SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
Tahir Kutsi Makal'ın 'ÖPKÜ' Kitabı
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#1
05/04/2009, 00:47
Tahir Kutsi Makal'ın 'ÖPKÜ' Kitabı
“ÖPKÜ”
-Araştırma - İnceleme-
MUSTAFA CEYLAN
**************************
ESERİN KÜTÜĞÜ:
KİTABIN ADI: ÖPKÜ- Aşk ve hüzün şiirleri
KAPAK DÜZENİ: Etem Çalışkan
Maya Dergisi Yayınları’nın 2. Kitabı olup 1996 yılında İstanbul’da yayınlanmış, 111 sayfadan meydana gelmektedir.
Kitap 3 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm “Öpkü” adıyla 64 şiirden, ikinci bölüm “Babanız Yine Aşık Çocuklar” adıyla 12 şiirden, üçüncü bölüm de “Fakir İşi” adıyla 13 şiirden meydana gelmiştir.
Bu eser, üstadın güzel dilimizi kullanmaktaki ustalığını ve Türk Halk Edebiyatımız ve destanlarımızdan ne kadar esinlendiğini göstermektedir. Sevgi üzerine duygu ve düşüncelerini arı, duru, kesin ve net ifadelerle hiç çekinmeden anlatan Tahir Kutsi, Karacaoğlan-Dadaloğlu ve Yunus Emre söyleyişleri arasında mekik dokumakta ve bu esnada kendine has bir söylem biçimi geliştirmişti.
Şiirlerinde vezin ve kafiye derdine düşmeyen şair, bir anda “dinamit gibi patlayan ifadelerle” söyleyeceğini söylemiş, özün özünü öyle süslü-püslü terim ve benzetmelere kaçmadan, sözlü fazla uzatmadan açık açık ifade etmişti. Bu bakımdan, onun şiirlerinde Anadolu’nun saf, yiğit delikanlılarının veya genç kızlarının asırlardan beri söyleyegeldiği “mani” türünü yakalamaktayıdık. Çoğu kere bir espri ile başlayan dizeler, hemen peşinden kırbaç gibi şaklayarak gerçeği tüm yalınlığıyla haykırıvermişti.
Eserin analizine girmeden önce, şairin şiir anlayışını gene eserde “şiir” başlıklı şiiriyle yakalamaktayız. Şairlere “kelime yapın” diye seslenen Tahir Kutsi, şiiriniz öyle kelimelerden, öyle muhteşem oluşsun ki, elimize birşeyler kalsın demişti. Yani, şiir kalıcı olsun, öyle “el kiri” gibi yıkandığında giden, “ayağı yere basmayan”, “topyekün insanı anlatmayan”, “doğruyu söylemeyen”, “halkın bağrındaki ağrıyı söylemeyen”, “sevdalı çağrıları haykırmayan, kılcal iplik gibi eğirilmemiş” şiire, şiir denmez, demişti. Ve yalın kılıç bir şekilde “şöhret”lere çatmış, şişirilmiş şöhretlere “adın batsın” demişti. Eğer kelime yapar, gelecek günlere, yarınlara, ufuklara kelimeler kalırsa, işte o zaman şairin ünleneceğini, o zaman gerçek şiir ve şair olacağını deyivermişti üstad…
BÖLÜM: I
“ÖPKÜ”
Bu bölümde 64 şiir yer almıştır. Kitaba adını veren “Öpkü” şiirinde;
“Gündüzüm huzursuz
Gecem uykusuz
Bıktım şu senin
Dırdırlarından
Öpeyim de sus...” diyen şair, yaşlı, babacan, güler yüzlü, yüreği sevgi dolu, cümle insanları ve varlıkları seven, sayan; hayatın, olayların ve çilelerin içinde yoğrula yoğrula gelmiş bir insan motifi çizdikten sonra, kırkından, ellisinden sonra gençleşen, aşık olan, sevdalanan, yani ikinci, hattâ üçüncü baharı yaşayan insanı anlatır. Evet, o insan Tahir Kutsi’den başkası değildi.
Bir şiirinde “Altmışında gör beni” dedikten sonra, bir başka şiirinde “Sana bir aşık olayım da gör” diye seslenerek, “Silerim yılları, gepegenç olurum / Gerekirse uğruna felç olurum” söyleyişiyle, hayatının en kritik safhasında felçe yakalanışını ve bunu da “sevgi” ile yendiğini belirtmiştir. Gerçekten de, yeryüzünde kendi kendine, yüreğinin gümbürtüsüyle felçi yenen ve hayat bağlarını Azrail gelene kadar aşkının çiçekleriyle sarıp sarmalayan nadir insanlardan birisiydi o...
Aşık olduğunda “Kimse tutamaz beni / Sevdiğim unutamaz beni” diyen şair, aşkı, renkten renge girmek, cümle köprüleri ateşe vermek, deli divane olmak, yüzünde güller açmak olarak tarif etmişti.
“Yılları sevgiye vermişim / Çocukları evermişim / Eskiden çok severmişim” diyen şair, “beni tantana sayabilirsin, aşkı günah ve tabu olarak algılayabilirsin, ancak, bırak birazcık da ben aldanayım, “Yum gözlerini, bırak kendini / Hele bi yol davranayım” diyerek aldanmayı, kandırılmayı dahi göze almıştı. Niye? Çünkü, sevgiyi sevmekteydi. Kendi salının bile gül dalı üstünde kurulmasını isteyen bir yüreğe sahipti. Güzeller güzeli birisini görünce “Üveyik bakışlım, gelincikler gibi gülüşlüm, hoş yavrum, yüzünde güller açan nar çiçeğim, saçına martı kanadı değen hasretiyle insanı yanıp yandıran” sevgiliye neler söylemez ki? ...
“Güle fark atıyor tenin
Bütün şarkılar senin
Onun için seviyorum” diyerek, neden sevdiğini haykırmış, “çekme sıcaklığı yanağımdan” demiş, “Güveyler olayım koynuna senin” sözleriyle aşkını haykırmıştı. Üstad, söylerse bu kadar kıvrak ve coşkulu söylerdi. Onda halk ozanlarının sazlarının tellerindeki sevda ya da divan şairlerimizdeki incelik, tekke şairlerimizdeki uhrevi hava bir aradaydı...
Karacaoğlan gibi güzellere tutkun olan Tahir Kutsi, “Ben böyle severim işte / Hırçın ve öfkeli severim” diyerek, Köroğlu veya Dadaloğlu gibi sevdiğini belirtmişti. Sevdiğine kimi zaman ulaşamadığını, tüm zamanları avucuna toplasa da, geceleri sabahla ağartsa da ona kavuşamadığını, hasret akrebinin kıskacında canhıraş feryatlar çıkardığını belirterek, bazen “Yokladım kalbini, başka biri var” dedikten sonra “Yer yatağında bana yer yok” demeden edemezdi. Sevdiğine telefon etmeye gittiğinde sevgilisinin ona “Unut” dediğini işitince:
“Vay, telefon, sana neler etmeli?
En iyisi şikâyete gitmeli
Verin bir kâğıt...” diyerek o yalın, o sade, o dik haykırışını yapmadan edememişti. Daha sonra, sevgilisine o sevgiliyi bırakmasını,
“Duydum ki, birine gönül vermişsin
Düşünme hiç; muradına ermişsin
Sen kendini çarmıhlara germişsin
Vakit varken bırak onu sultanım.”
Sözleriyle belirtmişti. Sevgilisiyle vedasını “Veda Öpücükleri” şiiriyle bildirdikten sonra, kafası bozulur da dağa, denize, suya, kuşa, ağaca sevgilisiyle nasıl seviştiğini “Hey yârenler seviştik biz; işitin.”diyerek duyurmaya çalışmıştı.
Tahir Kutsi, aşk değirmeninde ekin ekin un olan, yüreği sevda yangınlarıyla yanıp tutuşan, ancak sevdiğine bir türlü kavuşamayan, caddelerde, sokaklarda, dağlarda, kıyılarda sevgilisinin adı ile deli deli dolaşan, yaşlanan; ancak, ihtiyarlamayan bir ruh haleti çizmişti.
“Senden başkasına bakarsam eğer / Her iki gözümde bir körlük olur” diyerek, o yer yatağında kendisine yer bulamadığı, kalbine bir türlü giremediği sevdiğine, ister assınlar, ister kessinler, ne ederlerse etsinler, mutlaka kavuşacağını, içinin sadece onun sevgisiyle dolu olduğunu söylemiş, durmuştu... “Güzel seven ahirette kayrılır” diyerek, muhteşem bir espri yapar ve “Bir öpücük ulaştır / Gönlüm bu derdi yensin” sözleriyle, tüm dertlerinden sevgilisinin öpücüğü ile kurtulacağına inanırdı. Kendisine bakmayan sevgiliye kızar ve ona;
“Kovaladıkça benden kaçarsın
Kara listelere almışım seni
Sevgiyle yaklaşırım naz edersin
Gönül defterinden silmişim seni” dese de bir türlü gönül defterinden silemediğini, üstelik, silmek istedikçe sevgisinin daha daha büyüdüğünü anlatmıştı...
Şimdi, üstadın bu kitabına adını veren “Öpkü” bölümünde benim de çok hoşuma giden şiirlerini aynen aktarmaya çalışalım:
“AŞIK OLAYIM DA GÖR
Sana bir âşık olayım da gör
Bir gönül düşüreyim
Renkten renge gireyim
Köprüleri ateşe vereyim
Sana bir âşık olayım da gör.
Ben, âşık olunca fena olurum
Bir acayip hal alırım
Deli-divane olurum
Kimse tutamaz beni
Sevdiğim unutamaz beni
Sana bir âşık olayım da gör.
Ben, âşık olunca böyle olurum işte
Dalgın, düşünceli, hüzünlü...
Telefon direkleri yıkılır uğultumdan
Ve sonra neşe kaynağı çekintisiz
Silerim yılları gepegenç olurum
Gerekirse uğruna felç olurum
Sana bir âşık olayım da gör.”
“SON ÇAĞRI
Kuşkulu kuşkulu bakma yüzüme
Kaçırma gözlerini uzaklara
Dalıp gitme gün ortasında
Haritalarda yerini göster
Altmışında gör beni...
Oyunlardan bıkmış oldum
Hapislerden çıkmış oldum
Tabuları yıkmış oldum
Altmışında gör beni.
Yılları sevgiye vermişim
Çocukları evermişim
Eskiden çok severmişim
Altmışında gör beni.
Sanma şimdi tantanayım
Kendi kendime yanayım
Biraz da ben aldanayım
Yum gözlerini, bırak kendin
Hele biyol davranayım
Altmışında gör beni...”
“ÇİÇEKCİL
Canım desem olabilir mi?
Dersin ki: Olabilemez.
Çiçekten söz açsak biraz
Hem el-âlem anlamını bilemez...
Çiçeğim, cançiçeğim, gül dalım
Gül dalı üstüne kurulsun salım
Yüzü eğrim ve ısırgan otum
Ay çiçeğim, ıtırlarım, sevdalım.
Nasıl da güzel kokuyorsun
Mum çiçeğim, mevsimler boyu
Çakır dikenleri, küstüm otları
Sütleğenler, pirenler, labadalar...
Çiçek bahçesinde bir, iki, bir
Bir şişe biterse gerisi gelir.
Yıl geçti, gün geldi, çiçekcil oldum
Domuztopu, kardelen ve körmenekşe
Saçların topuzunda gelinalı
Eğrelti, yoncalar, kurakçıl
Ve eteğindeki şebnem olmalı
Artık senin âşık zevkten dört köşe...”
“TELAŞLI
Çekip durma eteğimden
Gideceğim, geç kaldım
O senin dediğinden
Edeceğim, geç kaldım.
Dostlar bir bir gittiler
Fitildiler, bittiler
Bana da el ettiler
Gideceğim, geç kaldım.
Tarlam vardı ekmedim
Yağmurları bekledim
Az çileler çekmedim
Gideceğim, az kaldı.
Her ne yapsam kabahat
Ömür bundan ibaret
Bundan böyle ibadet
Edeceğim, geç kaldım
Gideceğim, geç kaldım...”
“AŞK DİLİ
Süleyman kuş dili bilirdi
Ben aşk dili! ...
Aşk diliyle konuşamam
Dil bilmezlerle.
Gözüme baksın yeter
Çağrının ardından gider
Gülümser, fısıldar
Gönül diliyle başlar konuşmaya
Dilbilmez, demeyin bana
Benim ek lisanım aşk dili! ...”
“YOKLAMA
Düşünüyorum
O halde varım!
Seni düşünüyorum
O halde seviyorum.
Beni düşünüyorsun
Sevmiyorsun, demektir
O halde yoksun! ...”
“ÇAĞDAŞ KARACAOĞLAN
Böyle bir güzele vakit ayrılır
Ham vakit, hem nakit ayrılır
Güzel seven ahirette kayrılır
Sevsem param yoktur, sevmesem öldüm...”
“AYNALI ŞİİR
Seni seviyorum, dediğin zaman
Vallahi bakamam aynana senin!
Az verirsin amma, çok naz edersin
Kimse erişemez oynuna senin! ...
İster bal ol, ister acı ol
İster bana bir yâr, ister bacı ol
Alana dikilen darağacı ol
Ben de asılayım boynuna senin!
Daha alımlı gel, daha güzelleş
Gönlüme yerleştin, beynime yerleş
Ana sor, der ki: “Onunla birleş! ..”
Güveyler olayım koynuna senin! ...”
“TELEFON
Yürekte sevda coşkunluğu
İçimde umut
Vardım telefon başına
Dedi ki: “Unut! ...”
Önce bir yutkundu, sonra bekledi
Ardardına sözcükleri ekledi
Ne yaparım kırık gönülle, dedim
Dedi ki: “Avut! ...”
Yüzüme diyemezdi, telefonda söyledi
-Yüz yüzden utanır-
Vay, telefon, sana neler etmeli?
En iyisi şikâyete gitmeli
Verin bir kâğıt! ...”
“BAŞKA BİRİ
Boynuma sarılıp, sarsılıp ağla
Düşkünler evinden seni kurtaramam!
Kör kuyudur o, ben de düştüm
Sarılıp sarsılıp ağladım ben de
Gecelerim ağarmadı sabahla
Boynuma sarılıp sarılıp ağla! ...
Yokladım kalbini, başka biri var
Gitmeliyim, yer yok bana gönlünde
Yer yatağında bana yer yok.
Yeter, denilmeli, bu iş bu kadar
Anladım kalbinde başka biri var! ...”
“MUTLU SON
Beklemek cana değer
Özlem canlara değer
Beklettin
Özlettin
Gece yarısı gelmişsin
Hoş gelişler ola! ...
Ben böyle severim işte
Hırçın ve öfkeli severim
Daha ne istersen iste
Böyle severim
Öfkeyle severim seni, candan! ...
Aşkımın namlusu
Kanlara değer.
Gece yarısı aşklarına
Gündüz şapkalar çıkar.”
“ÖZLEM
Uzaklığı ve uzun zamanı aldın avcuna
Ne kadar uzansam ellerini tutamam
Gitti gider aklım ırak yollar ardına
Gözlerinde sevinçli ışığı unutamam.
Nice günlerden sonra nice dönüşler olsun
Çok gündüzler sonrası, gece dönüşler olsun
Eteğinde, gönle göre ince dönüşler olsun
Dönüşler sonrası sarhoşluğu atamam.
Çekme sıcaklığı yanağımdan, daha ver
Sıcaklığın tükenmez, dur hele biraz
Ayrılık şarkılarını güller de sever
Gurbet dönüşlerinde seni sevemem olmaz
Sılaya varışlarda yapayalnız yatamam.”
“KURTAR
Ben burada ölüyorum
Bir sarıl da kurtar beni
Kötü rüya görüyorum
Bir sarıl da kurtar beni.
Böyle dimdik durayım
Yaşama sevinci duyayım
Güzelliklere doyayım
Bir sarıl da kurtar beni.
Gönlüm güzele akıyor
Bu ateş beni yakıyor
Gözüm toprağa bakıyor
Bir sarıl da kurtar beni.
Başımdaki çile bitsin
Yetsin bu hasretlik yetsin
Gül de gönlüm bayram etsin
Bir sarıl da kurtar beni...”
Tahir Kutsi, yüreği sevginin ve sevdaların harman yeri olan, iyi bir araştırmacı olduğu kadar iyi bir şairdi de... Hoş sohbet ve kıvrak bir zekâya sahipti. Olayların ve insanların neşeli yanlarını yakalardı. Gözü ve gönlü güzellere sonuna kadar açıktı. Bir güzel gördü mü onun manyetik alanında dans etmeden edemezdi.
Türk Edebiyatı ve Türk Folkloru, Tahir Kutsi’nin engin araştırmaları sayesinde çok kıymetli eserler kazanmıştır.
Şiirlerinde, yıllarca yaptığı bu edebiyat ve folklor araştırmalarının tesirlerini de bulmak mümkündü.
Üstad, bestekâr Avni Anıl’a sunduğu “Şarkı” başlıklı şiirinde ünlü bestekârın “Ah bu şarkıların gözü kör olsun” şarkısını adetâ takla attırarak “Bütün şarkıların gözü nur olsun” şekline dönüştürüvermişti. Her bestede yeniden sevdiği için, gözleri nur olsun diyen Makal, şarkıların azgın denizleri dahi sakinleştirdiğini vurgulamıştı.
“ŞARKI
Beni sana getirir, seni de bana
Bütün şarkıların gözü nur olsun.
Bir padişahtım döndüm çobana
Bütün şarkıların gözü nur olsun.
Duyan azgın denizler bile sakin
Sevgi dolu kalpleri terkeyledi kin
Her bestede yeniden sevdiğim için
Bütün şarkıların gözü nur olsun...”
Tahir Kutsi, “Yunus Aydınlığı” şiiriyle, yoldaki bir kıza seslenerek beşeri aşkla ilâhi aşkı bir araya getirmiş bir şairdi.
“YUNUS AYDINLIĞI
Göğe baktım, gök kara
Yere baktım, kapkara
Deniz lâcivert.
Yola baktım, Yunus aydınlığı...
Yol-aydınlığı diledim ona
Dostların en yenisi bu.
Yenisi hepisinden güzeldir
Yolda gelen hepisinden güzelce...
Yoldaki kız, gözlerini seveyim
Öpmelerle insan tükenmez.
Gitmeye değerse ayak üşenmez.
Yunusca yollara düşelim haydi
Gel hele bak, sana diyeceğim
Sana yol aydınlığı vereceğim...”
Tahir Kutsi, “Anadolu’da Türk Mührü” isimli kitabının 26. Sayfasında “Güzele vurgun Türk Milletinin çocukları, Dede Korkut’ta güzeli görüyorlardı, kendi güzellerini, içlerinden bir güzeli, bir çok güzeli:
“Yalap yalap yalabıyan ince tonlum
Yer basmayıp yürüyen selvi boylum
KAR ÜZERİNE KAN DAMMIŞ GİBİ kızıl yanaklım
Koşa badem sığmayan dar ağızlım
Kalemciler çaldığı kara kaşlım
Kurumsu kırk tutam kara saçlım
Aslan uruğu, sultan kızı
Öldürmeye men seni kıyar mı idim
Öz canıma kıyam men sana kıyamam...” demişti. “Öpkü” kitabındaki “Ülkemin Güzelleri” şiiri de o’nun “Anadolu’da Türk Mührü” kitabındaki Dede Korkut şiirini, adetâ yeniden kaleme aldığını bizlere göstermişti. Ayrıca, bu şiirinde muhterem eşleri Ayşe’ ye olan tutkusunu da dile getirmişti üstad... Tanıdığı onca ülke güzeliyle ülke gerçeklerini bir araya getiren şiir de eşi Ayşe’ ye ayrı bir yer vermişti. İşte şiir:
“ÜLKEMİN GÜZELLERİ
Gözünü seveyim ülkemin güzelleri
Hangi düğmeye bassam ekrana çıkarsınız
Bir seslensem; pencereden
Bir Ayşe başı uzanır sonsuzluğa
Görünür taçlı, duvaklı başlar...
Altın alınlıklı, örtülü, açık
Öpülesi saçları taşıyan başlar.
Gözünüzü seveyim ülkemin güzelleri...
Bir, iki,üç.. derken bin olursunuz
Hepiniz birleşir bir olursunuz
KAR ÜSTÜNE KAR YAĞAR
Öyledir ak tenleriniz
Gözler, gamze, gerdan, göğüs ve göbek!
KAR ÜSTÜNE KAN DAMLAR
Öyledir al yanaklar
Yanaklar ki nice sırları saklar
Gözünüzü seveyim ülkemin güzelleri...
Denizli’de gördüm, ona çarpıldım
Malatya’da delice aktı Fırat
Antalya’da sel suyuna kapıldım
Bolu Dağlarından çığ yuvarlandı
İzmir’de ve Mersin’ de altında kaldım
Erzurum’dan bir gül aldım, edalı
Türkiye haritasında güneş parladı
Binlerce yıldız kaydı şafakta
İçlerinden Ayşe olanı kaptım
Gözünüzü seveyim ülkemin güzelleri! ...”
Üstad’ ın bir de “Seni göreydim / Erken doğmazdım” dediği “Görme Özürlü” şiirini geliniz birlikte okuyalım:
“GÖRME ÖZÜRLÜ
Seni göreydim
Hapse girmezdim!
Kör dehlizlere
Karanlık kuyuya düşmezdim
Seni göreydim.
Seni göreydim
Erken doğmazdım
Yağmur olsam, beklerdim
Yere yağmazdım
Seni göreydim! ...”
Acıpayam, Denizli’ye bağlı bir ilçe. Yamaçları çam ormanlarıyla kaplı dağlar ve asırlardan beri akıp giden sularıyla tarihi bir yerleşim yeri. Şairler, yaşadığı ortamla bütünleştikçe daha güzel ve daha kalıcı şiirlere imza atarlar. Yükseklikleri 2000 metrenin üzerinde olan Eşler Dağı ile Bozdağ ve 1500 metrenin üzerinde olan Mallı ve Kır Dağlarının bulutlarla kaplı tepeleri, halkının tahıl, tütün ve meyvecilik yaparak geçindiği Büyük Menderes havzasının görkemli dokusu, şairin gönlünde büyük dalgalar meydana getirmişti. Tarihi, ilk çağlara kadar uzanan ve Selçuklular’ın Anadolu’ya yerleşmesinden sonra gelişip büyüyen, Acıpayam’lı kızların dokumacılıkta maharetli ellerinin kınaları, üstadın ilham kaynaklarından birisiydi. Eski adı “Garbi Karaağaç” olan Acıpayam’ın 13 çocuk babası Hacı Mehmet Hoca’ nın üçüncü çocuğu olan Tahir Kutsi, “Denizli denince aklıma deniz gelir” dedikten sonra, “Ara ki bulasın denizi Denizli’ de” diye seslenmişti.
Tahir Kutsi, Acıpayam Ortaokulunda ve Denizli Lisesi’ nde okuduktan sonra İstanbul’ da gazetecilik öğrenimi görmüştü. 24 Kasım öğretmenler gününde de o öğrencilik yıllarına döner ve öğretmenlerini hatırlardı. İşte üstadın, öğretmenine hitap ettiği şiiri:
“SANA GELDİM
Bugün öğretmenler günü
Sana geldim öğretmenim.
Gösterirsin doğru yönü
Sana geldim öğretmenim.
Tam yedi yıl boşa gezdim
Hiçbir şeyi bilemezdim
Okul güzel, bunu sezdim
Sana geldim öğretmenim.
Öğretmenler, kutsal’sınız
Elimizden tutarsınız
Hayat boyunca varsınız
Sana geldim öğretmenim.
Tahir Kutsi’nin “öpmek” olgusu üzerine çok enteresan görüşleri bulunmaktadır. Öpkü kitabının yapısını teşkil eden öpmelerle dolu şiirleri, gönlümüzün öpücüklerinden esintiler gibidir. “Benim Gizli Yazılarım” kitabındaki “Öpmeden Olmaz” başlıklı yazısından alıntılar yaparak, bu eserine neden “öpkü” adını verdiğini ortaya koyacağız.
Söz konusu yazısında; “... Öpücük, öpüşmek hayatın bir parçasıdır. Her şeyi yapmadan olur da, öpmeden olmaz. Öpüş, çok zaman sevgi belirtisidir... Çok zaman da saygı... Ve bazen de özlem giderme aracıdır. Özellikle sevgi, muhabbet belirtisidir öpücük.. Süleyman Çelebi “Muhabbetten hasıl oldu Muhammed” demiştir... Doğrudur... Evrenin yaratılışı da muhabbetten hasıl olmuştur...
Evet, dosdoğru; öpmek hayatın bir parçasıdır. El kadar çocuğu doğurunca anası öpme, koklama ihtiyacı duyar... Çocuğu kucağına getirene kadar da dudaklarının öpme arzusundan çatladığını kuruduğunu hisseder..
Hayvanlar yavrularını doğurunca yalarlar.. İnek buzağıyı, manda malağı, eşek sıpasını, beygir tayını, köpek ve kedi eniğini, koyun kuzusunu, keçi oğlağı yalama içgüdüsünü yaşar.. Hayvanlar böyle, insanlar ise öpme ihtiyacı ve içgüdüsü duyar... Hayvanlar öpüşmek bilmezler... İnsanoğluna yüce Tanrı, öteki mahluklardan ayrı olarak bazı üstünlükler vermiştir: Hayvanın beyni var, aklı yoktur. İnsan düşünür. Hayvanlar yılın belirli aylarında çiftleşirler. Hayvanlar ağlar amma gülemez... Bunun içindir ki, “Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa” denilmiştir. Hayvanlar konuşamaz.
İnsanı hayvandan ve bitkiden, diğer canlılardan üstün kılan öpme özelliği, doğuştan başlanarak beslenir, geliştirilir... Doğunca ana-babanın sevgi ile, hoşnudlukla öptüğü çocuk, aylar sonra emeklemeye, yıl geçince de yürümeye başlar.. Emeklemesi sevinçtir, çocuk öpücüklerle desteklenir.. Çocuk yere düşer, dizi kanar, kolu acır, yüzü yaralanır.. Annesi “öpeyim de geçsin” der ve o sevgi gösterisi psikolojik olarak çocuğu rahatlatır. Konuşmaya başlayınca da yakınlarına “öp de geçsin” diyerek beresini gösterir... Öper onu yakınları ve geçer.. Sonra da çocuk öpmeyi öğrenir.. El öper, yanak öper, dudak öper... “Öp teyzenin elini.. Öp amcanın elini, öp babanın elini” sözleri birbiri ardına gelir. El öpmek saygı ifadesidir... Çocuk bellemiştir bunu.. Keyifli, beğenilen bir iş yaptığına inanmıştır. Aferin almak için, hediye, oyuncak ve şeker almak için düğünde-bayramda el öpmeye çıkar.
Düğünde-bayramda el öpmek; geleneğimizde vardır. Gelin ile güvey, gerdeğe girişlerinin sabahı, oğlan evine el öpmeye çıkarlar.. Birkaç gün geçince de kız evine “el öpmeye” gidilir...
Görüyorsunuz, insanın hayatı öpücükle başladı... Öpücükle sürüp gidiyor... Çünkü, öpmek, dokunmaktır... İnsanoğlu, dokunma ihtiyacı içindedir.
Dokunma “beş duyu”dan biridir... Göz görür, kulak işitir, dil tadar, burun koklar, deri de dokunur.. Hadi bakalım, bunlardan birini yok sayın.. Gözü “kör” sayın, kulağı “sağır” sayın, dili tad almaz sayın.. Ne kadar sıkıcı olur böyle bir olgu hayatı çekilmez kılar öyle değil mi? ... “Allah ağız tadımızı bozmasın” diye dua ederiz... Ağzının tadı bozulan kişi, hayatta zevk alamaz olur.. Bir duamız da “Allah kabrini nur eylesin” dileğidir... Kabirde bile aydınlık, nur ve çeşitli görüntüler isteniyor; gözün görmeyip de dünyanın karanlık olduğunu düşünün...
Gelelim “dokuma duyu”suna... Dokunma duyusunun aracı deridir... Dudak da derinin en duyarlı yeri sayılır... Dudak, en duyarlı vücut bölgesinin başında yer aldığına göre, dudağa büyük iş düşer... Bu yüzden de dudak “aza”sı kadar kutsanmışı yoktur... Biz bir dua icad eyleyelim. Allah kişiyi, derinin en duyarlı yerinden mahrum etmesin... Öyle ya, dudak o olmasa neyle öpeceksin? ..
Düşünün: Asker mektupları, küçüklerin gözlerinden, büyüklerin ellerinden öperim” diye biter.. Dudağın olmazsa neyle öpeceksin? ... Öyleyse; gözün varsa güzellikleri gör.. Kulağın varsa güzel sözleri, şarkıları duy, özellikle üç sesi:”Kadın sesi, para sesi, su sesi”ni kulağından ayırma... Ağzının tadı yerindeyse, soğan-ekmek katık et, keyfince ye, iç! ... “Dokunma duyu”nu da çalıştır... Uyuşuk ve tembel kalmasın... Sarıl, el ele tut, yanak yanağa ver, öpüş! ...”
Öpüşürken gözlerini kapatan şair, dokunma duyusunun efsunlu yapısını ne de güzel anlatmıştır.
Bir Romalı asker öpüşmeyi icad etmiştir diyen şairimiz, dırdır eden karısını susturmak için Romalı askerin dudaklarını eşinin dudakları üzerine kapatarak öptüğünü ve bu suretle öpüşmenin icad olduğunu ifade etmiştir.
Şairler öpmelidir. Öpen şair, iyi şairdir. Şairin sevgilisi, öptüğü insan olmak da bir ayrıcalıktır diyen ustamız, dokunmak, hissetmektir. Hissetmek de öpmekle sonuçlanmalıdır düşüncesindeydi.
“İyidir iyi! ... Öpüşmek iyidir... İster sevgi, saygı belirtisi olsun, ister şefkat-i pederane ile olsun, ister aşıkâne olsun, öpüşmek iyidir... Öpüşmeden olmaz... Sevgili dostlarımı öperim... Bir daha söylüyorum; öpüldünüz! ...” demektedir.
“Öpkü” adı üstünde “öpmek”tir. Sevdanın yürekten dudağa akışıdır. Öpkü bölümündeki tüm şiirlerde Tahir Kutsi’nin öpme üzerine söylediklerine bir bakacak olursak, karşılaştığımız tablo şudur:
“Öpkü” şiirinde;
-“Bıktım şu senin
Dırdırlarından
Öpeyim de sus...”
“Yunus Aydınlığı” şiirinde;
-“Öpmelerle insan tükenmez.”
“Ülkemin Güzelleri” şiirinde
-“Öpülesi saçları taşıyan başlar”
“Yumuşak Öpüş” şiirinde;
-“Bana yumuşak öpüşler lâzım.”
“Veda Öpücükleri” şiirinde;
-“Demek bunlar veda öpücükleri
Haydi, öp bitir! ..”
“Güzel” şiirinde
-“Öpüşürken
Gözlerimi kaparım! ..”
“İlâç” şiirinde;
-“Bir öpücük ulaştır
Gönlüm bu derdi yensin! ”
“Elveda” şiirinde;
-“Sabahın köründe öperdim seni
Yazarken, gezerken öperdim...”
Tahir Kutsi’nin şiirlerinde tarif ettiği sevgilisini mısraları arasından çekip çıkaralım. İşte o’nun sevgilisi:
-“Öpkü” şiirinde;
(Gece gündüz huysuzluk yapan ve dırdırından bıktıran, ancak öpüldüğü zaman susan) bir sevgili.
-“Aşık Olayım da Gör” şiirinde;
(Köprüleri ateşe verdiren, insanı renkten renge sokan, deli divane eden, yılları bir anda toz edip savuran, silen, uğrunda felç olunan) bir sevgili.
-“Son Çağrı” şiirinde;
(Gün ortasında dalıp giden, haritada yerini gösteremeyen, gözlerini uzaklara kaçıran, çocuklarını evermiş, yılları bir bir geçmiş, altmış yaşındaki insanı aldatan, onu harekete geçiren ve gözlerini yumarak ona kendini bırakan) bir sevgili.
-“Çiçekçil” şiirinde;
(Güzel kokan, çiçeğe benzeyen, aşktan, zevkten dört köşe olmuş) bir sevgili.
-“Yunus Aydınlığı” şiirinde;
(Yunusca yollara düşeceği, öpmelerle tükenmeyen) bir sevgili.
-“Ülkemizin Güzelleri” şiirinde;
(Anadolu’nun tüm şehirleri kadar güzel) bir sevgili.
-“Ortaköy Güzeli” şiirinde;
(Gönüllerde sevmek hevesini uyandıran, köprülerin üstünde şarkıları susturan, gülleri yüzünde açtıran, yürekler ezen) bir sevgili.
-“Potbori” şiirinde;
(Gönüllere baharı getiren, sevgisizliği yok eden, aşkı çoğaltan) bir sevgili.
-“Görme Özürlü” şiirinde;
(Hapislerden, karanlık kuyulardan kurtaran, yağmur olup yağan ve illâki onunla aynı gün doğulan) bir sevgili.
-“Bilmezler” şiirinde;
(Her türlü engeli aştıran, kelepçeleri koparttıran, kendine bir mıknatıs gibi çeken, uğrunda ölüme gidilen, zincirleri, barajları, milyarlık senetleri hiçe saydıran) bir sevgili.
-“Bana Yeter” şiirinde;
(Yüzünü yere eğen, düşünür gibi duran, ancak güzelliğinin farkına varmamış) bir sevgili.
-“Türkmen Güzeli” şiirinde;
(Gülüşü üveyik bakışına, kilimlerin nakışına, gelinciklerin açışına benzeyen; gelmiş geçmiş tüm sevdaları donduran, insanı yıkan, toz edip savuran; dili şeker, dudakları bal, ardından orduların koşuştuğu) bir sevgili.
-“Lütfen” şiirinde;
(İzmirli, kordonda gezinen, martı kanatlarının saçlarına dahi değmesi istenilmeyen, can evinden özlenen, can kuşu olan) bir sevgili.
-“Son Sevinç” şiirinde;
(Her sabah insanın ufkuna düşen, yanına oturan, insanın içinde çiçekler açtıran ve sevinç kaynağı olan) bir sevgili.
-“Yumuşak Öpüş” şiirinde;
(Unuttuğu sevişmeleri yumuşak öpüşlerle getiren) bir sevgili.
-“Kurtar” şiirinde;
(İnsanı ölürken sarıldığında kurtaran, hayata döndüren, yaşama sevinci veren, güzelliklere doyuran, başındaki çileleri bitiren, hasretliğe son veren, gülünce gönülleri bayram yerine çeviren) bir sevgili.
-“Özlem” şiirinde;
(Gözlerinde sevinçli ışığı bulunan, unutulmayan, sımsıcak yanağını yanağından ayırmayan, sıcaklığı bitmeyen, onsuz yatılamayan) bir sevgili.
-“Mutlu Son” şiirinde;
(Öfkeyle, hırçın sevilen, candan sevilen, gece yarısı aşklarıyla dopdolu, özleten, bekleten) bir sevgili.
-“Başka Biri” şiirinde;
(Sarsılıp sarsılıp, boynuna sarılıp ağlayan, yer yatağında yatan, kalbinde başka biri olan) bir sevgili.
-“Aynalı Şiir” şiirinde;
(Alımlı, nazlı, oyunlar oynayan, koynuna girilmesi gereken, boynuna darağacı olsa da sarılınacak) bir sevgili.
-“Telefon” şiirinde;
(Aşkı için, sesini duyamadığı zaman isyân eden, ettiren) bir sevgili.
-“Tanış” şiirinde;
(Erişilmez, yukarılarda duran, dünyada eşi bulunmayan, ırmak gibi akan, kahkahalar savuran) bir sevgili.
-“Seviyorum” şiirinde;
(Teni güle bile fark atan, adına cümle şarkıların yazıldığı, gönüllere akan, akılları yıkan, arzular uyandıran) bir sevgili.
-“Sultan Şiiri” şiirinde;
(Birisine gönül vermiş, kendini çarmıha germiş, görüldüğü anda insanı çileden çıkaran, huysuz yapan) bir sevgili.
-“Veda Öpücükleri” şiirinde;
(Veda öpücükleriyle insanın boğazında hıçkırıklar bırakan) bir sevgili.
-“Kıyı Öyküsü” şiirinde;
(İnsanı bakışlarında boğan, insanı üstün kılan, hoşsohbet, oturup konuşulan, gelecek üzerine, çoluk-çocuk üzerine plânlar kurulan, dert ortağı olan) bir sevgili.
-“Göz Aydınlığı” şiirinde;
(Yaşlanması nedeniyle kıskançlığı sona eren, geceleri beklemeden yatan, atar-tutar) bir sevgili.
-“Sevda Kuşu” şiirinde;
(Ondan başkasına bakıldığında cümle gözleri kör eden, etrafında dönülüp durulan, unutulmayan) bir sevgili.
-“En Güzel” şiirinde;
(Can alıcı türküler söyleten, gönül paslarını slip süpüren, yürekler bağlayan) bir sevgili.
-“Çağdaş Karacaoğlan” şiirinde;
(Uğrunda vakit, nakit ayrılan ve ahrette bile onu sevdiği için insanın kayrıldığı, ancak parasızlıktan yanına varılamayan, sevilmediği zaman ölünen) bir sevgili.
-“Evdeki” şiirinde;
(Dünyada tüm varlığı ve ihtiyacı olan; ancak onunla bahtiyar olunabilen) bir sevgili ki kendi muhterem eşlerine yazılmış olduğu anlaşılmaktadır.
-“Güzel” şiirinde;
(Öpüşürken gözleri kapattıran, kendine çok güvenen) bir sevgili.
-“İlâç” şiirinde;
(Bir öpücüğü derde derman, ilâç gibi olan) bir sevgili.
-“Yergi” şiirinde;
(Kovaladıkça kaçan, bu nedenle kara listeye alınmış, nazlı) bir sevgili.
-“Yankı” şiirinde;
(Ölen, öldüren; kıran, kırılan, adetâ sevdiğinde yankılanan) bir sevgili.
-“Risk” şiirinde;
(Aşkıyla yakan ve pervaneye döndüren) bir sevgili.
-“Çağrı” şiirinde;
(Zamanla bakışlarında aşk büyüyen) bir sevgili.
-“Yoklama” şiirinde;
(Sevdiği zaman var olan, sevmediği zaman yok olan) bir sevgili.
-“Yazgı” şiirinde;
(Bakışlarına örümcek ağı germiş, insanı bir yaz sabahı yakalayan) bir sevgili.
-“Olumsuz” şiirinde;
(Yürek boşluğunu dolduran, olmazı olduran) bir sevgili.
-“Yaramaz” şiirinde;
(Arayıp sormayan, bir işe yaramayan) bir sevgili.
-“Zamansız” şiirinde;
(Yaşa-başa bakmadan insanı heyecanlandıran, can içinde can olan) bir sevgili.
-“Elveda” şiirinde;
(Sarışın gülüşleri olan, düşlere giren, insanı dinamit lokumu gibi tutuşturan, sabahları öpülen, akşamları sevişilen, doyumsuz) bir sevgili.
1957 yılında “Fakir İşi” kitabını yayınlayan ve şiirdeki zirveyi adımlayan Tahir Kutsi, aradan tam 30 yıl geçtikten sonra “Babanız Yine Aşık Çocuklar” isimli şiir kitabını da 1987’ de yayınlamıştı. Tahlilini yapmaya çalıştığım “Öpkü” kitabının diğer bölümlerinde ise, bu iki kitabından seçme şiirlere yer vermişti.
Bu noktada biraz soluklamak için “Öpkü” sünden birkaç şiirini takdim edelim:
“BANA YETER
Bu sırrımız bilinmesin
Güzelliğin bana yeter
Yüzün yere eğilmesin
Güzelliğin bana yeter.
Kafanı boşuna yorma
Düşünür gibi durma
Güzel miyim, diye sorma
Güzelliğin bana yeter.”
“TÜRKMEN GÜZELİ
Şurda bir güzele gönül aldırdım
Şöyle yanıma gel, dedim, güldü.
O su koydu, ben kadehi doldurdum
Gel gitme yanımda kal dedim, güldü.
Bir üveyik bakışıydı gülüşü
Kilimlerin nakışıydı gülüşü
Gelincikler açışıydı gülüşü
Madem öyle, yine gül dedim, güldü.
Dik başını yücelerden indirdim
Şiirime sanki bir kuş kondurdum
Gelmiş geçmiş sevdaları dondurdum
Hele yanaş gönlümü al dedim, güldü.
Bu sıcakta harman böyle savrulur
Boş bağrımda yüreciğim kavrulur
Beni yıkan işte bu hoş yavrudur
Dilin şeker, dudaklar bal dedim, güldü.
Son gördüğüm karşı dağın ardıdır
Arkasında koşan sanki ordudur
Türkmenistan onun gerçek yurdudur
Gayri beni ülkeme sal dedim, güldü.”
“LÜTFEN
Lütfen, lütfen bir daha düşün
İzmir’den gitmekle ne kazanırsın?
Bir daha zor olur şehre dönüşün
Bu defa affetmem, beni tanırsın...
İzmirlim, can kuşum, gel buluşalım
İmbat essin, Kordon’da buluşalım.
Lütfen, lütfen bırak inadı
Vapur düdüğünde özlersin İzmir’i
Saçına değmesin martı kanadı
Tâ, canevinde özlersin İzmir’i...
İzmirlim, can kuşum, gel buluşalım
Essin imbat, Kordon’da buluşalım.”
“SEVİYORUM
Çok güzel gülüyorsun
Gel desem, geliyorsun
Arzumu biliyorsun
Onun için seviyorum.
İşi yok ketenperenin
Güle fark atar tenin
Bütün şarkılar senin
Onun için seviyorum.
Bana dersin, beter ol!
Sen de bana yeter ol!
Ya sevinç ya keder ol
Onun için seviyorum.
Aklıma taktın yine
Gönlüme aktın yine
Ve dahi yıktın yine
Onun için seviyorum.”
“SULTAN ŞİİRİ
İşte geldik, gidiyoruz dünyadan
Yaşa bulunduğun anı sultanım.
İster çok güzel ol, ister normal ol
Her şeyin geliyor sonu sultanım.
Duydum ki, birine gönül vermişsin
Düşünme hiç; muradına ermişsin
Sen kendini çarmıhlara germişsin
Vakit varken bırak onu sultanım.
Nerde güzel görsem arsızlanırım
Daha yok mu der, sızlanırım
Seni görünce de huysuzlanırım
Huy kurumaz, katlan buna sultanım...”
Alıntı
Tweet
Benzeyen Konular
Konu:
Yazar
Cevaplar:
Gösterim:
Son Mesaj
Tahir Kutsi Makal'ın Hayatı
Site Yönetimi
0
2,029
05/04/2009, 01:33
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Tahir Kutsi Makal'ın Felçi Yenişi
Site Yönetimi
0
1,467
05/04/2009, 01:30
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Tahir Kutsi Makal'ın 'Benim Gizli Yazılarım' kitabı
Site Yönetimi
0
1,555
05/04/2009, 01:29
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Tahir Kutsi Makal İle Röportaj-1
Site Yönetimi
0
1,477
05/04/2009, 01:28
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Tahir Kutsi Makal İle Röportaj-2
Site Yönetimi
0
1,976
05/04/2009, 01:27
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Tahir Kutsi Makal ile Röportaj-3(Son Bölüm)
Site Yönetimi
0
1,457
05/04/2009, 01:26
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Ders Kitaplarında Tahir Kutsi Makal
Site Yönetimi
0
1,419
05/04/2009, 01:24
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Tahir Kutsi Makal ve 'TARLA Dergisi'
Site Yönetimi
0
1,785
05/04/2009, 01:23
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Tahir Kutsi Makal (ANADOLU’DA AĞITÇI KADINLAR)
Site Yönetimi
0
2,888
05/04/2009, 01:22
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Tahir Kutsi Makal (HALK OZANLARININ ÇUKUROVA HARİTASI)
Site Yönetimi
0
1,973
05/04/2009, 01:17
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2024
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder