapalılığı, model epik dönemi için söz konusu değildir. “İmgesellik, bu bilincin ve bu yaratışın karakteristik bir boyutuydu. O dönemde insanlar henüz soyut kavramlar oluşturacak, görüngülerden genel olan’ı bireysel olan’ dan soyutlayacak durumda değillerdir. Tasarımlarında, bir tür’ün varlığı, özellikle güçlü ve belirgin bir temsilcisinin “suret”inde bulunurdu.”
Doğa varlıklarının görüngüleri, insan hayatıyla benzeştirilerek, kişileştirmelere ve benzetmelere yönelmek epik şiirin karakteridir.
Tabiat unsurlarına seslenmek, onlarla dertleşmek ve onlara soru sormak, bu tarz şiirlerde sıklıkla görülür. Tabiat varlıklarının imgesel varlıkları ya da karakteri, insanın tavrına yansıyarak koşutluk oluşturur ve kahramanı tabiat unsurlarından birine benzetmek, bu tasvirleri daha da anlaşılır kılar.
Modern dönemde, geleneksel destan yapısı gösteren eserler dışında, epik şiirlerde tabiat böylesi bir kişileştirme ile değil, kendi doğal güzellikleri ile nesnesel olarak görünür.
Dede Korkut halkasına bağlanan destanlarımızda ve kahramanlık destanlarımızda ise tabiata soru sorma, tabiat unsurlarından yardım alma gibi teknikler sözlü dönemdeki şekliyle korunur.
“Doğa ve çevre tasvirleriyle portreler, epik anlatımın resim ve çizgi sanatına yakınlığını göstermektedir.” Kişilerin eylemlerinin betimlenmesi dışında, kahramanın fiziksel tasviri de epik eserlerde geniş yer tutar. Model epik devresinde, portre tasvirlerin idealize bir tip oluşturması noktasında çokça benzetme, yüceltme ve abartma içeren, hayranlık ve öznel değerlendirmelerle süslenmiş, parlak tasvirler görürüz. İnşa epik devresinde ve özellikle gerçekçilik akımından sonra portrelerde de kahraman daha insanî boyutlarla anlatıya yerleşir.
Ulusal bir mücadele veya direniş sonrasında ortaya çıkan kahramanların, halkın ortak muhayyilesinde zenginleşerek, ilk dönemlerdeki epik tür tasvirlerine uydurulduğuna da zaman zaman şahit oluruz. Bu, kahramana duyulan yüksek sevgi ve saygının da sonucu olacaktır ve şair, belirlenen tasvirin dışına çıktığında eseri kabul görmeyecektir.
Destanlarda doğa olaylarına dair tasvirlere de rastlarız. Edebiyatın ilk gelişim evrelerinde tabiat kişileştirilerek kullanılır. Epik şiirde de gündüz, gece, güneş ve tabiat olaylarına dair birtakım tasvirlere rastlanır.
Bununla birlikte mitolojik nitelik de taşıyan ve epik şiirin vazgeçilmezlerinden olan dağ, ırmak, orman, deniz gibi tabiat unsurlarının da kahramanlarla yakından ilişkili olduğu ve bununla ilgili tasvirlerin de eserde geniş yer edindiğini görürüz.
Güç ve/veya zenginlik göstergesi olarak epik türde yer edinen nesne ve eşyalarda görkemli, büyük, muhteşem, değerli taşlarla örülü vb. biçimlerde sıklıkla anılır.
Epik eserler başlangıçta diyalog noktasında fakirdir. Daha çok anlatıcının hikâye etmesine ve özetlemesine dayanan epik yapıda, kahramanın anne-babasıyla ya da bilge/komutan kişiyle ya da düşmanıyla yaptığı konuşmalar, basit bir diyalog halinde verilir. Şahısların iç konuşmalarına ideallerin belirtilmesi dışında, model epik devresinde rastlanmazken inşa epik devresinden itibaren iç konuşmalar da eserlerde görülmeye başlanır.
Bilinç akışı tekniğinden uzak, derli toplu ve sistematize edilmiş bir diyalog örgüsü ise modern dönem epiklerinin vazgeçilmezleri olur.
Epik türün dil ve üslûp özelliklerine baktığımızda ise ilk olarak epik dilden söz etmemiz gerekir. Olağanüstü ve büyük anlatılar, seçkin ve yüceltilmiş bir üslûpla anlatılmak zorundadır. Epiğin bütününden alınan haz, aslında bilindik bir hikâyeyi yeniden yorumlamaktan alınan zevktir.
Bu durumda epik şiir de ister istemez musikiye yakın bir dile -bütünsel, kulağa dayalı ve etkili- ihtiyaç duyacaktır. Üslûp bakımından incelendiğinde epik şiirde hamasî ve yüceltilmiş bir üslûbun kullanıldığı görülür. Kahramanlara olağanüstülüklerin de yüklendiği bu tür, masalsı bir anlatıma sahiptir.
Epik şiirler, hayata karşı direnişin ve insanın kendini sorgulayışının örnekleyicileri oldukları için, bu eserlerin sert, kuvvetli ve yoğun bir anlatım ile kaleme alınması daha doğru görünür. Epik şiir üslûbunun belirgin niteliği, “yüceltilmiş duygularla dolu, abartılı, görkemli, süslü sanatlı” bir söylemdir.
Alıntı
Tweet
Benzeyen Konular
Konu:
Yazar
Cevaplar:
Gösterim:
Son Mesaj
Epik Şiirin Tarihi-Sözlü Kültür Dairesi ve Model Epik
Site Yönetimi
0
1,178
13/10/2014, 01:33
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2024
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder