• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
VARAN-6
Dışarıda Site Yönetimi
Admin
*******
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesaj Sayısı: 12,518
Konu Sayısı: 11,588
 
#1
16/06/2009, 21:40
Üstadımızın bu şiirlerine de VARAN yolcularımızdan bir paragraflık da olsa görüş isteyelim mi? Ne dersiniz? Şiirin özü ve mesajı bakımından değil de, seyahatimiz boyunca ele aldığımız şeklî bakış itibariyle olursa memnun olacağız.


OTEL ODALARI

Bir merhamettir yanan, daracık odaların
İsli lambalarında, isli lambalarında.

Gelip geçen her yüzden gizli bir akis kalmış,
Küflü aylarında, küflü aynalarında.

Atılan elbiseler, boğazlanmış bir adam,
Kırık masalarında, kırık masalarında.

Bir sırrı sürüklüyor terlikler tıpır tıpır,
İzbe sofalarında, izbe sofalarında.

Atıyor sızıların çıplak duvarda nabzı,
Çivi yaralarında, çivi yaralarında.

Kulak verin ki, zaman, tahyayı kemiriyor,
Tavan aralarında, tavan aralarında.

Ağlayın, aşinasız, sessiz can verenlere,
Otel odalarında, otel odalarında.

1927
Necip Fazıl KISAKÜREK

**

O ERLER Kİ

O erler ki, gönül fezasındalar,
Toprakta sürünme ezasındalar.

Yıldızları tesbih tesbih çeker de,
Namazda arka saf hizasındalar.

İçine nefs sızan ibadetlerin,
Birbiri ardınca kazasındalar.

Günü her dem dolup her dem başlayan,
Ezel senedinin imzasındalar.

Bir ân yabancıya kaysa gözleri,
Bir ömür gözyaşı cezasındalar.

Her rengi silici aşk ötesi renk;
O rengin kavuran beyzasındalar.

Ne cennet tasası ve ne cehennem;
Sadece Allah'ın rızasındalar.
1983
Necip Fazıl KISAKÜREK

***
GELİR

Pervane dediğin, cerağa gelir;
Sular, kıvrım kıvrım, ırmağa gelir.

Bülbül kovuldu mu dil bahçesinden,
Gak gak, karga; vak vak, kurbağa gelir.

O yön ki, ezelle ebed arası
Ne sola kıvrılır, ne sağa gelir.

Gam çekme, böyle gitmez bu devran,
Nihayet sonuncu durağa gelir.

Hasretle beklenen gelir mutlaka;
Sultan fikir, şanlı otağa gelir.

Yırtılır güneşin kapkara zarı,
Dünyamız yepyeni bir çağa gelir.

Füzeler kağnıya döner ve nöbet,
Işıktan da hızlı Burağa gelir.

Gökyüzü, yeryüzü, helalleşirler,
Nur, kaçtığı yerden toprağa gelir.

Birleşir, kupkuru dalla yanık kök,
Yemyeşil bir ışık, yaprağa gelir.

Kal'anın burcunda çakar işaret;
Millet, dalga dalga bayrağa gelir.
1970
Necip Fazıl KISAKÜREK

***
VE GELİR

Bu yurda her bela içinden gelir;
'Hep'leri hep, hiçin hiçinden gelir.

Gelemez bir ithal malıdır akıl,
Kafdağından, Çinden, Maçinden gelir.

Dünküne eş, bugün küfür yobazı;
Bütün derdi festen, lapçinden gelir.

'Allah vardır! ' dersin; sorarlar: Niçin?
Sonra tokat, puta 'niçin' den gelir.

Benim nur mayama pislik atanlar,
Şeytan, senin büyük elçinden gelir!

Biricik selamet yolu tarihte,
'Sormayın, görmeyin, geçin! ' den gelir.

Genç Osman'ı lif lif yolan o güruh,
Kahbe devşirmenin piçinden gelir.

Bir gün bu gidişle çatlarsa yürek,
Dile vurdukları perçinden gelir...
1964
Necip Fazıl KISAKÜREK

***
UTANSIN

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

Eski çınar şimdi noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!

Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!

Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa, bırak utansın!

Ey binbir tanede solmayan tek renk,
Bayraklaşmıyorsan bayrak utansın!
1964
Necip Fazıl KISAKÜREK

**
BAŞIBOŞ

Vatanımda sular akar, başıboş;
Herkes, birbirini kakar, başıboş.

Bozkırlardan topal bir tren geçer;
Çocuk, merkep, öküz bakar, başıboş.

Yanmaz da yürekler, güneşe atsan;
Bir kibrit, bir orman yakar, başıboş.

Tarih, kutuplara kaçmış bir fener,
Buz denizlerinde çakar başıboş.

Yirmi dokuz harfte sözde aydınlar,
Yafta yazar, isim takar, başıboş.

Allah'ım sen acı bu saf millete!
Akşam yatar, sabah kalkar, başıboş...
1964
Necip Fazıl KISAKÜREK

**
AMAN

Aman efendim, aman!
Galiba Âhir Zaman!

Manzarası yurdumun,
Tufan gününden yaman!

Göz görmez aydınlıkta;
Asümanedek duman.

Yer dumanmış ne çıkar,
Duman dolu âsüman.

Türk evi delik deşik;
Yıkı dökük hânüman.

Duraksız itiş kakış;
Süresiz karman-çorman.

Anne çocuk doğurur,
Köpek soyundan azman.

Beyinler zıpzıp kadar,
Mideler koskocaman.

Aziz fikir buğdayı,
Katıra mahsus saman.

Boş lâf, hep dalga dalga;
Uçsuz bucaksız umman.

Hayvanlık orkestrası:
Eşek, birinci keman.

Orman keleş, nebat kel;
Nebat adamlar orman.

Midelerde ihracat,
Günde beş milyon batman.

Bilmem kaç milyar harman.
Yangın evinde satranç;
Plân, reform ve uzman.

Tam bir buçuk asırdır,
Maymunlardan eleman.

Bizdeki hale nispet
Maymun taklitten pişman.

Hangi yol Türke uygun,
Hangi parti tercüman?

Çıkamaz meydanlara;
Camide mahpus iman!

Silah küfrün belinde,
Küfrün elinde, ferman.

Cehle sorarsan ilim;
Zehre sorarsan, derman.

Rahmet, meçhul kelime;
Bilinmez isim, Rahmân.

Kutsal kitaptır fuhuş;
Ahlâk, okunmaz roman.

Tarih, kontra gerçeğe;
Hürriyet hakka düşman.

Millete kasdedenin
İsmi milli kahraman.

Yere batsın bu dünya,
Bu dünyadan hayr uman!

Genç adam, at yorganı!
Sana haram, uyuman!

Aman, efendim aman!
Efendim, aman, aman!
1964
Necip Fazıl KISAKÜREK

**
SON SIĞINAK

Hayat perdenin arkasında;
Hayatın öte yakasında.

Şu gaflet yükü insana bak;
Kendinden varlık cakasında.

Ve aşksız yobaz... İşi gücü,
Namazla Cennet takasında.

Tam dört asırdır Müslümanlık,
Cansız etiket markasında.

Ku'ran kalbi kör ezbercide,
Din, üfürükçü muskasında.

Batı, Batı der çırpınırlar,
Batı tükürük hokkasında.

Makine dimdik demirden put,
İnsanoğlu ruh laçkasında.

Hürriyet nerde söyleyeyim:
Hakka esaret halkasında.

Zamanda herşey kopuk, kesik;
Biçkisi kader makasında.

Ey insan, sana son sığınak,
Son peygamberin hırkasında!
1982
Necip Fazıl KISAKÜREK

***
KÂBUS

Zamanın tık-tıkları,
Güder yaratıkları.

Kan sızan pençesinde
Beynimin yırtıkları.

Hayal, dalgıç ki arar,
Denizde batıkları.

Bu ne dünya; ne dünya,
Çerçöpten çattıkları! ..

Bak şu maymun soyuna,
Ortaya attıkları!

Aziz ekmek, fikirde,
Teneke artıkları.

Ve evlerde baş köşe,
Batının pırtıkları,

Görünmezi görmeye
Eremez mantıkları.

Ya şu sözde müminler,
Şiltenin kıtıkları?

Yetmez mi bunca zaman
Yan gelip yattıkları?

Bir nesil özlüyorum,
Doğrultsun yatıkları!

Somunları taş olsun,
Zehir de katıkları!

Yorganları devirsin,
Dişlesin yastıkları!

Bir damla gözyaşına,
Sonsuzluk, sattıkları.

Hakk'a dönünüz Hakk'a,
Hakkın yarattıkları! ..
1978
Necip Fazıl KISAKÜREK
*************************************************************
VE ELBETTE Kİ BU ŞİİRLERDE...
*************************************************************
ŞEHİRLERİN DIŞINDAN

Kalk, arkadaş, gidelim
Dereler yoldaşımız,
Dağlar omuzdaşımız.
Dünyayı seyredelim,
Şehirlerin dışından.
Esmerden, sarışından,
Kaçalım, kurtulalım
Haydi yürü, bulalım,
Kat kat çıkmış evlerin,
O cam gözlü devlerin
Gizlediği alemi
Bir tüy gibi yel alsın,
Bir dal gibi sel alsın,
Bizden, menhus elemi.
Attığımız naralar,
Yol açsın karanlıkta.
Çeksin bizi mağralar,
Bir derin ormanlıkta.
Öttürüp sert bir ıslık,
Yılanları çağralım.
Peşinden çığlık çığlık,
Çakallara bağralım,
Ötelim baykuşlarla.
Kızıl akşam üstleri,
Hicret eden kuşlarla,
Sema, deniz ve yeri,
Çepçevre, iklim iklim,
Dolaşalım, gezelim
Yollar bizden bir izdir,
Ne duysak sesimizdir,
Ne görsek benzer bize.
Hiç şaşmayan bir saat
Gibi işler tabiat,
Uyarak kalbimize
Mevsimler boğum boğum,
Zamanın ipliğinde.
Başı görünmez doğum,
Sonu ölçülmez hayat...
Hayvan, nebat ve cemat,
Hepsi ilk gençliğinde.
Ölen ölür, yıpranmaz;
Giden gider, aranmaz.
Böyle geçer ömrümüz,
Bir gün gelir, ölürüz.
Haberimiz olmadan.
Ve o zaman, o zaman,
Hayat neymiş görürsün
Bırak, keyfini sürsün,
Şehirlerin, köleler
Yeter bizi tuttuğu
Tükensin velveleler
Kalk arkadaş, gidelim
İnsanın unuttuğu
Allah'ı zikredelim;
Gül ve sümbül hırkamız,
Sullar, kuşlar, halkamız...

1926
Necip Fazıl KISAKÜREK

CİNLER
Ne derlerse desinler,
Yakın dostlarım cinler...
Havanın ve alevin
Kemiksiz çocukları;
Yüzbir odalı evin
Haşmetli konukları,
Rüzgârdan topukları,
Yakın doslarım cinler...

Kum gibi kalabalık,
Bin şekil ve bin kılık;
Suda bir gümüş balık,
Postacı güvercinler,
Zümrüt yüklü hecinler,
Yakın dostlarım cinler...

1939
Necip Fazıl KISAKÜREK

UKDE
Biriktir; delik kese!
Yetiştir; toprak köse!
Hep kesiklik, eksiklik,
Hadisede hadise.
Nasıl alsın deryayı;
Kafa bir küçük kâse...
Akla yoktur çıkar yol;
Ne hesap ne hendese!
Gel de suda aksi tut!
Gölgeyi tık kafese!
Şu zaman dediğinden
Bir tek anmış son hisse.
Istırap ki, gövdesi,
Boşluğa sığmaz cüsse.
Rahatlık senin deden;
Benim annem vesvese.
Bu ukdenin dilinden,
Kalmadı anlar kimse.
Mezarda sır, mezarda;
O bilir bilse bilse.
Kurtuluş mu muradın,
Yol mu aradın kese?
Ateşe gir, gölgelen!
Kaynar suda gülümse!
1972
Necip Fazıl KISAKÜREK

KAFİYELER
ne diye
bu şuna
şu buna
kafiye?
başa taş
aşa yaş
Hey'e ney
tuhaf şey

kafiye
mantığı
o mantık
hediye
sandığı
bu sandık!
o mantık
bu sandık-
ta sandık
ve yandık
ne yandık

hendese
kümese
tıkılmak
hadise
kırkayak
adese
oyuncak
vesvese
gökbayrak
ölümse
gel dese
tak tak tak
mu-hak-kak

sorular
sordular
neden çok
nasıl yok
niçin var

sanatsız
papağan
neden çok
ve atsız
kahraman
niçin yok

çok ve yok
yok ve çok
aç ve tok
tok ve aç
tut ve kaç
saklambaç

neden çok
nasıl yok
niçin var

niçin'i
boğarken
piçini
yatakta
bastılar
şafakta
astılar

ve derken
nasıl yok
niçin var

bir varmış
bir yokmuş
kararmış
ve kokmuş
dünyamız
rüyamız
kapkara
manzara
gebeler
döşeksiz
ebeler
isteksiz
kubbeler
desteksiz
habbeler
süreksiz
türbeler
meleksiz
tövbeler
gerçeksiz
cübbeler
yüreksiz
cezbeler
şimşeksiz
izbeler
emeksiz
heybeler
ekmeksiz

kafiye
hikaye
dava tek
ölmemek
peygamber
ne haber
bir batan
var vatan
kandil loş
ocak boş
ve dağ dağ
elveda!

gitme kal
nefes al
emir tez
bekletmez
ve O nur
bulunur
işte iz
geliniz
toprak post
ALLAH DOST...,
1941
Necip Fazıl KISAKÜREK


ÖLÜMSÜZLÜK
Sabah, akşam, öğlende,
Aklım büyük şölende.
Bütünlük, o 'bir''dedir.
Sayı sayı bölende.
Bilmez yaşayan ölü;
Asıl haber ölende.
Tek hat, tek yön, burada;
Giden de bir, gelen de.
O'nunla buluşmak var,
Sıra bize gelende.
O'na deki: Ey Resul
Ölümsüzlük kölende...
1973
Necip Fazıl KISAKÜREK

NE İLERİ NE GERİ
Ne ileri, ne geri;
Kimlerin var haberi
Benim sonsuz dünyamdan?
Belki sabahtan beri
Ve belki de akşamdan,
Bakıyorum bir camdan,
Renk renk billûr ehramdan,
Haberim yok, rüyamdan,
Ne geri, ne ileri!

İskemle düşmüş, bırak,
Açma, çalsın çıngırak!
Geçen trenlere bak;
Rüyada bir kabartma.
Onlar gidiyor ama,
Kalıyor dumanları.
Trenler götürüyor,
Kendi gölgelerinden
Kaçışan insanları.
Trenler götürüyor,
Dağdan dağa sürüyor,
Kendi gölgelerinden,
Başsız gövdelerinden
Kaçışan insanları...
Ve rüzgâr üfürüyor,
Geride dumanları.
Ve rüzgâr üfürüyor,
Kaynaşan ummanları.

Vaz geç onlardan vaz geç!
İstediğim bu değil;
Ve o değil, şu değil.
Eğil, ruhuma eğil!
Bin hayal içinden geç
Ve benim hülyamı seç!

Bak, şu ağaçlı yola,
Bize doğru geliyor.
Orda üç kız kol kola,
Bize doğru geliyor.
Kömür tozundan ince,
Su gibi şeffaf gece,
Doldurmuş yüzlerini,
Silmiş pürüzlerini.
Kalmamış, Meryem gibi
Yüzlerinde kırışık;
Ve o Bâkirem gibi,
Yüzleri birer ışık,
Vücutları bir âhenk.
Öyle hafif ki, onlar,
Elimizi uzatsak,
Havayı kımıldatsak,
Üçü de titreyecek,
Bir âhenk gibi ürkek,
Havada eriyecek.

Başka ses, ayrı biçim,
Ne de istiyor içim,
Kapının kenarına,
Parmaklık duvarına,
Bir genç aşık otursun.
Tel tel sazını kursun,
Karanlıkta başbaşa,
Gömsün başını taşa.
Ve derin, sıcak, uzun
Şarkısını okusun.

Trenler gitmeseydi.
Yolda gezen kızları,
Rüzgâr eritmeseydi.
Döşekler yalnızları,
Dürtmese, itmeseydi.
Şarkılar bitmeseydi.

Bu çözülmez bilmece;
Hep sayı, harf ve hece...
Peçe üstünde peçe...
Böyle aynı noktanın
Üstünde saatlerce,
Benliğime eğilsem,
Sabah, akşam ve gece,
Ortasında odanın,
Karanlıkla çevrilsem,
Bir çözülmez bilmece;
Hep sayı, harf ve hece...
İçinden bu kafanın,
Fâni dünyayı silsem.
Dünyalar nice nice;
Yavaşça ölebilsem,
Yeni baştan dirilsem,
Duysam, görsem ve bilsem!
Ne ileri, ne geri,
Ne geri, ne ileri! ..
1934
Necip Fazıl KISAKÜREK

O’NA
Benim efendim!
Ben sana bendim!
Bir üfledin de
Yıkıldı bend’im
Ben ki, denizdim.
Dağbaşı bendim
Şimdi sen oldun,
Âleme pendim.
Benim efendim!

Benim efendim!
Feza levendim!
Ölmemek neymiş;
Senden öğrendim.
Kayboldum sende,
Sende tükendim!
Sordum aynaya:
Hani ya kendim?
Benim efendim!

Benim efendim!
Emri yüklendim!
Dağlandım kalbden
Ve mühürlendim.
Askerin oldum,
Başta tülbendim;
Okum sadakta,
Elde kemendim.
Benim efendim.
1978
Necip Fazıl KISAKÜREK

DAVETİYE

Telli pullu, anlı şanlı bir gelin;
…………………………….Aynalar, gelin!

Bir güzel ki, en güzeli güzelin;
…………………………….Gönüller, gelin!

Sonsuz gerçek, habercisi ezelin;
…………………………….Kitaplar, gelin!

Şarkı bizde, Şeytan, yeter gazelin;
…………………………….Nağmeler, gelin!

Ey karanlık, gelmektedir ecelin;
…………………………….Işıklar, gelin!

Toplanın hep, derlenin hep düzelin;
…………………………….Yığınlar, gelin!

En güzeli, en güzeli, güzelin;
……Habercisi, habercisi, ezelin;
…………Tellerinde şafak söken bir gelin;
…………Anneler, babalar, çocuklar, gelin! ..
1949
Necip Fazıl KISAKÜREK


Bugünlük bu kadar dostlar.
Gelecek günlerde tekrar buluşmak umuduyla,
Selamlar ve saygılar sunuyorum...

Mustafa CEYLAN
Alıntı  
Tweet      
     


Benzeyen Konular
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  VARAN-5 Site Yönetimi 0 1,262 16/06/2009, 21:39
Son Mesaj: Site Yönetimi
  VARAN-4 Site Yönetimi 0 1,296 16/06/2009, 21:38
Son Mesaj: Site Yönetimi
  VARAN-3 Site Yönetimi 0 1,699 16/06/2009, 21:37
Son Mesaj: Site Yönetimi
  VARAN-2 Site Yönetimi 0 1,503 16/06/2009, 21:36
Son Mesaj: Site Yönetimi
  VARAN -1 --ÜSTAD NECİP FAZIL KISAKÜREK' DEN 'GÜLCELEŞMİŞ ŞİİRLER' Site Yönetimi 0 1,393 16/06/2009, 04:42
Son Mesaj: Site Yönetimi

Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2021 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder