SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
Yağmur Atsız’la edebiyat eksenli ufuk turu
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#1
05/05/2008, 16:20
Yağmur Atsız’la edebiyat eksenli ufuk turu
Mehmet Nuri Yardım
Yağmur Atsız bir gazeteci yazar. Ama aynı zamanda edebiyatın farklı türlerinde kaleme aldığı şiir, yazı, hâtırat ve eserleriyle tanınan, okunan ve sevilen bir edib. Büyük Türkçü Nihâl Atsız’ın da büyük oğlu bilindiği gibi. Yağmur Atsız ile, çocukluk ve gençlik yılları, bir ‘akademi’ olan evlerine gelip giden ilim, fikir ve sanat adamlarından tanıdıkları, başta dil olmak üzere muhtelif konular hakkındaki düşünceleri, eserleri ve çalışmaları hakkında konuştuk.
YARDIM: İlk gençlik, çocukluk yıllarınızdan bahseder misiniz? Nasıl bir ortamda geçti delikanlılık çağınız? Maltepe’deki evinizden söz ederken sık sık bu mekânın “akademi” oluşunu da anlatıyorsunuz. Kimler gelir kimler giderdi. Meselâ Muharrem Ergin, Mehmet Kaplan, Remzi Oğuz Arık, İsmail Hami Danişmend sanırım evinizi ziyaret edenler arasındaydı.
ATSIZ: Şimdi çocukluk ve gençlik yıllarım son derece okuyan, yazan ve gerek Türkiye gerek dünya hakkında çok ileri fikirleri görüşleri olan insanlar arasında geçti. Bizim ev ben bunu bir kaç defa söyledim, bir tür akademi gibiydi. Yani ben kendimi bildim bileli büyük Atsız’ın, yani babam Nihâl Atsız’ın zaman zaman öğrencilik yıllarında, talebelik yıllarında arkadaşlık kurduğu, zaman zaman da önce hocası iken sonra arkadaşı olduğu çok değerli, çok âlim, çok kalburüstü insanlar arasında geçti. Meselâ Zeki Velidi Togan, Mükrimin Halil Yinanç, Ahmet Caferoğlu, daha genç nesillerden Muharrem Ergin, Yılmaz Öztuna, Mehmet Kaplan, Mehmet Kaplan eniştemdi zaten. Remzi Oğuz Arık ve Ahmet Hamdi Tanpınar… İsmail Hâmi Danişmend. Aklıma ilk gelenler bunlar…
YARDIM: O dönemin çok mühim aydınları idi bu isimler…
ATSIZ: Aydınlar kadrosu ve muhafazakâr aydınlar kadrosu idiler aynı zamanda.
YARDIM: Ama sağın da farklı kesiminden, farklı anlayışı temsil eden aydınlarından insanlardı değil mi bu kişiler?
ATSIZ: Tabii tabii… Sağın muhtelif isimleriydi bunlar. Soldan pek yoktu. Meselâ bir Fethi Gemuhluoğlu da babamın yakın dostlarındandı. Bekir Berk de. Dikkat ederseniz gerek dinî mânâda gerekse millî mânâda tanınan isimler… Meselâ Dr. İzzettin Şâdân. Bir bakıma bunların arasında büyüdüm.
YARDIM: Bunlar arasında sizin “Orhan Amca” diye andığınız Orhan Şaik Gökyay vardır. Bize Orhan Şaik Bey’i anlatır mısınız? Nasıl biriydi? Orhan Şaik Gökyay’a çok yakındınız herhalde. Ona “Orhan amca” diyebilecek kadar yakın. Bu şair ve ilim adamımızın hususiyetlerini anlatır mısınız?
ATSIZ: Çok yakındı bize, babamın en yakın arkadaşlarından biriydi. Orhan Şaik Gökyay, yani benim Orhan Amca diye söylediğim eşi Ferhunde Hanım… Ki hayattadır. Göztepe’de oturur 96 yaşında. Bizim çok yakınımızdı. Aşağı yukarı içtikleri su ayrı gitmeyen insanlardı. Ve nerden olduğunu hatırlamıyorum, bilmiyorum. Birbirlerine “amca” diye hitap ederlerdi. Annem ve Ferhunde Teyze de birbirlerine “amca” diye hitap ederlerdi. Bunun mutlaka bir esprisi vardı herhalde. Ama bir türlü sormayı akıl etmedim. Şimdi pişmanım.
YARDIM: Peki siz de mi hepsine birden “amca” demeye başladınız?
ATSIZ: Yok ben Orhan Beye “amca”, Ferhunde teyzeye “teyze” derdim. Onları kendime çok yakın hissederdim. Orhan Şaik Gökyay son derece derin kültürünün yanı sıra çok ince bir mizah duygusuna sahipti. Çok nüktedan bir insandı. O bakımdan onun bulunduğu meclisler çok neşeli bir havaya bürünürdü. Meselâ bir örnek vermek gerekirse 1935’lerde Malatya’ya sürgün edilmişlerdi. Babam, Fuat Köprülü’nün asistanlığından Malatya’da ortaokul Türkçe öğretmenliğine tayin edilmişti. Orhan amca da orada bir okula öğretmen olarak verilmişti. Malatya o zaman Fizan gibi bir yer, sürgün yeri. Zaten ortaokuldan başka yüksek okul da yok. Bir akşam Orhan amca demiş ki, “Ah Nihâl amca demiş. Bir Maarif Vekili olsam yapacağımı bilirim. “Ne yapacaksın?” diye sormuş Orhan amca. “Kendimi İstanbul’a tayin ederim.” diye karşılık vermiş.
YARDIM: Orhan Şaik şair ama aynı zamanda çok iyi bir araştırmacı…
ATSIZ: Tabii büyük şair. En meşhur şiiri de “Bu vatan kimin?”. Başka şiirleri de var. Hatta bir şiir kitabı da İngilizce basılmış. Sonra eşi Ferhunde teyze de kendisi gibi çok iyi İngilizce bilirdi. Meselâ Oscar Wilde’nin, Dorian Gray’in Portresi’ni Türkçe’ye çevirenler onlardır. İkisi çevirmişlerdir.
Ferhunde Teyze beni ilk defa elimden tutup tiyatroya götüren birisidir. Tepebaşı Dram Tiyatrosu’na götürdü. Sonra yanan tiyatro. Biz yakmakta çok mahiriz. Naum Efendi Tiyatrosu daha önce yanmıştı. Şan Tiyatrosu yandı. Atatürk Kültür Merkezi yakıldı. Kısacası ateşperest bir toplumuz, yakmayı seviyoruz.
YARDIM: Fethi Gemuhluoğlu’nun evinizde çekilmiş fotoğraflarını gördüm kitabınızda. Sanırım babanızla birbirini severdi. Babanızın yakın dostlarındandı.
Fethi Gemuhluoğlu da babanızı çok seven bir gönül insanı. Evinize sık sık gelip giden yârândan. Yakından tanıyabildiniz mi Fethi Beyi?
ATSIZ: Evet yakın dost idiler. Birbirlerinden çok hoşlanırlardı. Tabii bu ayrı bir şeydi. Fakat biraz farklı bir dünyası vardı. Meselâ bir akşam Gemuhluoğlu Beyoğlu’nda babamla annemle karşılaşmışlar. Babam sormuş: “Gemuhluoğlu nereye gidiyorsun?” demiş. “İçime bir telâş düştü, annemi görmeye gidiyorum.” demiş. Yani böyle bir insandı. O da çok sık gelirdi evimize.
Ama meselâ Muharrem abi. Muharrem Ergin. Bizim ailenin evladı gibiydi. Hafta sonları aşağı yukarı bize gelir, hafta başı giderdi.
YARDIM: Hatta sanırım, babanız onu “Ordinaryüs asistan Muharrem Ergin” diye tanıtırmış.
ATSIZ: Evet, öyle hitap ederdi.
YARDIM: Türk kültür ve sanat dünyasının önemli isimleri çevrenizde olmuş, bunlardan en çok etkilendiğiniz kişiler kimlerdi? Çocukken ve daha büyüdükten sonra unutamadıklarınız…
ATSIZ: Buna cevap vermek zor. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımda değil de, ancak çok daha sonra tanıştığım, ne yazık ki fazla tanıma fırsatı bulamadığım Attilâ İlhan’dı. Attilâ İlhan beni çok etkilemiştir.
YARDIM: Evinize gelir miydi?
ATSIZ: Hayır. Ama bir ara babamın öğrencisi olmuştur. Boğaziçi Lisesi’nde. Fakat ben onu sonra öğrendim. Benim çok etkilendiğim bir isim de Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. O zamanlar Tanpınar’ın aslında çok iyi bir şair olmakla beraber çok iyi bir nâsir olduğunu, bir romancı, bir hikâyeci, bir mektup yazarı olduğunu bilmiyordum. Sadece şair tarafını biliyordum. Daha sonra düzyazılarını gördüm. Huzur, Beş Şehir, Saatleri Ayarlama Enstitüsü… Meselâ Saatleri Ayarlama Enstitüsü bana göre, adım gibi bilirim dünya edebiyatının en büyük romanlarından biridir. O bir Dostoyevski’nin Budala’sı, Cervantes’in Don Kişot isimli eserleriyle mukayese edilebilir. Hiçbir şekilde onlardan aşağı değildir. Yani dünya edebiyatındaki çok önemli yerli eserlerimizden biridir. Cahit Külebi’den etkilenmiştim şair olarak. Sonra fark ettim ki, beni etkileyen onun şiirindeki bazı mısralardı. “Senin dudakların pembe, ellerin beyaz / Al tut ellerimi bebek, tut biraz.” diye başlayan. Aslında o köy şiirleri yazıyordu. Benimle alakası olmayan, dünyamla alakası olmayan şiirlerdi. Ama Ahmet Hamdi Tanpınar çok sonradan tanıdığım ve sevdiğim bir şairdi.
YARDIM: Görüşür müydünüz Tanpınar’la.
ATSIZ: Tabii tabii… Eniştem Mehmet Kaplan’la ruh gibi akrabaydı. Kaplan’ın önce hocası, sonra arkadaşıydı. Bize de sık sık gelirdi. Ben Kaplan enişteyi çok sevdiğim için onlar bir ara Suadiye’de otururken, gerekse daha sonra Maltepe’ye geldikleri zaman çok sık ziyaret ederdim, gider gelirdim. Haftada bir iki defa Kaplan’ı ve eşi Behice teyzemi ziyaret ederdim. Behice Teyze uzun süre bir evde duramazdı, iki yılda bir evde oturur, sonra evlerini değiştirirlerdi. Bana resim sanatını Kaplan Hoca sevdirmiştir. Kendisi empresyonist akımı benimserdi. Empresyonistlerin çok büyük hayranıydı. Bunu anlatırdı da. Ama sonra biraz palazlanıp dışarı çıkında kendimi solcu denen kişilerin arasında buldum. Meselâ Hilmi Yavuz, Demir Özlü, Yılmaz Gruda… Attilâ İlhan’la da ilişkim oldu.
YARDIM: Kemal Tahir’le görüşebildiniz mi?
ATSIZ: Maalesef Kemal Tahir’le görüşemedim. Fakat ondan sonra benim hayatımda bir ikilem başladı. Bugüne kadar devam eden bir ikilem. Daha doğrusu bahtsız bir çabalama. Eskiden herkes damgalanırdı. Bunlara komünist derlerdi. Öbürlerine de faşist damgası vururlardı. Herkes birbirini suçlardı, bir tür saygısızlık vardı. Benim Hilmi Yavuz’la tanışmam 1954. Şu an hayatta olan en kıdemli arkadaşım. Onunla da berikilerin öyle olmadığını, berikilere de bunların öyle olmadığını anlatarak nefes tüketmekle geçti ömrüm. Ama kimseye anlatamadım. Herkesin kendi doğrusu vardı. Kendi önyargılarını çok seviyorlardı. Sonra bu ders anlatamama durumu biraz mahiyet değiştirerek, tesadüf neticesi Almanya’ya gittikten sonra da mütemadiyen Almanlara Türklerin öyle olmadığını, Türklere de Almanların öyle olmadığını dile getirmeye çalıştım.
YARDIM: Sizin de kaderiniz insanların birbirlerine anlatmak…
ATSIZ: Anlatmak ama kimsenin dinlediği yok. Boşuna nefes tüketmişim.
YARDIM: Sizin hatıratınız arasında yer alan “Atsız bir kafatasçıydı” yazınız büyük gürültü kopardı. Yanlış anlayanlar çıktı. “Havasla ölçme aleti” özellikle ilgi çekti. Türkiye’de biraz da insanlar birbirini anlamamak için özel bir gayretin içinde midirler acaba?
ATSIZ: Çaba diye düşünmüyorum. Aziz Nesin’in Türk milletiyle alakalı bir sözü vardı biliyorsunuz. Çok yankı uyandırmış. Türk milleti yanlış beslenme ve yanlış eğitim seviyesi bakımından gelişmemiş bir toplum. Bir insan iyi beslendiği ve iyi eğitim gördüğü zaman zekâ artar. Zekâ doğuştan insana verilmiş bir şey değildir. Zekâyı tıpkı geliştirilmiş kas’a benzetebiliriz. İyi beslenerek ve iyi eğitim görerek zekâmızı geliştirebiliriz. Yanlış beslenme ve yanlış eğim neticesinde insanların anlama yeteneği fazla gelişmez. Bu bizim eğitim sistemimizin bir hatası. Biliyorsunuz 15-20 yıldan beri sütun yazarlığı, (şimdi köşe yazarı diyorlar), fıkra muharrirliği yapıyorum. Bana gelen ve benim durumumda gelen bütün okuyucuların mektuplarını görseniz aklınız şaşar. Ne kadar anlaşılması gereken bir şey varsa bunlar anlaşılmamıştır veya yanlış anlaşılmıştır. Meselâ siz diyorsunuz ki, “Beş yıl seçim için iyidir, 4 yıla indirmeye gerek yoktur”. Okuyucu diyor ki: “Demek ki siz Kuzey Kıbrıs’ı gavurlara satacaksınız.” Alakasız şeyler… Nasıl bir alaka kurarlar anlayamam.
YARDIM: Yani bazı okuyucular, okuduğunu anlamıyor mu?
ATSIZ: Anlamıyor. Ben Almanya’yı, Fransa’yı, Belçika’yı bilirim. Orada tekst anlama vardır. Yani çocuklar ondan da sınava girerler. Yani çocuk okuduğunu anlıyor. Bu çok önemli. Bu bir, ikincisi “kafatasçı meselesi…” Türkiye’de fikir üretenler, köşe yazarları, okumuyorlar. Bilerek öyle yazdılar. Yani haberi şöyle verdiler: “Yağmur Atsız: Babam kafatasçıydı diyor.” Halbuki o bir ince mizah yazısıydı.
YARDIM: Bu arada sözü aydınlarımıza getirmek istiyorum. Aydınlarımız gerçekten aydın mı, münevver mi yani? Doğu ve Batı medeniyeti arasında sıkışıp kaldığı söylenebilir mi? Meselâ kendi kültürlerini bilir mi? Aydınlarla en çok hemhâl olan bir şair ve yazar olarak size bunu sormak istiyorum. Farklı kesimlerdeki aydınlarla tanışan, bilişen dost olan biri olarak bu cevabı siz verebilirsiniz.
YARDIM: Şairsiniz, şiir kitabınız var. Sizinle şiiriniz üzerine değil de Türk şiiri üzerine konuşsak. Geçmişten bugüne genel olarak bir değerlendirme yaparsanız, Türk şiirinin şu anki durumunu nasıl tarif edersiniz? Kestirmeden sorayım. Türk şiiri Yahya Kemal’den, Necip Fazıl’dan sonra belli bir merhale kat edebilmiş midir?
ATSIZ: Türk şiiri iyi bir yerdedir. Yahya Kemal, Necip Fazıl, Cahit Sıtkı Tarancı gibi iyi şairlerimiz var. Vasatın üstünde bir çok iyi şair yetişmiştir. Gerçek anlamda iyi şairler yetişmiştir. 20. yüzyıl bana göre çok talihli bir yüzyıldır. Bana göre sadece Yahya Kemal değil, Necatigil, Asaf Halet Çelebi, Necip Fazıl, Attilâ İlhan, Ahmet Hamdi Tanpınar, bir Sezai Karakoç ve bir Cahit Sıtkı Tarancı gibi iyi şairler de var. Tarancı son yıllarda unutuldu, bu büyük bir haksızlık… Türk şiirinin günümüzdeki durumuna değinmek gerekirse bu benim için zor. Çok yakından izleyemediğim için. Fakat fazla ilgilenmiyorum. Niçin ilgilenmiyorum derseniz, Türk şiirinin son zamanda ağır darbe yediğini düşünüyorum. Ben bu kanaatteyim. Çünkü Türkçe ağır darbe yemiştir. Ve Türkçe, o Yahya Kemal dönemindeki o son derece büyük zengin, ahenkli, imparatorluk dilinden bugün 200-300 kelimelik bir lehçeye, bir kabile diline dönmüştür, bir argo diline dönmüştür. Ve bu dille kanaatimce ne dil olur, ne edebiyat olur, ne şiir olur, hatta ne felsefe olur, ne de gazetecilik olur. Bakınız bir tek ‘saldırı’ kelimesini ele alalım. Saldırı kelimesinin karşılığı olarak hücum, akın, taarruz, tecavüz var. Bütün bunların karşısında tek bir kelime kullanıyorlar. Meselâ ‘önermek’ kelimesi… Şimdi bu önermek kelimesi teklif etmek mi, telkin etmek mi, tavsiye etmek mi belli değil? Öneriyor. Ne öneriyor?
YARDIM: Uyarı da kelimesi de öyle değil mi?
ATSIZ: O da öyle.
YARDIM: Şiirin zayıflığı kanaatimce biraz da dilin zayıflığından neş’et ediyor. Türkçe’nin hâli pür melâli mâlum. Bu dille iyi edebiyat yapılabilir mi? Basınımızın durumu da pek içaçıcı değil. Basınımız ve dil, medyamız ve Türkçe… Gazeteler, radyolar, televizyonlar dilin hakkını verebiliyorlar mı sizce, örnek olabiliyorlar mı?
ATSIZ: Kesinlikle hayır. Son derece zararlı bir tesirleri de oluyor. Dil zaten Türkiye’de 200-300 kelime arasında sıkışıp kaldığı için ordan bir kere kaybediyor. Haber dili olmaz. Yazılı basın diyor. Ondan sonra görüntülü basın diyor. Yahu basın zaten basmaktan geliyor. Görüntülü medya olur, ama görüntülü basın olmaz. Spikerlerimiz ve sunucularımız, biliyorsunuz ikisi farklıdır. Bunlar genel kültür bakımından da eksiktir, dil bakımından son derece yanlış telaffuzlarda bulunuyorlar. Bunların yanlışı milyonlara yayılıyor.
YARDIM: “Nasıl Yazsak? Yahut Yahya Kemal’de Buluşmak” isimli makaleniz çok önemli. “Yahya Kemal bizim 20. yüzyıldaki nirengi noktalarımızdan biridir” diyorsunuz. Bu hususu biraz açar mısınız? Yahya Kemal hangi özellikleriyle öne çıkıyor ve örnek bir münevver oluyor?
ATSIZ: Yahya Kemal zamanında tabii Türkçe’yi çok güzel kullanan başka yazarlar, bayrak şahsiyetler de vardı. Bir Falih Rıfkı Atay, bir Yakup Kadri, bir Refik Halit bunlar Türkçe’yi iyi kullanan son nesildi. Meselâ Nihad Sâmi Banarlı, Orhan Şaik Gökyay da dili en iyi kullanan yazarlardı. 1940’larda Türkçe dünyanın en iyi işlenmiş, en ahenkli dillerinden biriydi. Dünya dilleri arasında en zengin dillerdendi. O zamana göre bütün kavramlar dilimizde var. Felsefi kavramlar, edebî kavramlar, hepsinin karşılığı var. Şimdi ben Yahya Kemal’de buluşmak derken şunu anlatmaya çalışıyorum. Tarihiyle kavgalı, mazisiyle mahkemelik, benliğine küskün bir acaip toplum olduk. Geleneğiyle, inancıyla ters. Türkçe ağır, çok ağır bir darbe yiyerek bugünkü mahalle diline dönmüştür. Ben Yahya Kemal’de buluşmak derken, bizim eğer yok olmak niyetinde değilsek o zaman millet, 21. yüzyılı göremez. “Ben intihardan vazgeçiyorum” iradesi ortaya çıkarsa o zaman Yahya Kemal çizgisinde saf tutulur ve kurtuluşa erişilir. O zamanın Türkçesini tekrar canlandırarak dilimizi eski zenginliğine eriştirmeliyiz. En başta dil ön plândadır. Dil olmadan düşünce de olmaz.
YARDIM: Mehmet Akif de “Bence iki şey önemlidir, bir din bir dil." der.
ATSIZ: Bakın Mehmed Âkif gibi dindar bir şair bile böyle diyorsa dil ne kadar önemlidir. Çünkü dil olmadan inancınızı anlatamazsınız.
YARDIM: Sizin bütün eserleriniz Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları arasında neşredilmeye başlandı. Meçhûl Genç Gazeteciye Mektublar, Bütün Şiirleri, Ömrümün İlk 65 Yılı… Şimdi yayıma hazırladığınız başka hangi eserleriniz var? Yakında okuyucular hangi eserinizi okuyabilecek?
ATSIZ: Şimdi araştırma kitaplarına ve deneme kitaplarına ara verdim. Ben şimdi bir roman yazıyorum.
YARDIM: Bu konuşma için size teşekkür ediyoruz.
ATSIZ: Ben de size teşekkür ediyorum.
Kaynak:www.ilesam.org.tr
Alıntı
RefikaDogan
RefikaDoğan
Üyelik tarihi:
Feb 2008
Mesaj Sayısı:
2,701
Konu Sayısı:
1,516
#2
06/05/2008, 04:18
Özlemini çektiğim ve kendi algı sınırlarım içinde tarifini yaptığım "entellektüel " birikime sahip bir aydın " Yağmur Atsız"..Yaşadığı topluma ve toplumsal değerlere adapte olmuş, bunun yanında çağcıl anlayışıyla da dünyaya kucak açmış derinlikli bir şahsiyet..Bir devrin - tarihi, sanatı, kültürü hatta siyeseti ile- canlı tanığı Yağmur Atsız. Olaylara, yaşama, insana geniş açıdan bakan..Baktığı şeye farklılık, farkındalık kazandıran seçkin ve hazımlı bir şahsiyet..Bugün dumura uğramış / uğratılmış değerlere içtenlikle ve farklı açılımlarla bakıp yorum getirebilen, özüne özgünce bağlı ve zor yetişen bir aydın sayın Atsız..Yine bilgilendirici, düşündürücü ve sorgulatıcı derinliğiyle bizlere çok şey katan bir söyleşi okudum. Söyleşide ki saygıdeğer değerlerimize, söyleşiyi yapan "ilesam" a ve Güllük Forum sayfalarında bizlerle buluşturan saygıdeğer Ceylan hocamıza değerli paylaşımları dolayısıyle teşekkürlerimle, saygılarımla..
Her nefeste Gülce...
Alıntı
Tweet
Benzeyen Konular
Konu:
Yazar
Cevaplar:
Gösterim:
Son Mesaj
‘ESKİ YAZARLARIN DEĞERİ ARTTI’
Site Yönetimi
0
1,802
03/04/2009, 21:51
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Ahmet Özdemir’le edebî eserleri üzerine hasbihal
Site Yönetimi
0
3,901
17/11/2008, 07:23
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
ALİ RIZA ATASOY İLE EDEBİYAT VE ŞİİR ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ
Site Yönetimi
0
2,515
28/09/2008, 04:29
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
RÖPORTAJ :ŞAİR M.NİHAT MALKOÇ’LA ŞİİRSEL YOLCULUK….
Site Yönetimi
0
2,379
23/07/2008, 03:46
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2025
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder