• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
Şükran Akannaç'ı anarken
Dışarıda Ünal Şöhret Dirlik
Yetkili Şair
***
Üyelik tarihi: Oct 2014
Mesaj Sayısı: 53
Konu Sayısı: 53
 
#1
03/03/2015, 15:31
Şükran Akannaç'ı anarken

[Resim: 491622-3-4-27334.jpg]
Şükran Akannaç



28 Şubat günü Fethiyeli yazar-şair-ressM Şükran Akannaç’ın doğum günüydü. Onu ölüm yıldönümünde 25 Şubat günü,  mezarı başında andık. Dostları ve sevenleri mezarının bulunduğu baha bey’in Çiftliği düye anılan eski mezarlıkta andık. Dualar okuduk.28 Şubat akşamı da Fethiye KülKür merkezinde yine dost gve sevenlerinin katıldığı bir anma geçexi tertiplendi. Ben 19 Şubat günü Fethiye Devlet hastanesinde katarakt ameliyatı olduğum için her iki etkinliğe katıldım. O kadar. Şükran teyzeyi Güngör berk dostumuz çok güzel anlatan birbirine bağlı iki yazı gönderdi.Bugün dikişlerim açıldı. Sağ gözün yıllar evvelki gibi oldu. 17 Martta da sol gözüm açılacak diye seviniyorum. Bu arada doktorumun ilgisi ve güler yüzü elinin hüneri gibiydi. Ona ne kadar teşekkür edeceğimi bilemiyorum.
Şimdi Güngör Berk’in Şükran teyzemizle ilgili  iki kısa yazısını sunuyor ve teşekkür ediyorum.
Ünal Şöhret Dirlik
Şükran Akannaç’ın Anısına - 2

SABAH KAHVESİ

Fethiye’ye gelişinden iki yıl sonraydı. İçinde birden uyanan özlemle Bursa’ya döndü. Koşarcasına evine gitti. Kapıyı açtı. Her şey iki yıl önce bıraktığı gibi duruyordu. Ama içinde hiçbir duygu uyanmamıştı. Sanki kendisi ölmüştü, ölüm ülkesinden gelmiş ve eve girmişti. Ama sanki evdeki hiçbir eşya, duvardaki resim, raftaki kitaplar kendisinin değildi. İki yıl önce evden ayrılmasıyla birlikte yaşamından çıkmışlardı. Belki de evini sokağın ucuna o çok katlı yapı dikildiğinde yitirmişti. Duramadı. Kapıyı çekip çıktı. Yeniden Fethiye’ye döndü.

Bunları düşünürken birden son üç yıldır Fethiye dışına adım atmadığının farkına vardı. Odanın bahçeye bakan penceresi önündeki o yaşlı koltuğuna da çoğu zaman oturmuyor, yanındaki sandalyeye oturuyordu. Yaşlılık olabildiğince geciktirilmeliydi. Fethiye’de yaşamak ve belki de ölmek doğru bir seçim miydi? Eli kolu bağlanmış gibi bir zamanın dolması beklenebilir miydi? Aklına estiğinde, eskiden hem de hep hareketli yaşadığı kente alıp başını gidemeyecek miydi? Üç yıldır Fethiye’den ayrılmak aklına gelmemişti. Sağlığı, gücü, cesareti, öz güveni mi yerinde değildi? Yoksa Fethiye’den çıkmamak kendi seçimi miydi? Bilmeliydi.
Çocukluğunu ve gençliğini yaşadığı İstanbul orada, yeniden kendisini bekliyordu. “Anıları, düşleri, yüreği oradaydı. Denizini, köprüyü, minarelerini, Topkapı Müzesi’ni özlemişti. Zaman zaman olduğu gibi şimdi de içine bir hançer gibi saplanmıştı.” 

Kararını verdi. Bu gün Pazartesiydi. Akşam otobüsüne atlayacak, sabah kahvesini İstanbul’da içecekti. Salı akşamı yine otobüsle Fethiye’ye dönecekti. Çarşamba sabahı Fethiye’de olmalıydı. Çünkü o gün görevliydi. Üyesi olduğu Atatürkçü Düşünce Derneği’nde nöbetçiydi. Biraz yorgun düşecek olsa da zamanında derneğin kapısını açar,en azından öğleye kadar çalışırdı.
Bir aydır kendisini iyi hissetmiyordu. Yemeden içmeden kesilmiş, öksürük ve ara sıra gelen ateşle halsiz düşmüştü. Verem kuşkusuyla doktora götürmüşlerdi. Verem değildi. Aşırı bir ilaç yüklemesiyle kendine gelmişti.Bu arada iyileşemeyeceğini düşünmüş, hazırlandığı resim sergisi için kaygılanmış, vasiyetini bile hazırlamıştı. 
İstanbul’daki kardeşini telefonla aramış, sağlığıyla ilgili konuşmuştu. Kardeşi kendiliğinden aramaz, aranmasını beklerdi, buna alışmıştı. Ondan bir şey istemiyordu. Ama bir gün Bursa’da buluşmalıydılar. Evdeki eşyalar gözden geçirilmeli ve atılacak, satılacak, verilecek olanlar ayrılmalıydı. Daha fazla geciktirilmemeliydi.
Yolculuk kararını söylediği yakınlarının karşı çıkmasına direndi. İstanbul otobüsüne yalnız bindi. Kendisini uğurlamaya gelen gözü yaşlı yeğenine el salladı. 
Yanına sadece her gün kullandığı küçük el çantasını almıştı. İçinde sigarası, çakmağı, cüzdanı ve ilaçları vardı.

GÜNGÖR BERK

Şükran Akannaç’ın Anısına - 3

FETHİYE’YE DÖNÜŞ

Otobüsten Harem’de indi. Servis arabasıyla Üsküdar’a gitti. Oradan vapurla Köprü’ye geçti. Vapurdan inince minareleri gördü ve Eminönü’ne doğru yürüdü. Artık İstanbul’la sarmaş dolaştı. “Dedesinin, ninesinin, kendisinin İstanbul’uydu.” 

Değişen çok şey vardı. Yeni Cami önündeki yem atılan kuşlar azalmış, insan kalabalığı artmıştı. Mısır Çarşısı’na girdi. Baharat kokuları içinde Kazancı Yokuşu’na vardı. Mahmutpaşa Yokuşu’ndan Kapalı Çarşı’ya doğru yürüdü. Bir taşra kalabalığı içindeydi. Anadolu köylüleri İstanbul’a taşınmış olmalıydı. 
Ama geçmişe döndü.” Çocukluğunda kalan bir çağrının, bir sesin özlemini duydu. Haydi! Akşam simidi, taze taze, çıtır çıtır, sıcak sıcak.” Çocukluğunda “eli anneannesinin avuçlarında, kolunu simitçiye doğru çekiştirdiğini” anımsadı. Ama Mahmutpaşa Yokuşu’ndaki renk ve ses cümbüşü, sokağı dolduran kavrulmuş susam kokusu yerini bir köylü kalabalığına bırakmıştı. Geçmişte kalan her şey mi yoksa kendisi mi değişmişti, bilemedi.
Kapalı Çarşı yine serin ve loştu. Şark Kahvesi yerinde duruyordu. İçeriye girdi, boş bir masaya geçti, tahta sandalyeyi çekip oturdu. Kahveci geldi. ”Sade bir kahve istiyorum”, dedi.” Biliyor musunuz, Fethiye’den buraya bu gün sadece bunun için geldim, bir kahve içmeye.”
Adamın yüzüne saygılı bir gülümseme yayıldı kaldı, sesini çıkarmadı. Kahvecinin tepki vermeyişi hoşuna gitti. “Belki inandı ve içinden ne deli insanlar var diye söylendi” diye düşündü. Ama belki de kahveci inanmamıştı. Sonra adamın getirdiği kahveyi su ve sigara eşliğinde, tadını çıkararak içti.

Kahveden çıktıktan sonra Sahaflar Çarşısı’na uğradı. Sokağa yayılmış kitap dolu sergiler, ortada satılık boş kitaplıklar arasında dolaştı. Dükkanların içinde ve dışında kitap, dergi karıştıran, okuyan insanlar azalmıştı.
Sonra Çınaraltı’ndaki kahvede bir çay içti, dinlendi.”Çınar ağacının yaprakları gök kuşağının tüm rengine bezenmiş, karşısına çıkmıştı.” Beyazıt Camisi’ne girmeyi, Beyazıt’ın türbesini görmeyi bile aklından geçirdi. Ama yapmadı.
Geldiği yoldan yavaş yavaş geri döndü. Şark Kahvesi’ne bir kez daha uğradı. İkindiydi ve acıkmıştı. Kaşarlı bir tost söyledi. Tostun kaşarını çokça görünce çocuk gibi sevindi. Kahveci kendisinin bir fincan sabah kahvesi içmek için ta Fethiye’den geldiğine inanmış olmalıydı.
Mahmutpaşa Yokuşu’ndan yavaş yavaş aşağı inerken Fethiye’ye dönmesi gerektiğini düşünüyordu. Anılarını, düşlerini İstanbul’da bıraksa da “ ağacının kökleri Fethiye toprağındaydı.” Fethiye’yi sevmişti. Yaşam kendisini bekleyen dostlarla Fethiye’de sürmeliydi. İstanbul’u özlediğinde yine gelebilirdi. Artık bunu biliyordu.

GÜNGÖR BERK 
Alıntı  
Tweet      
     


Benzeyen Konular
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  Şükran Akannaç anılacak Ünal Şöhret Dirlik 0 805 23/01/2015, 17:49
Son Mesaj: Ünal Şöhret Dirlik

Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2021 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder