Yâr Beni (Cinaslı Koşma)

Yıllar yılı hasret çekip yandığım
Etrafında pervaz edip döndüğüm
Her nefeste Leylâ diye andığım
Sonunda dayadı yara yâr beni.

Ecel nedir, nerde gelir bilinmez
Garibe mezar yok, kaya delinmez.
Üstüme örtmeye toprak bulunmaz
Bari zemheride kara kar beni.

Müşterisiz yerde pazar kurmazlar
Kusurlu bir mala fiyat sormazlar
Çatlamış testiye para vermezler
Gün batanda götür kıra kır beni.

Ekrem Yalbuz





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.


--------------------------------------------------------------------------------
Bu şiirin hikayesi:

Eslâfın sayfalarında örneğine pek rastlamadığımız farklı bir çalışma denedik.

Cinaslı kelimeleri bir mısrada yan yana kullandık.

Kabul görmesi veya reddedilmesi şair arkadaşlarımın hakemliği ile olacaktır.

Saygılarımla.

********************************************************

Elimden obamdan ayrı düştüm de
Sevdasıyla karlı dağlar aştım da
Dost diyerek yanlarına koştum da
Çektiler sonunda dar'a dar beni...........(Ümran Tokmak)

Taç ettim başıma bir vefasızı,
Dinmiyor bir türlü verdiği sızı,
Bir bakar, bin yakar gâvurun kızı
En çetin ayazda kor'a kor beni...........(Fesih Aktaş)

Kraliçenin güzelliğini gölgede bırakan iki altın taç. (Üçüncüsü galiba çıkmaz)
Türkçemizin güzelliğini ispatlamakla kalmayıp bu fakire güç veren, ilham veren değerli katkılarından dolayı her iki kardeşimi de saygı ile selâmlıyorum.
Yorum yazarak görüşlerini belirten bütün şair arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

****************
Hakk’ı düşürmeyip daim dilinden
Ebu Zerr misâli Rebze Çölü’nden
Halil İbrahim’in kendi elinden
Kurban eylesinler Bir’e bir beni..........(Fikret Oğuztürk)

“Kepenek altında er yatar” El-hak doğru. Üçüncüsü galiba çıkmaz dediğimiz anda Sayın Oğuztürk indi meydana. Bir’i (Tek olan bir, Kadir-i Mutlak Allah cc. için) isim olarak, diğer bir’i sayı sıfatı olarak kullandı. Türkçenin üretkenliğinden kaynaklanan zenginliğini gözler önüne serdi. Sizin de güçlü kaleminize saygılar olsun Sayın Oğuztürk.

***************
Madem sel bendi yıktı. Bir dörtlük de bizden gelsin.

Lokmamı yiyenler diklenip durur
Nankörün evlâdı arkadan vurur.
Yine şafak söker ordular yürür
En önde gitmezsem Kür’e kür’beni........(Ekrem Yalbuz)

(Kür: Allahuekber dağlarından doğup Ardahan’ın içinden geçerek Hazar Denizi’ne dökülen ırmağın gerçek adı. Atlaslarda Kura Nehri diye yazılıyor. “Kura” kulaksız koyuna denir. Bu ırmağa ad olarak verilmesinde Ermeni entrikası vardır. Aslen Ardahanlı olan merhum Prof. Abdulmecit Doğru ve eski bakan Sayın Abdulkerim Doğru bunu defalarca belirtmelerine rağmen, hâlâ gerekli özen gösterilmemektedir.
kür’beni: kürübeni’nin sesli kaybına uğramış şekli.)

***************
Çıkınca son nefes çekilir kanım
Ne kararım kalır ne de bir kanım
Nâşımı gömmeden istersen canım
Şikâyet et kara yer'e yer beni..............(Ozan Sentezi)

Yol güzel, yolcu güzel. Yol arkadaşı güzel olursa yolculuk da mutlaka güzel olur. Teşekkürler Sayın Sentezi. (Burada birinci yer; toprak anlamında isim, ikinci yer; yemek anlamında fiildir.)

***************
Kâbe'nin örtüsü taşın üstünde
Hilâlin remzi var kaşın üstünde
Güzeller taşısın başın üstünde
Yılda iki bayram ser'e ser beni..........(Ekrem Yalbuz)

(Burada birinci ser; baş, kafa anlamında isim, ikinci ser; sermek anlamında fiildir.)

***************
Yalan Dünya baki kalacak sandım
Kendimi kandırıp boşuna yandım
İsrafil üfledi ancak uyandım
Vurdu yapıştırdı sur'a sur beni..........(Ümran Tokmak)

Nefesi yetenler ikinci turu da tamamladı. Tebrikler sözün ustası. Tebrikler kudretli kalem. (Burada İsrafil'den ve üflemekten söz edilmeseydi cinas çözülemiyebilirdi. Ancak güçlü şaire, muhtemel belirsizliğe meydan vermemek için sonuca yardım edecek iki anahtar kelimeyi ustalıkla kullanmıştır. Burada sur'a; kale'ye, hisar'a duvar'a anlamında, sur ise İsrafil (as) in üfleyeceği sayha, ses anlamındadır)

***************
Bir başka şevk ile geldim bu sefer,
Üstadım! Gelmeli özlenen zafer,
Sen bana komutan, ben sana nefer,
Zirveye vuracak kur'a kur beni..............Fesih Aktaş

Tevafukun güzelliğine bakın. Biz ikinci turdan, nefesin yetmesinden bahsederken güçlü bir soluk daha ipi göğüsledi. O da Türkçenin sevdalısı, o da cinasın deli divanesi.

Bu güzel dörtlükte de cinas kelimeleri kök olarak kullanılmış, ilk 'kur' yukarıdaki bütün örneklerde olduğu gibi ismin -e halindedir. Birinci kur; düzey, seviye anlamında isim, ikinci kur; doldurma, ayarlama, bilgi yükleme, parçaları doğru yerleştirme anlamında fiildir.

Tebrikler ve teşekkürler Sayın Aktaş. (Beklenen zafer mukadderdir.)

(((:Ekrem abi hızımı alamadım. :)))

Şeytani hevesler çaldı özümü,
Rengarenk gacılar aldı gözümü,
Kim aklar, kim paklar kirli izimi,
Şu kaypak zeminde ara AR beni......Fesih Aktaş

Teşekkürler Sayın Aktaş,
Kirazın iyilerini seçerek yedik. Şimdi kalanlarla talim. Bu kafiyede, kök halinde cinaslı bulmak zorlaştı. Biraz da ikinci ligde top koştururuz. Meram hasıl olmuş olur. Muhabbetle efendim.

***************
Ne farzı öğrendik ne bildik sünnet
Anaya ataya kalmadı minnet
İnsanlık geçirir topluca cinnet
Bunaldı dimağım sara, sar beni.........(Ümran Tokmak)

Sara: (tıp) Maraz, ruhsal hastalık. sar: Emir kipi halinde sarmak fiili. Yine iki farklı kelime ile güzel bir cinas. Ancak her iki kelime, kök halindeyken bire bir örtüşmüyor. Takdirle karşılıyorum ki kalan malzeme ile bir saray ancak böyle kurulur.
Sanatkâr kaleminize saygılar olsun Muhterem Büyükanne'miz.

***************
Uzaktan gelirmiş güllerin izi
Sevdamız götürdü dünlere bizi
Sözleridir yakan, ah ikimizi
Götür saçlarımı yaza yaz beni........(Perihan Olgun)

Perihan Öğretmenim, cinaslı dörtlüğünüz 'gamze deler' kadar güzel. Yüreğinize ve kaleminize selâm olsun. (Az da şaka: Derse geç katıldığınız için dörtlüğünüzün kafiyesi farklı olmuş. Bir daha geç kalmayın emi.) Olsun olsun, öteden beri bildiğimiz bütün cinaslı dörtlükler zaten bağımsızdır. Sayfamızı onurlandırdınız, teşekkürler.

***************
Düştüğüm girdaptan feveran ile
Firavun çağından bir devran ile
Harami bozması yoz kervan ile
Taşıdı götürdü Tur'a tur beni............(Ümran Tokmak)

Son imza atılmıştır. Dosya tekamül ettirilmiş onaydan geçmiştir. Teşekkürler son imzanın sahibi. Gönlünüz, kaleminiz zeval örmesin.

Efendim burada da Firavun çağından söz edilerek Hz.Musa ve Tur Dağı anımsatılmıştır. İlk Tur'a ismin -e halinde Tur Dağı'dır. İkinci tura nın kökü tur'dur. Gezmek, dolaşmak, seyahat etmek anlamındadır. Her iki kelimenin de kökü (tur) aynı olmakla cinas-ı tam'dır Saygılar ve teşekkürler usta kaleme.

****************
Üzülürmüş ona çektiği yeter
Sanki cennet sandı olduğu beter
Ağlasa bin diken sandığı batar
Gözyaşların yapar nara nar beni

Gelmez oldu gitti aramazmış hiç
Unutmuş olanı soramazmış hiç
Lalmış fısıldamaz söylemezmiş hiç
Eskidi say diyor para par beni

Saçların yılandı bırakmadı ah
Gözlerin zehirdi bir akmadı ah
Nasıl ne haldeyim bir bakmadı ah
Tenimde gözlerin gara gar beni

Sesi ipek kaygan işler içime
Ne diyeyim ben bu güzel seçime
Gözleri tenime sözleri saçıma
Kulun eyle diyor bura bur beni

Kaçmaz gözünden hiç görür hepsini
Sanki açar güzel gül sinesini
Duyan unutmaz hiç o şen sesini
Yakayım, yap diyor hura hur beni

Ayrılığın acı yapar kor beni
Şiirlere yaz da, aşka sor beni
Sözlerine kar, tut gönle sar beni
Unutursan yap hara har beni

Yalanmış sözleri içi gibi
Sahteydi sözleri hep saçı gibi
Ümidi sözleri yok acı gibi
Olmasın kılma hiç zura zur beni

Yalan benden sonsuz ah uzak kalsın
Kötülüğü ona son tuzak kalsın
Adımı anmasın hiç yasak kalsın
İstemem adını sara sar beni

Hayatta çok mutlu yaşanır senle
Masala hep gülüp başlanır senle
Tekken iki olur eşlenir senle
Sen yoksan hayat bara bar beni

Sen benim huzurum bitmeyen şansım
Sen yoksan azalır umudum azım
Sanadır tek cefam hep sana nazım
Bir anda eyledin dara dar beni..........(Perinur Olgun)

Saygıdeğer Öğretmenim,

Yaptığınız ödevle bizi mahcup ettiniz. Sanatkâr ellerinize ve coşkulu yüreğinize selâmlar olsun. Mükemmel dörtlüklerle, zengin kafiyelerle bezeli şiiriniz, bir inci kolye gibi sayfamızı ziynetlendirdi.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

Sahra çölündeyim gözlerim yaştır,
Firuze nehir bul ona bulaştır.
Yeter çektiklerim artık ulaştır.
Yoksulluktan çıkar vara var beni...............(İrfan Yılmaz)

Dem vurma sevdadan geçti o çağım,
Esirim yerine gelmez adağım.
Bir zalim elinde artık tutsağım
Bir pula satmıştı mara mar beni................(İrfan Yılmaz)

*******************
Toz olup, kaybolup kaçarım diye
Yellere kaptırma uçarım diye
Belki yeşeririm açarım diye
Avuç avuç götür ser’e ser beni.................(Mikdat Bal)

Çok teşekkür gurbetteki soluğumuz.
Çok teşekkür DOST.