• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
Wuppertal
Dışarıda Nazmi Öner
Yetkili Şair
***
Üyelik tarihi: Jan 2009
Mesaj Sayısı: 117
Konu Sayısı: 113
 
#1
13/12/2015, 09:36
Kuzey Ren Vestfalya Eyaletinde, Ren Nehrinin kollarından Wupper Irmağının içinden aktığı vadinin iki yakasında 16 kilometre boyunca uzanan Wuppertal, Düsserdorf iline bağlı bağımsız bir kent.
Wuppertal’de 16. Yy.da başlayan kurdele üretimi, keten dokumacılığı ve dantel yapımını 18. Yüzyılda ipek dokumacılığı, kırmızı boya üretimi, burada dokuma sanayisinin gelişimini sağladı. Bu gün de bölgenin dokumacılık merkezlerinden olan Wuppertal’de kauçuk, kimyasal maddeler, makine ve basım malzemeleri üretimi kentin önemli geçim kaynakları arasındadır.
Nüfusu 400 bine yaklaşan Wuppertal, eyaletin engebeleri en fazla olan bir yerinde kurulu olduğundan, rakımı 100metre ile 350 metre arasında değişmektedir. Şehir yeşil bir orman okyanusunun ortasında, vadi tabanından tepelere doğru tırmanmaya çalışıyor desem yanlış olmaz.
Remşayt’a 8-10 kilometre uzaklıkta olduğu için ve başka şehirlere giderken içinden en çok gelip gittiğim şehirlerden birisi de Wuppertal idi. Fakat bu kez ayrıntılı bir gezi için tam bir günümü ayırıp erkenden Wuppertal Hatbanofa geldiğim zaman, hava yağışlı ve soğuktu. Onun için sokaklara çıkmadan asma tren hattından şehri önce bir yukardan gözleyip havanın ısınmasını beklemeye karar verdim.
Monoray sistemin ilk örneği 1901 yılında Wuppertal’de kuruşmuş olup halen çalışmaya devam ediyor. Wuppertal Schwebebahn (asma tren) denilen sistem Wupper Irmağının 12 metre, şehir sokaklarının ise 8 metre üstünden geçiyor. Trende şehrin genel görüntüsü yanında, üstünden geçtiğim ırmak ve sokakların görünüşü de oldukça ilginçti.
İşte bu asma trenle şehrin üzerinde gezinerek bir saat kadar geçirince hava da açıldı ve henüz daha eylül ortası olduğu için, soğuk kısmen kırılmış oldu. Bu havada asılı tramvay ile son durağına kadar gidip gelerek ilginç yerlerinin fotoğraflarını çektim.
Trenden inince zentruma daldım. Burası hafif bir eğimle aşağı inerken sağa sola dağılan sokaklarla ilerleyip gidiyordu. Sağda bir kilise görüp onu çektikten sonra sola çarşı içine doğru ilerleyince burada çok büyük bir kilise gördüm. Önündeki meydanda güzel de bir çeşmesi vardı. İçine girip bakmak istediğimde kapıdaki görevli burası kilise değil ofis dedi.
Araç trafiğine kapalı yollar kilisenin arkasında da devam ediyordu. O yollarda ilerlerken karşıma çıkan yeşil bir kilisenin ise restoran olduğunu gördüm. Sağda trafiğe açık büyük bir cadde vardı. Caddenin sağındaki tepe dim-dik yükseliyor, yer yer merdivenlerle çıkılan bu dik yamaçta sanki evlerin solgun renkleriyle ormanın yeşili yarışır gibiydi.
Buradan sola doğru daha yassı bir tepeye doru tırmanıp, şehre tepeden bakmak istedim, ama binalar sık olup hiçbir yer görünmüyordu. Geri dönüşte bir kilise daha görünce o tarafa yöneldim. Düz hatlarıyla daha kaba bir görüntü sergilese de bu Katolik kilisesinin içi güzeldi.
Bu tarafa biraz daha ilerleyince gördüğüm bir Türk restoranda Malatyalı dönerciyle kısa bir sohbet ettik. O da Recep Tayyip Erdoğan’a ateş püskürüyor ve Türkiye’de yaşanmaz artık diyordu. Buradan tekrar merkeze yönelerek hem ihtiyaçlarımı göreyim ve hem de biraz dinleneyim diye buradaki büyük bir AVM’ye girdim.
Girişin solunda bir Türk dönerci vardı. “Türkiye’den geliyorum deyince, gel otur bir çayımızı iç dedi. Bir çay da kendisine koyarak yanıma gelip konuşmaya başladı. Cumhurbaşkanının Türkiye’nin baş belası olduğunu ve milleti birbirine kırdırıyor diye hayıflandı.
Doğrusu cumhurbaşkanıyla ilgili bu son günlerde duyduklarıma şaşırmadım desem yalan olur. Çünkü ağustos ayında gezdiğim yerlerdeki sohbetlerde genellikle cumhurbaşkanı kahraman olarak görülüyordu, fakat eylül başlarından beri de çoğunluk onu lanetliyordu. Cumhurbaşkanı ve başbakanın terör arttıkça halk HDP’yi terk ederek baraj altında bırakacak diye yaptıkları hesap tersine döndü sanıyorum. Çaylarımız bitince Hbf’a yönelerek geri dönüşe geçtim.
Wuppertal park ve yeşil alanlar, botanik bahçesi, hayvanat bahçesi ve çok sayıda müzeleriyle bir günde gezilecek bir yer değildi. Özellikle Friedrich Engels’in doğduğu ev ve erken sanayileşme müzesini görmek istiyordum. Fakat engebeli arazide iniş çıkışlar çok yorduğu için geziyi erken bitirmek zorunda kaldım. Wuppertal yapıların yoğun olduğu vadi tabanından tepelere doğru yükselirken ormanların içinde kayboluyor ve tepelerde villa tipi lüks konutlar, yeşil okyanusta sırıtıyordu.
( c) Bu şiirin (yazının) her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Alıntı  
Tweet      
     


Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2021 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder