SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
YAZILARIM
HarunYigit
Site Yönetimi
Üyelik tarihi:
Mar 2008
Mesaj Sayısı:
208
Konu Sayısı:
154
#1
29/07/2008, 16:02
(Bu mesajı son düzenleyen: 04/10/2011, 16:41
HarunYigit
.)
Kaybedecek Neyimiz Kaldı?
İnsanları anlamak mümkün değil! Son günlerde Türkiye'de bütün yolların Cumhurbaşkanlığına kilitlendiğini, Başbakanın yetmiş milyon Türk halkının eline çelik çomak verip dalga geçerek oynattığına tanık olurken bu arada ben de çevremde bazı kimselerle kendimce konuşup fikirler yürütmeye çalıştım.
Türkiye de dev medya holdinglerinin köşe yazarları var iken benim gibi birisinin fikir yürütmesi ne derece doğru ise!
Bazı kimseler öylesine koşullanmış ki AKP ye, medyada çıkan Abdullah Gül'ün ABD dış işleri bakanı ile yapmış olduğu dokuz maddelik 'Sevr antlaşması niteliğindeki' gizli antlaşmaya bile kulak asan yok! Bazılarının söylediği söz aynen şu:'Ne olmuş yani, imzaladıysa imzaladı. Vatan elden mi gitti imzalamakla' vb. bir sürü sözler duydum, işittim!
Otuz yıldır yurtdışında yaşıyorum ve ülkemde olup bitenleri sürekli takip etmekteyim. Bazı kesimin bu tür düşüncelerini duydukça kanımın donduğunu hissetim.
Borsa düşecekmiş, varsın düşsün. İMK dediğimiz dışa bağımlı bu borsanın yüzde 70 den fazlası yabancı sermeyenin değil mi?
Türkiye Cumhuriyeti;ni İMK mı kurtaracak.? Bankamız yok! Fabrikamız yok! Haberleşme ağımız Telekom yabancıların elinde.
Neyi kaybedeceğiz? Hani nerede iyiye giden ekonomi? Her geçen gün petrole zam üstüne zam geliyor. Ekonomist değilim burada bunların bir bir analizini yapacak. Sıradan bir insanın bile görebileceği şeyler bunlar.
Düşünün hele. Ülkenin yeraltı ve yerüstü bütün kaynakları yabancılara peşkeş çekilmiş; işçisi, çiftcisi kan ağlıyor. Akaryakıta sürekli zam. Memuru sökük çorap, yırtık ayakkabıyla dolaşıyor! Yabancı sermaye %70 leri aşmış yellensen borsa sallanıyor. Borsayı kim sallıyor hiç düşündünüz mü? Devlet dairelerinde ATATÜRK'ün adını ağzına alan işinden oluyor! Okullarda minicik çocukların kafasına kendilerinin bile anlamadığı Arap dil emperyalizmi empoze ediliyor. Hangi birini sayayım, say say bitmez!
En vahimi de Türkiye Cumhuriyetinin üniter devlet yapısının eyalet diye başlayıp, özerkliğe doru yol aldığını artık görün!
Türk toprağı ve Türk Halkının kurtuluş yolundaki mücadelede nerede ölüme gidenler?
Benim sözüm ' NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE' sözünü hala kavrayamayıp ne anlama geldiğini bilmeyenleredir.
Ben daha fazla uzatmayayım da birkaç kıtalık bir hicivle noktalayayım en iyisi.
Harun YİĞİT, 03. Mayıs 2007
Diye Diye
Şu başıma gelenleri kendime
Dilimde tüy bitti yaz diye diye
Bunca keder, bunca gamı başıma
Kimler sardı bilmem az diye diye
Ömrün, güzel anlarının bittiği
Dostlukları, yalanların üttüğü
Yâr dediğim yarenimin ettiği
Çekilmiyor artık naz diye diye
Bakmadılar gözden akan yaşıma
Bir de zehir kattı zalim aşıma
Düzenbazı kimler sardı başıma
Yapılan işleri boz diye diye
Uyuyanlar usanmadı uymaktan
Hırsızlar bıkmadı fakir soymaktan
Yıldık her köşede popu duymaktan
Sazı kırdık artık caz diye diye
Girdiler Allah'la kul arasına
Göz koydu fakirin pul, parasına
Kanayıp duran gönül yarasına
Bastılar biberi tuz diye diye
Uçan uçtu nesi kaldı çatının
Oyuncağı olduk uygar batının
İçine bindik de Truv-atının
Bizim elimizde koz diye diye
Kulak veren yoktur artık öğüte
Balığı çıkardık çoktan söğüte
Nice yalanlarla Harun Yiğit'e
Gösterdiler kışı yaz diye diye...
Harun Yiğit
.....................................................................
VATANDAŞ OSMAN’A YAPILAN HAKARET
2005 Yılında Antalya ikinci şairler buluşmasından yaklaşık bir ay önce Antalya’da Değerli hocam Mustafa Ceylan Eskişehir’den hiciv üstadı Rasim Köroğlu ve Kayseri den Araştırmacı yazar ve şair olan sayın Sabit İnce’yi Antalya’ya davet etti.
Sabit İnce, beraberinde getirdiği ve kendisinin büyük özveriyle çıkarttığı ‘Anadolu Sevdası’ isimli bir dergiden bana da bir adet verdi. Sabit İnce dergiyi elime verirken özellikle içini açıp bir yazı göstererek bana: ‘’Bu yazıyı hicivleştirmeni istiyorum Haruncuğum’’ dedi. Dergi, Mayıs 2005 tarihinde basılmış. Yazının başlığı ‘Vatandaş Türk Osman’ın Bir Günü’’ Yazının altındaki imza ise Muhsin DURUCAN’a aitti.
Türkiye’de kaldığım sürede bu düzyazıdan yola çıkarak ‘’Vatandaş Osman’’ isimli bir hiciv oluşturmaya çalıştım. Yaklaşık bir ay sonra Antalya ikinci Şairler Buluşması’nda nereye gitsem bu hicivi okutturdular bana. Hatta adımı hatırlayamayanlar bana sokakta ‘Vatandaş Osman’ diye hitap etmeye bile başladılar.
Son birkaç gündür karşıma Muhsin Durucan’ın ‘’Vatandaş Türk Osman’’ ın yazısı internet ortamında yüzlerce sayfada gördüm. Aslında bu sevindirici diyecek yerde öylesine üzücü yanı vardı ki bu yazıların dağıtıldığı sayfalarda. Onlarca belki de daha fazlasında kimliği belirsiz, anonim bir yazıymış gibi dolaşmasıydı. En üzücü yanı da koca koca holding medya yazarları, e-postalarına yazı kimden geldiyse onun adını vermişler.
İnternet ortamında şiirlerimizin çalındığına bir ya da birkaç sitelerde birkaç kişilerce çalındığına tanık olum ama bir yazının onlarca isim ile yazıldığına-çalındığına ilk kez tanık oluyorum!
Yazıda güya dürüstlük çağrısı var; ama yazıyı asan önce kendisi dürüst olmaz iken bu yazıyı asarken utanma duygusu da yok!
Yazının yayınlandığı sadece birkaç gazete ve dergilerin sadece birkaçının adresini adlim aşağıya.
Melih Aşık. Milliyet. Sayın Melih Aşık ise (Ali Özdemir.Bolu) diye not düşmüş
http://www.milliyet.com/2005/02/06/yazar/asik.html
……
25 Aralık 2005 Pazar - H.O. Tercüman Ergun Göze
….
Akşam Gazetsi’nden Şakir Suter; 11.06.2006
………
http://www.yazilar.net
sitesinde Hakan Kapucu imzalı
………
http://www.alanyagazete.com/
Necla ŞENER imzalı. (NOT:NECLA ŞENER hanim üzerine düseni yapmistir. Umariz digerleri de sorumlu davranip Necla hanim gibi davranabilirlerç Necla Şener hanıma teşekkür ederimö saygılarımla)
………
http://www.bursahaber.com.tr/yazi.php?yazi=373
Sibel BAĞCI UZUN ‚’(posta kutuma) düşen bir hikayeden örnek’’ demiş.
………
Yazıyı bir kez de ben ekleyip altına da bu yazıdan yola çıkarak yazdığım hiciv i iliştireyim.
Vatandash Türk Osman
Osman Bey, sabah saat 7.00’de Casio marka masa saatinin alarmıyla gözlerini açtı.
Puffy yorganını kaldırdı.
Hugo Boss pijamalarını çıkarıp Adidas terliklerini giydi.
WC’ye uğradıktan sonra banyoya geçti.
Clear shampuan ve Protex sabunuyla duşunu aldı.
Colgate ile dişlerini fırçaladı.
Rowenta ile saçlarını kuruttu.
Bill’s gömleğini ve Pierre Cardin takımını giydi...
Lipton çayını içti.
Sony televizyonda medya özetlerini ve flaş haberleri izledi.
Citizen kol saatine baktı.
Aile fertlerine chav deyip Hyundai otomobiline bindi.
Blaupunkt radyosunu açarak, rock müziği buldu.
Ağzına bir Polo şeker attı.
Şehrin göbeğindeki Mega Center’daki ofisine varınca, Casper bilgisayarını çalıştırdı.
Microsoft Excel´e girdi.
Ofisboy´dan Nescafe´sini istedi.
Saat 10.00´a doğru açlığını yatıştırmak için Grissini yedi.
Öğlen Wimpy´s Fast Food kafeteryaya gitti.
Ayaküstü Coca Cola ve hamburgeri mideye indirdi.
Akşamüzeri iş çıkışı Image köşedeki Shopping Center´a uğradı.
Eşinin sipariş ettiği Persil Supra deterjan, Ace çamaşır suyu, Palmolive şampuan, Gala tuvalet kağıdı , Sprite gazoz ve Johnson kolonyayı alarak kasaya yanaştı .
Bonus kartıyla faturayı ödedi.
Hafta sonu eşi Münevver´le Galleria´ya giden Osman Bey, Showroom´ları
dolaşıp Kinetix ayakkabı, Lee Cooper blue jean satın aldı.
Akşam evde bir gazetenin verdigi TV Guide´a göz atan Osman Bey, kanallar
arasında zapping yaparak, First Class, Top Secret, Paparazzi gibi
programları izledi. Aynı anda Outdoor dergisini karıştırdı.
Saat 22.00´ye doğru Show´da TÜRK DİLİ ÜZERİNE panel başladı.
Uykusu gelen Osman Bey, televizyonu kapatıp yatak odasına geçerken, kendini mutlu hissetti.
"Ne mutlu Türk´üm diyene!"
diye gerindi ve uyudu
Muhsin DURUCAN
…
Vatandaş Osman
Casio markalı saat sesiyle
Gözlerini açtı vatandaş Osman
Puffy yorganını fırlattı yana
Gülücükler saçtı vatandaş Osman
Adidas terlikle gitti çişine
Colgate macununu sürdü dişine
Clear şampuanı döktü başına
Banyosuna geçti vatandaş Osman
Protex sabunu ile yıkandı
Hugo Boss'la kurulanıp bakındı
Bill's gömleğe joop kravat takındı
Lipton çayı içti vadandaş Osman
Citizen kol saatini takındı
Gitmek için vakit artık yakındı
Ailesine 'Çav' deyip yekindi
Hyundai'yle kaçtı vatandaş Osman
Mega Center'deki ofise geldi
Ağzına bir Polo şekeri aldı
Blaupunkt radyoda rok müzik buldu
Dans ederek coştu vatandaş Osman
Casper Pc'sini eğilip açtı
Microsoft Excel'e hızlıca geçti
Ismarladığı Nes Cafe'yi içti
Tadına hep şaştı vatandaş Osman
Ordan ''Wimpy's Fast Food'' kafeye gitti
Coco Cola içip Hamburger yuttu
West cigarasını Zippo'yla yaktı
Duman duman uçtu vatandaş Osman
Karısının siparişin almaya
Spreit gazoz ile johnson kolanya
Çıktı Persil ile Ace bulmaya
Market market koştu vatandaş Osman
Palmolıve sampuanı bulunca
Gala WC kağıdını alınca
Alışveriş arabası dolunca
Bonnus kartla şişti vatandaş Osman
Akşamdan Image Bar'a takıldı
Votka Cola içip yere yıkıldı
Yakın dostu tarafından ekildi
Yalnız yollar aştı vatandaş Osman
Haftasonu Schowroom'ları dolaştı
Üç alana birisi de beleşti
Markacılık hepimize bulaştı
Borçla dolup taştı vatandaş Osman
Evde Sony TV sini açarak
Paparazi, First Class, dan geçerek
Türk dilinden zaplayıp da uçarak
Kanalları deşti vatandaş Osman
''Ne Mutlu Türküm''ü övgüyle dedi
Ecnebice marka giyinip yedi
Oğlunun adını arapça kodu
Marka ile pişti vatandaş Osman
Yerli malı kullanmaya erindi
Yorgunluktan kollarıyla gerindi
Yiğit'imin uykusu çok derindi
Artık yorgun düştü vatandaş Osman...
03.06.2005
Harun Yiğit
NOT:
Yukarıda okuduğunuz Hiciv; Mart 2005 Tarihinde Anadolu Sevdası
Edebiyat Dergisi birinci sayısında Muhsin Durucan imzali düzyazıdan
yola cikarak yazilmistir.
Konusu Muhsin Durucan'ın ''Vatandaş'' Türk Osman başlıklı Düz yazısından esinlenerek yazdım
.....................................................................
NEDEN YOL TV?
YOL TV
Almanya’nın Köln şehrinde bir Televizyon. Gurbetçilerin yıllardır beklediği, bütün izleyicilerine pozitif bir anlayışla yaklaşan ve çok kültürlü bir anlayışla yayın hayatına başlayan pırıl, pırıl ve yepyeni bir televizyon YOL TV.
‘’ ’YOL Yayıncılık’’, çok ortaklı bir Anonim Şirket’tir. Almanya yasalarına göre kurulacak ’’YOL MEDIA Aktein Gesellschaft’’ın (Klein AG) kuruluş sermayesi 1.000.000 Euro (birmilyonEuro) olacaktır.’’ Diyor Yol Tv internet sayfasında.
Yol Tv, Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu öncülüğünde kurulmuş, daha çok Alevi vatandaşlarımızın manevi değerlerine öncülük tanıyan ve o değerler doğrultusunda yayınlar yapan bir televizyon kanalı.
Alevi olmasam da yıllarca Aleviler ile iç içe yaşayan ve Alevilikten birçok öğretiler kazanmış ve hala da kazanan birisiyim.
Uzun zamandır dikkatlice takip ettiğim bir görsel medya olan Yol Tv, benim dikkatimi neden çekti? Önce onu açıklamak istiyorum.
Her şeyden önce ben bir gurbetçiyim. Yaban elde özlem duyduğum değerler benim için önceliktedir. Yol Tv de benim bu özlemlerime son derece özen göstermektedir. Her gün gençliğin kanını emen sözde modern sanat ve yaşam biçimi şeklinde sunulan magazincilikten çok uzakta olması bence az bir şey değil. Bu yönüyle de Yol Tv’yi yürekten kutluyorum.
Büyük medya kuruluşlarının mafya dizileri, İstanbul gecelerinden çürümüş yoz görüntüler, küfür edenlere şaibeli ödüllerin havada uçuştuğu görüntülerin tam aksine Yol Tv’de Anadolu’nun öz kültürünün sergilendiğini gördüm.
Dilimizi yozlaştırmak için birçok ulusal kanallarımızın adeta seferber olduğu bu süreçte Aşıklara, Ozanlara, Şairlere ve Türk Halk Müziğimize öncelik tanıyan başta dilimize olmak üzere Halk Bilimimize sahip çıkan Yol Tv’ye yolunda başarılar diler, her zaman olduğu gibi bu defa da Yol Tv için yazdığım güzelleme birkaç dörtlükle noktalamak istiyorum.
YOL TV’YE
Fırtınada yönsüz kalıp
Şaşıranlar Yol’a gelsin
Sevdasını dağdan dağa
Aşıranlar Yol’a gelsin
Medet umman kuru daldan
Uzak durun kula kuldan
İkiliği elden, dilden
Düşürenler Yol’a gelsin
Tüm canların kızıl gülü
Çekemeyen desin deli
Gönüllerde sevgi seli
Taşıranlar Yol’a gelsin
Pir önünde dara gidip
Kırk damlada birin tadıp
Lokmasını pay, pay edip
Pişirenler Yol’a gelsin
Yolsuzlara giden Yol’uz
Dilsizlere gayrı diliz
Çekirdekten filiz, filiz
Yeşerenler Yol’a gelsin… Harun Yiğit
..................................................................
FUTBOL OLİGARŞİSİ
Güzel Türkçe’mizde ‘ayak topu’ olarak bilinip meşin yuvarlak ile yirmi iki kişinin oynadığı oyunun İngilizce adı ‘fut bol’ imiş. Biz de batı hayranı iyi bir taklitçiyiz ya; bu kelimeyi sanki Türkçe imiş gibi her gün onlarca kez telaffuz ediyoruz!
Ayak topu ‘Fut bol’ oyununa bir sözüm yoktur elbette. Çünkü ne de olsa bir spor dalı. Spor, insanların sağlığına hitap ettiği gibi, ayrıca toplumsal
yani sosyolojik bir yanı da var.
Özellikle toplum ile iç içe yapılan sporlarda oyuncu ile seyirci arasında çoğu zaman platonik bir bağ oluşuyor. Seyircinin içerisinde bastırılmış duygularının bu gibi alanlarda dışa vurduğunu görüyoruz.
Ne yazık ki ‘fut bol’ dediğimiz spor dalı için hiç de hoş olmayan manzaralarla karşılaşmaktayız. Sanki spor değil de meydan savaşı oluyor! Takımların taraftarları arasında duvarlar, tel örgüler var. Polis ve güvenlik görevlileri her an tetikte bekliyorlar. Sözüme gözünden ama olan insanlarımız kızmasın; bir kör dövüşüdür gidiyor. Kim kiminle, neden kavga ediyor onu bile bilmiyorlar. Maçlara girişlerde sıkı aramalara rağmen bir şekilde yaralayıcı aletler ortaya çıkıyor. Bunların ne kadar utanç verici olduğunu söylememe gerek bile yok.
İnsanlar top ile yatıp top ile kalkar olmuşlar. TV kanallarında bile her gün ana haberlerden hemen sonra uzun uzun sadece top haberleri var. Ekonomik, siyasi ve sosyal dengeler sanki top üstünde. Açlık, sefalet sorumsuz trafik kazaları görmezden gelinip varsa yoksa top! Koca koca adamlar ekranlarda topu ellerine almışlar: ‘’ şöyle gelseydi bu pozisyon, böyle gelseydi bu pozisyon olurdu. Şu suçlu, bu suçlu’’ akıl almaz zırvalıklarla dolu saatlerce süren ekran kirliliği.
Sanat deyince pop spor deyince top var. Roman, hikaye, öykü, şiir sanat mı ki! Ata sporumuz güreş spor mu. İki adam çıkmış birbirini kıyasıya dövüyor, ağız burun kan revan. Yaşaa, şakşaklar ortalığı inletiyor.
Milli takım başında bir adam, aylığı 120 subayın aylık maaşına eş. Askerimin görev ve sıfatını nasıl olsa Başbakan koydu. ‘’Yan gelip yapma yeri değil, şehitler: Kelle’’
Bir avuç şımarık azınlık, açlıktan nefesi kokanların cebindeki paraları paşa paşa alıp milyarları götürüyor.
Ben sözü yine uzatmayayım her zaman olduğu gibi Futbol hicivim ile noktalayayım.
Harun Yiğit
Futbol
(Garip Hasan)
Futbolcular milyon dolar alırken
Garip hasan takım tutmasa olmaz
Kendisi aç yatıp tok kalkar iken
Rakip taraftara çatmasa olmaz
Kulüpler köşeyi döndü görmüyor
Takımından asla taviz vermiyor
Aklı toptan başka şeye ermiyor
Amigoya uyup ötmese olmaz
Maça gitmek için bileti aldı
Elin topçusunu şakşaklar oldu
Maçtan sonra beş gün açıkta kaldı
Sırtından ceketi satmasa olmaz
İşine gitmeye bile üşenir
Her maça giderken silah kuşanır
Maç sonunda nice olay yaşanır
Bir de kan davası gütmese olmaz
Ağzı dolu küfür eder dostuna
Toz kondurmaz takımının üstüne
Bürünüverir birden hayvan postuna
Kaybedince dayak atmasa olmaz
Coşunca kendini kayıp ediyor
Rast gele silahı sıkıp gidiyor
Takımına olan borcun ödüyor
Coşkuyu şiddetle tatmasa olmaz
Milyon dolarla olur sözleşme
Topunan, popuna geldi yozlaşma
Fanatizmde olmaz asla uzlaşma
Stadyum önünde yatmasa olmaz
Yiğit'in haline bakın ne olmuş
Çevresi çeperi topçuyla dolmuş
bundan böyle artık belasın bulmuş
Takımıyla birlik batmasa olmaz.......Harun Yiğit
.................................................................
Çelik Çomak Oyunu
Çelik Çomak Oyunu
Son günlerde Türkiye'de bütün yolların Cumhurbaşkanlığına kilitlendiğini,
Başbakanın yetmiş milyon Türk halkının eline çelik çomak verip dalga geçerek oynattığına tanık olduk!
Bunun üzerine biz de bir daire çizip, ortasına bir çomak çaktık. Çeliği çomağın üzerine koyduk. Elimizdeki
sopayla çomağın üzerindeki çeliğe öyle bir vurduk ki, çelik vınnn diyerek havalandı. Çeliğin havada uçtuğunu gören
diğer oyuncular başlarını gökyüzüne çevirip eteklerini açarak yakalamaya çalışırlarken çelik çomak oynayanların cüzdanlarını
çalanları kimse göremedi! Her yerde kol gezen hırsızlar Başbakan ın oynayın diye ellerine verdiği çelik çomak oyununda da boş durmadılar.
Havada uçan çeliği yakalamak telaşına düşen halk, önlerine bakmadan başları havada çeliğe bakarak koşanlar birbirleriyle öylesine
hızlıca çarpıştılar ki, çeliğin nere gittiğini kimse göremedi.
Çelik çomak oyununu oyuncuların eline verip oyunu atın üzerinden sereden başbakan bu durumu görünce gülmekten
kendisini tutamayarak binmiş olduğu atanın da huylanmasıyla bir anda boş bulunup yere yuvarlandı. Bunu fırsat bilen çelik çomak seyircileri
kazayla attan düşen başbakanı görünce ata binme yarısına başladılar. Atı olmayan çoğunluk ise ahırlarındaki uyuz eşeklerini meydana getirdiler.
Yıllardır toplu halde bir araya gelemeyen eşekler bir anda kendilerini boş bir meydanda görünce, sırtlarında sahiplerini
bile unutup kuyruklarını sopa gibi dikerek başladılar avaz avaz A i a i a i diye anırmaya!
Ortalık alışık olmadık rok konseri havasına döndü. Seyirciler ile oyuncular birbirine karışmış; büyük bir çoğunluğu
eşek üstünde olduğundan bütün biniciler kendi eşeklerinin seslerine bile tahammül edemeyerek iki ellerinin işaret parmaklarıyla kulaklarını tıkadılar.
Ortalıkta başı boş kalan çocuklar karışıklığı görünce korkularından ağızları salya sümük karışık avaz avaz zırlamaya başladılar.
Bu ortamı görünce ben durur muyum? Kaptığım gibi kameramı amatörce de olsa olayı görüntülemeye çalıştım.
Ben düğmeye bastım siz de izleyin, pardon okuyun aşağıdaki dörtlüklerde görüntüyü.
Harun Yiğit
Önünüze katıp üç beş koyunu
Sürün derler size vatandaş Osman
Elinizde çelik çomak oyunu
Kurun derler size vatandaş Osman
Takıp durman kulağına küpeyi
Patlatın bir, şişedeki tıpayı
Aranızdan kim kaparsa sopayı
Vurun derler size vatandaş Osman
Atla eşek birbirine karıştı
Toz dumanlı meydanlarda yarıştı
Üç beş katır dirim dirim direşti
Durun derler size vatandaş Osman
Elde kılıç, başta kaftan düşünüz
Boş hayalle gezer durur başınız
Sıka, sıka otuz iki dişiniz
Kırın derler size vatandaş Osman
Hele bir bak Ankara'nın taşına
Neler geldi memleketin başına
Kum altında kafanızı boşuna
Yorun derler size vatandaş Osman
Kaynar durur kara, kara kazanlar
Çelik çomak oyununu yazanlar
Bu oyunda her havaya kızanlar
Sürün derler size vatandaş Osman
Kim terk eder söylen eski huyunu
Herkes alsın üzerine payını
Yiğit'im der oynanılan oyunu
Sorun derler size vatandaş Osman.. .Harun Yiğit
...........................................................................
21.05.2007 00:19:22
Osman'a Acik Mektup'a YANIT
Ben vatandaş Osman
Sevgili hocam Mustafa Ceylan;
Gönderdiğim mektuba yanıt vermişsin, ne de güzel etmişsin. Almanya’da otuz yıldır ülkemde uzakta yaşıyorum. Almanya’ya gelen ikinci kuşaktanım . Nedeni nedir bilemiyorum ama tam otuz yıldır bu Almanya’ya bir türlü alışamadım!
Ülkemden uzakta kaldığım her an içerime buruk bir hüzün çöküyor. Taşını aldığım otunu yolduğum o toprakların hasreti düştü mü içime, ne memleketin tütünü, nede aslan sütü rakısı özlemlerimi gidermeye yetmiyor işte. Burada dostluklar bile tıpkı makineler gibi olmuşlar. Belli bir zaman sonra çalışmaktan dişlisi kırılan makineye benzeseler yine sözüm yok! Bozulunca işe yaramıyor buradaki dostluklar. Kaldır çöpe at anlayacağın.
Sevgili Mustafa Ceylan hocam;
Sen ülkemdeki çarpıklıklardan yakınıyorsun, ben gurbetteki vatan hasretliğinden, yabancılığımdan ve dışlanmaktan, yozlaşmadan bahsediyorum. Anlaşılan ikimizin derdi de birbirimizinkinden farklı olsa da, ortak bir yanı var.
Eğer o güzelim ülkemizde dışa bağımlılık olmasaydı da Mustafa Kemal in çizdiği doğrultuda olup üretici bir ulus olma azmi gösterebilseydik, bugün biz göçmen insanlar olarak rüzgarın savurduğu kum taneleri gibi yaban ellere savrulmazdık. İhracat % 9 ithalat % 23 ü aşmış.
Yoktan bir ülke kurulmuş, olmayan bir Osmanlı’nın bir sürü borçlarını ödeyip bütçemize hatırı sayılır para konulmuş, gelişmekte olan bir sanayi kurulmuş. Tanklarıyla, toplarıyla bu ülkeye ayak basamayanlar bir gün masa başında nasıl da işgal edivermiş memleketi. Kısa zamanda borçsuz ve sanayi devrimleri yapan bir ülkeden, sermayesinin %70 den fazlası yabancı sermaye olan borç batağında bir ülke konumuna düşüvermişiz. IMF boğazımıza bir tasma takmış, istediği yerlere sürükleyip duruyor! Yellensen ekonomik kriz oluşuyor.
Bütün bunlar bir yana sevgili hocam Mustafa Ceylan; bir de Sevr’i hortlatan politikacılarımız var. Sen ülkenin içinde yaşadığına bazı şeyleri sana göstermiyor olabilirler. Ama Almanya’dan görünenler çok çok farklı.
Mektubunda Türkiye’deki seçim adaletsizliğinden yakınıp mektubunda diyorsun ki:
‘’İstanbul- Ankara-İzmir-Antalya gibi büyük illerde yaşayan sen gibi ben gibi tam 120-130 bin vatandaş bir araya gelerek, sandığa oy atarak bir milletvekili seçip meclise gönderiyor, gönderecek. Tunceli, Bayburt, Artvin vb bazı illerde ise bu iş böyle değil. Bu illerde, en fazla 30-40 bin vatandaş bir araya gelerek, sandığa oy atarak bir milletvekili seçip meclise gönderecek. Ve meclise gidecek her iki milletvekilinin sadece birer oyu olacak ‘’ deyip eklemişsin: ‘’ Bize her türlü yaptırımı uygulayan batı neden seçim baraj konusuna değinmiyor’’?
Ah benim canım hocam bilmez gibi deme sende. Nedenini bal gibi biliyorsun, biliyorsun da yine de bana soruyorsun.
Bak sana kısa bir olay anlatayım. Bir arkadaşım ekonomik sıkıntıları yüzünden Almanya’ya gelmiş ve sözde siyasi iltica talebinde bulunmuş. İfadesini almak için çağrıldığı yerde önüne Türkiye haritası koymuşlar ve arkadaşıma sormuşlar: ‘’Nerede doğdun bize haritada göster’’ demişler. Arkadaş da haritada doğduğu ili işaretlemiş. Soran yetkili haritayı alıp odadan çıkmış. Daha sonra iltica talebinin kabul olduğunu bildirmişler; neden mi? Arkadaş Kürt olmadığı halde Alman yetkilinin elindeki kürdistan haritası içinde kalıyormuş doğduğu il de ondan!
Daha çok örnek vereyim mi sevgili hocam. Ben gece gündüz çalışıyorum ve alışverişe giderken elim titriyor. Her şey ateş pahası. Maaşımı zor yetiriyorum. Ama buradaki teröristler, her alışverişte, alışveriş arabası ağzına kadar dolu. 30 Yıldır Almanya’dayım daha bir defa olsun alışveriş arabam o şekilde dolu olmadı. Almanya, ben ve benim gibi çalışanların vergisiyle terörist besliyor.
Ah benim sevgili Mustafa Ceylan hocam ahhh
Sen memlekette seçim sisteminden yana yakıla dem vurup anti demokrat nedenleri bana soruyorsun. Dış işleri bakanı ABDullah Gül’ün Vatan Gazetesi’nden Sedat Sertoğlu’na röportajını görmedin mi sen? Adresi aşağıda veriyorum.
http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=7006827&tarih=2007-04-27
memleket aşkıyla yanıp tutuşanlar ya sürgüne gönderiliyor, ya mahpusa ya da Ülkeden kovulup "Vatan haini" damgasını yerken birilerine ülkesine küfür ettirtip büyük ödül veriyorlar.
Birileri ülkenin ‘’ üniter yapısını devrederek federasyona geçecek.’’ diye imza attırtıyorlar ama Cumhurbaşkanı adayı göstertiliyor.
Daha çok sevgili hocam hangi bir ihaneti sana yazayım, hangi ihaneti?
Yine ben burada mektubuma şimdilik son verip hani senin çok sevdiğin hiciv var ya onunla noktalayayım yine.
Sevgili Mustafa Ceylan hocam, kendine iyi bak, bütün dostlara selam ve sevgilerimi ilet. Oy kullanmaya geleceğim. Haziran’da memleketteyim.
Harun Yigit
Ben Vatandaş Osman
Al bayrakla meydanlara çıkanı
Saysın hele ben vatandaş Osman’ım
Kulak verip milyonların sesini
Duysun hele ben vatandaş Osman’ım
Boş beyinle avaz avaz yırtınan
Çıkar için sağa sola sürtünen
Arapların çarşafını örtünen
Uysun hele ben vatandaş Osman’ım
Şüphe vardır düzenbazın dininde
Nefret gizli seksen yıllık kininde
Elde çomak üç beş koyun önünde
Yaysın hele ben vatandaş Osman’ım
Seyrederim böyle komik tirajı
Çürük çarık doldurdular garajı
Adaletsiz seçimlere barajı
Koysun hele ben vatandaş Osman’ım
Bir olup ta conilerin itiyle
Bölücüler ortak olmuş batıyla
Tüyü bitmez yetimlerin etiyle
Doysun hele ben vatandaş Osman’ım
Saçımızı tel, tel yolup eğiren
Meydanlarda öküz gibi öğüren
Her köşede ayrı, ayrı bağıran
Baysın hele ben vatandaş Osman’ım
Giyinmişler el alemin saltanı*
Duydunuz mu gizli gizli haltını
Delik deşik memleketin altını
Oysun hele ben vatandaş Osman’ım
Kesilecek artık bize ur gelen
Uyansınlar Yiğit’liğe ar gelen
Yıllar yılı başımıza her gelen
Soysun hele ben vatandaş Osman’ım… Harun Yiğit. 20.05.2007
*Salta: Yakasız iliksiz kolları bolca bir çeşit kısa ceket.
...............................................................
ÇİRKİNLİKLERİN AF SÜRECİ BAŞLADI
Bağıra çağıra, bağırta çağırta sonunda Türkiye bir seçim sürecine girdi. Bu dönemler ülke genelinde hep sancılı geçmiştir. Bir oy için binlerce yolsuzluğun, ahlaksızlığın ve üçkağıtçılığın sergilendiği bir dönem olmuştur hep. İşte yine böyle bir döneme girdik!
Tencereyi götür kapağını sonra al. Ayakkabının birini seçim sonunda al. Oğlun kapıcı, kızın sekreter mi olacak, seçimi bekle.
İşin en acı yanlarından birisi de arazi mafyasının iş başı yaptığı bir dönem olacak. Daha şimdiden haberlerde bu ve benzeri kokular çıkmaya başladı bile. Büyük şehirlerde villa kondu sahiplerinin oy pususuna yattığını okuyup görüyoruz.
Bu AF denilen illet neden sadece bizim ülkemizde var dersiniz? Neden insanımız uzun vadede düşünmüyor da küçük çıkarlar için kısa vadeli hesaplar peşinde? Neden ‘Namus’ dediği oy’unu bu küçük çıkarlar için satıyor, ya da satın alacak kadar alçaklaşabiliyor?
Hiç kimse hesap sormuyor. Biri çıkıp da meydanlarda: ‘’Arkadaş, geçen seçimde hani söz vermiştin ‘Dokunulmazlıkları kaldıracağız, şeffaf olacağız vs’ demiştiniz; şimdi utanmadan yeni vaatlerle gelip, hangi yüzle bizden oy istiyorsunuz’’ neden denmiyor? Neden bu insanımız bütün vaatlere hep şakşak tutuyor?
Yoksa; ‘’Seçimden seçime nasıl olsa satılacak bir oy’um var. Hele seçim gelsin’’ diye dört gözle beklemeyi yurdum insanı iyice alıştırıldı mı?
Artık insanımın uyanması gerek diye düşünüyorum. Öylesine tüketici toplum olduk ki; hiç kimse çıkıp da ‘’Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir ülke’’ demesin, çünkü diyemez! Donumuzun lastiği bile dışardan geliyor.
Bu seçim de yine çok konuşulup çok yazılacak! Birçok sahtekarlıklar havada uçuşacak. Bir de internette oy kullanma olayı çıkarsa yandık ki ne yanma. Seçim startı verilir verilmez Alaca Karanlık düzenbazları piyasadan TC kimlik numarası toplamaya başladıklarına bizzat şahit oldum.
Eee, ne diyeyim; 46 yaşındayım kısmet olur ise ilk defa ülkeme gidip oy kullanacağım. Darısı benim gibi olanların başına ama sakın TC kimlik numarasını ‘’Yani NAMUSUNU’’ kimse kimseye vermesin.
Her zamanki gibi ben yine sözü hiciv ile bitireyim…
Harun Yiğit
Af Edilir Vatandaş
Gece kondu yapmak için bir arsa
Alın kaçın, af edilir vatandaş
Piyasada rakı şarap ne varsa
Bulup için, af edilir vatandaş
Memlekette oynanılan oyun var
Sürülere katılacak koyun var
Nasıl olsa satılacak oy’un var
Beleş geçin, af edilir vatandaş
Şu dünyada kaç ağacın dikili
Düşünecek tarlan mı var ekili
Cebi para dolu olan vekili
Hemen seçin, af edilir vatandaş
Gerek yoktur bu aylarda korkuya
Varsın batsın yaşadığın Türkiye
Katliamlar yapın arka arkaya
Biçin, biçin, af edilir vatandaş
Cücükleri sağ bırakma yuvada
Nasıl olsa leş çoğaldı ovada
Karga gibi kanatlanıp havada
Haydin uçun, af edilir vatandaş
Düşünme sen yatın mı var koylarda
İki dönüm tarlan mı var köylerde
Ne var ise çal, çırp sen bu aylarda
Bütün suçun, af edilir vatandaş
Çuval delik, akıttılar unları
Unutmayın, düşen Yiğit canları
Bir kez olsun düşündün mü bunları
Acep niçin, af edilir vatandaş… Harun Yiğit 23.05.2007
...............................................................
EY ANKARA, BİZ SANA NE DİYELİM?
Son günlerde Türkiye’nin başkenti Ankara’nın en işlek caddesinde intihar saldırısı düzenleniyor. Suçsuz 6 insanın hayatını kaybettiği ve onlarca yaralının olduğu, ülkemin değişik yerlerinde terörün estiği bu günlerde, birçok eli kalem tutan dostlarımız haklı olarak tepkilerini dile getirdiler. Bir kez daha terörü lanetliyor ölenlere rahmet, yakınlarına sabırlar dilerim.
Bugünkü yazımda başka bir konuyu ele alacağım. Ülkemden uzak yaşayan yurtdışındaki yalnız bırakılmış insanlarımın üzerinden oynanan oyunlardan sadece birine değinmeye çalışacağım.
Özellikle Almanya’nın yeni Göç Yasası ve Almanya’da yaşayan vatandaşlarımızın bu yasaya karşı duyarsızlığı. Ahmet Külahçı’nın deyimiyle ‘Tepkisiz Göçmenler’.
Yeni Göç Yasa’sı özellikle de Türkleri kapsamaktadır. Bu yasayla sadece göçmenlere karşı önlem değil, özellikle Türkler hedef alınmaktadır. Yasanın gerekçelerinde zorunlu evlilikler ileri sürülmektedir. Yasadaki bu gerekçe ile sanki Türkiye’deki bütün evlilikler zorunlu evlilikmiş gibi gösterilerek özellikle Türkler bu gibi suçlamayla karşı karşıya bırakılmıştır. Almanya’nın yapmış olduğu bu ayırımcılık, sadece burada yaşayan Türklere değil Türkiye’ye yapılan büyük bir hakarettir!
Bu ayrımcılık yasası, bazı sivil toplum örgütlerini harekete geçirse de Almanya’da yaşayan Türklerin vurdumduymazlıklarını gözler önüne sermektedir. Berlin’de üç ayrı sempozyum yapılıyor ve bu üç ayrı sempozyuma toplam katılım sayısının toplam katılım sayısının 200’ü geçmediğini belirtip haklı olarak yakınan gazeteci sayın Ahmet Külahçı’nın ‘Tepkisiz Göçmenler’ isimli yazısından kısa bir örnek aktarmak istiyorum.
‘’Berlin’de 138 bini Türk vatandaşı olmak üzere Alman vatandaşlığına geçenlerle birlikte 220 bine yakın Türk kökenli insan yaşamaktadır.
Berlin’de yaşayan göçmenlerin sayısı 470 bin civarında.
Böyle olduğu halde, bir protesto gösterisine katılanların sayısının 200’ü bile geçmemesi son derece düşündürücüdür. Daha doğrusu ayıptır…
Zaten bu tepkisizlik nedeni ile o dönemde iktidarda bulunan Kohl hükümeti, 1990’lı yıllarda o zaman adı ‘’Yabancılar Yasası’’ olan Göç Yasası’nda göçmenler aleyhine çok önemli değişiklikler yapmıştı. Şimdiki hükümet de tepkisizliği fırsat bilip, aynı yoldan devam etmektedir.’’
Ahmet Külahçı, 24 Mayıs 2007 Hürriyet.
Bazı çevreler Yasanın Anayasa’ya aykırı odlunu söyleyip ‘Almanya’nın Yüzkarası’ deseler de, Türkiye’ye ve Türklere hakaret olarak kabul etsek de biz bu hakaretleri hak ediyor muyuz? Bence bu soruyu kendimize sormamız gerek diye düşünüyorum.
Gerçekten Almanya’da yaşayan bizler yukarıdaki yazıdan da anlaşıldığı gibi ne kadar tepkisiz kaldığımızı ve kendi haklarımızı koruyamadığımızı, elimizdeki haklara da sahip çıkamadığımızı açıkça görmekteyiz.
Bütün bu olanlar bir yana, Ya Ankara? Ankara’ya ne demeli? Elbette Ankara’ya da suallerim olacaktır. Yeşil sermaye dolandırıcılarına para toplayan siyasiler, yurtdışında yaşayan vatandaşlar söz konusu olunca neden hep tepkisiz kalıyorlar?
Geçmiş iktidarlarda sahipsiz olduğumuz gibi son dört buçuk yıllık siyasi iktidar tarafından da yalnız bırakıldık! Hangi siyasi anlayış iktidar olursa olsun, ben Ankara olarak bilirim ve şimdi ben sormaz mıyım: ‘’Ey Ankara Biz Sana Ne Diyelim’’ diye.
Türkiye üzerinde hiçbir hakkı olmayan AB ülkeleri Türkiye üzerinde her türlü baskıyı artırırken neden vatandaşlarının yaşadığı bu ülkelere karşı ANKARA ses çıkartamıyor? ‘İnsan Hakları’ borazancılarına Ankara tarafından neden insan haklarını hatırlatma gereği duyulmuyor ? Bu kadar mı aciz Ankara?
Harun Yiğit
Ey Ankara
Kağıt üzerinde Alaman olduk
Ey Ankara biz sana ne diyelim?
Sayenizde şimdi vatansız kaldık
Ey Ankara biz sana ne diyelim?
Sürgün gibi yaban ele atıldık
İşsizliğin kervanına katıldık
Oynanılan oyunlarda ütüldük
Ey Ankara biz sana ne diyelim?
Muhalefet partileri koz buldu
Üstümüzden söyleyecek söz buldu
Özellikle biz Türkleri yoz buldu
Ey Ankara biz sana ne diyelim?
Sakız olduk bay Bosbach'ın dilinde
Yalnız kaldık bu yabanın elinde
Taş mı olduk acep senin yolunda
Ey Ankara biz sana ne diyelim?
Seçimlerde malzemeyiz bunlara
Her fırsatta sürülürüz önlere
İş bitince atılırız sonlara
Ey Ankara biz sana ne diyelim?
Ankara'nın suskunluğu bilindi
Vatandaşlık elimizden alındı
Çok vatandaş kütüklerden silindi
Ey Ankara biz sana ne diyelim?
Kurmuşlar bak demokrasi parkını
Her havaya döndürürler çarkını
Giyinmişler insan hakkı kürkünü
Ey Ankara biz sana ne diyelim?
Avrupalı ortak oldu sen pazar
Bu ortaklık kuyumuzu hep kazar
Bir okusan gazeteler ne yazar
Ey Ankara biz sana ne diyelim?
Nazilerin yaptığını görmedin
Yakanlara hiç bir tepki vermedin
Bir kez olsun halimizi sormadın
Ey Ankara biz sana ne diyelim?
Yeter artık diyeceğiz bilesin
Uyanıp da yanımıza gelesin
Harun der ki biraz Yiğit olasın
Ey Ankara biz sana ne diyelim?....Harun Yiğit
....................................................................
TERÖR DİLENCİLİĞİ
Öyle bir zamana girdik ki; Türkiye Cumhuriyeti’nin başında bulunan iktidar sahiplerinin ülkeyi düşürdükleri çıkmazı ve bu iktidarın son üç yıldır teröre ve teröriste nasıl cesaret verdiğini gördükçe Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’Gençliğe Hitabesi’’ hep aklıma geliyor.
Gençliğe Hitabe’yi elbete hepimiz defalarca okuduk ve birçoğumuz da ezbere biliyor ama ben yine de aklıma gelmiş iken burada sizlerle paylaşmadan edemiyeceğim.
ATATÜRK'ün GENÇLİĞE HİTABESİ
Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte; bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
K. ATATÜRK 20 Ekim 1927
Gençliğe Hitabe’yi okuduk; şimdi size sormaz mıyım: Terör her gün canlara kıymaya büyük bir hızla devam ediyor. Daha devlet bile olmayan, dünün teröristi bugün koskoca bir ülkeyi resmen tehdit ediyor! ABD savaş uçakları sınır ihlali yapıyor, ‘’Bir dakika mı, dört dakika mı?’’ Tartışması var. Tehdit edilen Türkiye Cumhuriyeti’nin iktidar sahipleri sus pus! Öyle ya beylerimiz seçim derdinde.
Genelkurmay Nisan ayında açıklama yaparak: ‘’Biz hazırız, Siyasi kararlılık gereklidir’’ diyor. Başbakan ise aradan bunca zaman geçtikten sonra: ‘’Asker isterse’’ diyor.
Hani internet muhtırasından sonra yaptıkları: ‘’Asker Başbakana bağlıdır’’ açıklaması nerede? Acaba bu iktidar sahipleri Türk halkını kandırmak ve oyalamak için bir başka taktiğe mi girdiler ?
Artık bu halk bir şeyi görmek zorundadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetenler resmen Amerika’dan TERÖR DİLENCİLİĞİ yapıyorlar! Bir düşünün, elin atıyla yol alıp elin itiyle ev koruyacağız. Ne kadar vahim bir duruma düşmüşüz!
Bütün bunları gördükçe aklıma ilk gelen ‘’ MUSA’NIN GÜL’Ü .Yayınevi : Togan Yayıncılık Dizisi : Araştırma -İnceleme Dizisi. Yazarı : Ergün POYRAZ ‘’ kitap oluyor: Bu kitapta Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı ve Dışişleri Bakanı’nın ABD vatandaşı olduğu yazıları.
Not: Bu iddialara bugüne kadar hiç bir itiraz olmadığı da ayrı bir konu!
Burada ABD vatandaşlık yeminine bir göz atıp, neden başta teröre ve ABD ye toz kondurulmadığını sanırım düşünmek gerek!
ABD vatandaşlık yemini
"Burada, önünüzde, şimdiye kadar tabiiyetinde bulunduğum her türlü devlet tabiyeti ve egemenliğini reddettiğime; Bundan böyle, ABD Anayasası'nı ve yasalarını iç ve dış düşmanlara karşı savunacağıma; ABD'ye bağlılık ve sadakat göstereceğime; kanunun gerektirdiği hallerde ABD ordusuna hizmet vereceğime; kanunun gerektirdiği durumda sivil yönetim altında ulusal önemi olan işlerde
çalışacağıma ve bu yükümlülükleri özgür bir şekilde, akıl sağlığım yerinde ve samimi olarak üstleneceğime yemin ederim. Tanrı yardımcım olsun."
Evet bu yemini edip de yeminine bağlı olanlar başımızda olduğu sürece biz coni’den icazet almaya mecburuz. Ayrıca birde Sayın Başbakanımızın her yerde övünerek söz ettiği: ‘’Ben Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanıyım’’ diyerek büyük bir övünçle söz ettiği ‘’Büyük Ortadoğu Projesi’’ var. O projenin de haritası aşağıdadır. Başbakanımızın övgüyle söz ettiği ve eş başkanı olduğu projeye bir bakın da ülkeyi kimler yönettiğini görün hele!
PENTAGON’un çizdiği ve yayınladığı haritadır bu
Ne diyor aşık Mahsuni Şerif: ‘’Bir daha gel, gel Samsun’dan/ Sarı saçlım mavi gözlüm’’
Neyse ben sözü uzatmayayım da şu anda aklıma gelen taşlamayı sizinle paylaşalım. Siyaset beni aşar, ben sadece şiirin peşinden koşarım.
Harun YİĞİT
Refah deyip, anamıza sövdüler
Tarikatı tepemize diktiler
Ele güne bizi rezil ettiler
AB deye diye
Bütün değerleri yıktılar
Daha uymak yakışır mı bizlere
Ulu önder Atatürk’e sövdüler
Lan, diyerek çiftçileri kovdular
Laf edeni yaka paça dövdüler
Allah bile tekelinde bunların
Haydin millet,
Defterini dürün artık onların…
…
Ev korunmaz el itiyle
Yol alınmaz el atıyla
Emperyalist şu batıyla
Amerika can demiyor
Sülük gibi kan emiyor
Azrail’e para öder
Çok beyinsiz sürü güder
Terör bile ihraç eder
Amerika can demiyor
Sülük gibi kan emiyor
Bölmek için planları
Sıraladı yalanları
Vurdu namaz kılanları
Amerika can demiyor
Sülük gibi kan emiyor
Vietnam’dan kırbaç yedi
Afganistan, Irak dedi
Sıra bizde seni gidi
Amerika can demiyor
Sülük gibi kan emiyor
Akrep gibi döner durur
Çıkar için kendin vurur
Bataklığı bir gün kurur
Amerika can demiyor
Sülük gibi kan emiyor
Türk milleti artık uyan
Bölüyorlar ayan beyan
Bizi bize düşman sayan
Amerika can demiyor
Sülük gibi kan emiyor
Diş bileyip çatmayınca
Önümüze katmayınca
Kökten söküp atmayınca
Amerika can demiyor
Sülük gibi kan emiyor
Silkinip de kalkmak gerek
Milletçe el ele verek
Başta İncirlik’ten sürek
Amerika can demiyor
Sülük gibi kan emiyor
Bu suskunluk acep nedir
Akan Mehmetçik kanıdır
Yiğit olmak zamanıdır
Amerika can demiyor
Sülük gibi kan emiyor…
Harun Yiğit 28.05.2007
Alıntı
Tweet
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2023
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder