• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
VİCDAN, DOĞRULUK VE HAKİKAT
Dışarıda Prof.Dr.Asım Yapıcı
Yetkili Şair
**
Üyelik tarihi: Oct 2014
Mesaj Sayısı: 33
Konu Sayısı: 32
 
#1
20/11/2014, 19:25
[b]VİCDAN, DOĞRULUK VE HAKİKAT
[/b]



Asım Yapıcı

asimyapici@cu.edu.tr




Thomas Paine der ki: "Mantığı kullanmayı reddeden birisiyle tartışmaya girmek, bir cesede ilaç tedavisi uygulamaya benzer".
 
Doğru söze ne denir!
 
Konuşabilmek, çözümün kapısını aralayabilmektir. Tabi konuşurken ve dinlerken bizi olumsuz etkileyen duygulardan sıyrılarak mantıklı düşünebilmek gerekir. Bunun için öncelikle yapılası gerekenler şunlardır: Yüz yüze iletişim kurabilmek, bu süreçte kendi fikrimizi dayatmamak, empati yapabilmek, başkalarının bakış açısını anlayabilmek, konuşurken öfkemizi kontrol edebilmek. İhtiyacımız olan şey tam da bunlardır.
 
İster bireysel, ister kurumsal olsun, iletişimin bittiği yerde kendi zannımız ile karşı tarafı mahkûm ederiz. Kapıları kapatırız bizden saymadığımız her şeye ve öteki kabul ettiklerimizden gelen her türlü malumata.  Mağrur bir kahraman edasıyla gezeriz. Öfkemize yenik düşeriz, ancak kaybettiğimizin farkında olmayız. Biraz insaflı olanlar gece yatarken Hz. Ömer’den mülhem “Bugün Allah için ne yaptım!” diye kendisini sorgularsa başkasına zulmederken aslında kendisine zulmettiğini fark edebilir. Tostoy’un dediği gibi; “Vicdan Allah’ın içimizdeki sesidir.” Söz ve davranışlarımızın yargılandığı yüce bir iç mahkeme, benimizin içindeki “ideal ben”… sorgular durur sürekli bizi. Ancak bu sese kalben açık olmakla ruhen sağır olmak arasında gidip gelmeler yaşanır.
 
Vicdan, Doğu irfanının en ayırt edici özelliği,  İslami değerleri besleyen mümbit bir kaynak. Akıl ve kalbin muhteşem işbirliği. “Müslüman toplumlar neden birbirlerine karşı bu kadar öfkeli?” diye sorarsak sanırım vicdan meselesi üstünden bir analize ihtiyacımız vardır.
 
Kohlberg, ahlaki gelişim aşamalarının en zirvesini evrensel ahlak olarak tanımlar ve “Adalet konunun üstündedir” der. İşte bu noktada Viktor Hugo’nun: “En mükemmel adalet vicdandadır.” sözü sağır kulaklara şiddetle çarpar.

 
“İyilik, kalbinin sındığı, gönlüne huzur veren, içini ferahlatan; kötülük ruhen seni daraltan, içinde tereddütler oluşturan, başkalarının bilmesinden hoşlanmadığın şeylerdir” diyen Hz. Peygamber vicdan ile doğruluk ve hakikat arasındaki ilişkiyi muhteşem bir söylemle ifade etmektedir. Hz. Ömer “kötü bir işin en güzel şahidi vicdanınızdır” derken aslında bahsi geçen hadis-i şerife güzel bir açılım getirmiştir.
 
Modern dünyada biz vicdanımızı kaybetmiş gibiyiz, eğer bunu aşırı bulursanız daha yumuşak bir edayla vicdanî değerlerimiz adeta civa gibi avuçlarımızdan kaymaya başladı diyebiliriz. Başka bir deyişle Allah’ın içimizdeki sesini ve adalet duygusunu yitirmek üzereyiz. Öyle ki kaybettiğimiz şey aslında insani tarafımızdır. Asıl soruyu şimdi sorabiliriz: “İnsanın ve insanlığın olmadığı, ünsiyetin ve muhabbetin yerini öfke ve düşmanlığın aldığı yerde iman nasıl filizlenebilir?”
 
Vicdan ile taban tabana zıt olan duygular kibir ve öfkedir. Vicdan geri çekilirse üstünlük kompleksi ve saf çıkarcı bir eda ile kendimizden başkasına hayat hakkı tanımama ya da herkesi kendi belirlediğimiz daire içinde yargılama durumuyla karşı karşıya kalırız. Bir reklam vardır ya “açken sen, sen değilsin” diye, işte aynen onun gibi  “kibirliyken, öfkeliyken, vicdanın tatildeyken sen, asla sen değilsin”. Evet, saldırgan duygularımız hükümranlığını ilan etmiştir. Gücümüzün yettiği kişilere fiili şiddet, yetmediklerine pasif şiddet uygularız. İletişim yollarını kapatırız, çünkü kendi fikrimize, bilgimize, imanımıza ve irfanımıza yeterince güvenmeyiz. Sanki iletişim kurarsak bir şeylerimizi kaybedebileceğimizi, mağlup olacağımızı düşünürüz. Konuşmayarak, görmezden gelerek ya da başka usullerle pasif şiddet uygulamayı tercih ederiz. Küsler diyaloğuna girerek çatışmayı daha da derinleştiririz.
 
İlk zamanlar, vicdanımız eğer hâlâ varlığını hissettiriyorsa bizi birazcık rahatsız eden kırıntılar kıpırdanıp durup içimizde, tereddütler oluşturur gönlümüzde. Yara hafiften kan sızdırır, zira acızık da olsa küllerin içinde hâlâ üfleyince yeniden canlanabilecek narin bir ateş vardır. Bu aşama hayatîdir. Ateş ya sönecek ya da yeniden alevlenecektir. Nefsin eşlik ettiği olumsuz duygu ve düşünceler ateşin iyice sönmesi için mücadele ederken, Allah’ın içimizdeki sesi hakka ve hakikate davet etmektedir. Bir sınavdayızdır, ya kazanacağız yahut kaybedeceğiz. Başarı tamamen bize bağlıdır.
 
İçimizdeki bu sınavdan başarıyla çıkıp çıkmama, yaklaşık 150-200 yıldır yaşamaya devam ettiğimiz bir başka sınavla yakından ilişkili. Rasyonalizm, pozitivizm ve sekülerleşmeden ilham alan modernite bizi kimliğimizle, kültürümüzle, yerelliğimizle, ahlakımızla, imanımızla, irfanımızla, kısaca bireysel ve toplumsal değerlerimizle sıkı bir imtihana tabii tuttu. Bir kısmımız bu sınavı kaybetti, bir kısmımız ise kaybetmek üzere…
 
Şimdi yeni baştan sormak lazım -ister bireysel ister kurumsal bağlamda olsun- neden dostlukları ve arkadaşlıkları bu kadar çabuk harcıyoruz? Neden ziyadesiyle benciliz? Neden birlikte yaşamı başaramıyoruz? Aslında o kadar çok soru var ki… ancak bütün sorular gelip “neden başkalarını oldukları gibi değil de hep kendi doğrularımızla algılıyoruz?” sorusunda düğümleniyor.
 
Sahi doğru nedir?
 

Birisi doğru ile doğruluğun farkını söyleyebilir mi?
 
O zaman yeniden soralım:
 
Sahi hakikat nedir?
 
Birisi hakikat ile hakikatli olma arasındaki farkı söyleyebilir mi?
 
Çuvaldızı kendimize batırmaya ne dersiniz?
Alıntı  
Tweet      
     


Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2023 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder