• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
YENİNİN YENİSİ OLMAK-1
Dışarıda Site Yönetimi
Admin
*******
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesaj Sayısı: 12,518
Konu Sayısı: 11,588
 
#1
05/05/2008, 01:26
YENİNİN YENİSİ OLMAK

Mustafa CEYLAN

Günümüz Türk Şiir Dünyasında internetin sunduğu imkânlarla bir fırtınadır, kasırgadır esip gitmekte.Göz gözü görmüyor, toz duman içinde her yer... İnternetteki her siteden derin feryatlar yükseliyor. Şiirimiz, şiir ağacımız ardı ardına baltalar yiyor, hem de şiir adına, şiir yazıyorum diyenler tarafından. Ah ki ah!!! Vah ki vah!! Kara bir zaman girdabındayız... Bu kara zaman gidecek mi dersiniz?

Peki kim, nasıl ve ne zaman bu kara zaman dilimini şiirin sonsuz aydınlığıyla aydınlatacak dersiniz?

Öncelikle bu karalık nerden gelmekte, geliniz ona bir bakalım, olur mu?

Şahsen ben, şiir yazanın "çokluğu"ndan asla şikâyetçi değilim.Şiire dair internet sitesi, radyo, dergi vb'nin çokluğundan son derece memnunum. Hattâ, daha da çoğalsın arzusundayım. Fakat, esas olan bu çokluğun, "kalitesi", "kalıcılığı"... İşte biz bunu bekliyor ve istiyoruz.

Şiiri düzyazı, nesirden ayıran ve diğer sanatlardan ayıran özellikler nelerdir? Genç şairlerimizin bunu çok iyi bilmelerini istiyorum.

Serbest şiir, "tamamiyle, biteviye serbest, rast gelesiyelik" asla değildir.

Günümüz serbest şiir tutkunu arkadaşlarımın çoğuna bakıyorum da, maşallahları var, günde bir değil, beş-altı şiir yazanları pek fazla. Şiirinin "çokluğu"yla övünen şair yerine, gelecek yüzyıllarda da kendini ve şairini yaşatacak Mimar Sinan eseri benzeri "kalıcı şiir"i yakalamış, kendi tarzını oluşturmuş,fakat övünmeyen, kadirşinas şair olabilsek keşke...

Derdimiz büyük. Büyük derdi deşmek yerine bu yazımda sizlere serbest şiire dair ÖNERİLERİM' i getirmek istiyorum.

Ve
Diliyor, bekliyorum ki, gençlerimiz "yeninin de yenisi" olsunlar.

Yeninin de yenisi olmak için ne yapmak gerek?
Yeninin de yenisi olmak için okumak, araştırmak, tefekkür etmek, tecrübe etmek, düşünmek, çalışmak gerekli. Maziden, şiir tarihimizden hız ve ilhamlar almak gerekli.

42 yıldır şiir dünyası içindeyim. Şimdi rahmetli olmuş önemli şairlerimizin rahle-i tedrisinden geçtim, ders aldım. Çokça okudum, araştırdım, denedim, çok şiirimi yaktım, yırttım ve halâ "kalıcı şiir" peşindeyim.

Tecrübelerimin akıl ve ruh dünyamda oluşturduğu SONUÇLAR'ı burada, bu sayfalarda, sizlerle paylaşmayı bir görev addediyorum.

Bu nedenle;
Dilerim, bu önerilerimi dikkate alan olur.

İşte İLK ÖNERİM :

1)Bakınız, HAN DUVARLARI şiirini hepiniz bilirsiniz, değil mi? Faruk Nafiz ÇAMLIBEL'in bu şiiri, yazıldığı dönemin "yeninin de yenisi" bir şiiridir. Ve Türk şiir tarihimizin en önemli kilometre taşlarından birisidir." HAN DUVARLARI" şiirini zirvede tutan, o güne kadar "beyit" tarzında yazılmış bir şiirin mısraları arasına "Maraşlı Şeyh oğlu Satılmış" ın dörtlükler_koşma-ile girmiş olmasıdır. Ölümsüzlüğü bence oradan gelmektedir.

Şimdi soruyorum:

Serbest şiir yazan kardeşlerim, serbest şiirin arasına niye bir dörtlük veya uyaklı-ayaklı-hece veya aruzla yazılmış dizeler monte etmeyi denemezler ki?

Ünlü şairlerin unutulmazlar arasında katılmış çoğu serbest şiirine bakınız, mutlaka;

İÇ AHENK'i sağlamak için KAFİYE veya REDİF'lerden, ses oyunlarından istifade etmişler veya, mısraları arasına HECE - ARUZ u serpiştirmişlerdir.

Arif Nihat ASYA'nın "BAYRAK" şiirini okuyun, başlıbaşına serbest bir şiirdir, ama, muhteşem ses benzeşmeleri vardır.

Bakın şahsen ben SERBEST ŞİİR ile HECE ŞİİRİ'ni bir araya getiren yeni bir NAZIM TÜRÜ ÖNERİSİ ortaya attım. "HER İNSAN ve BEN" başlıklı ve buna "BULUŞMA" adını verdim. Hece ve serbestin buluşması yani. İsterseniz, bir inceleyin.

Genç şairlerimizin ve geleceğe kalma kaygısı taşıyan şairlerimizin "yeninin de yenisi" olmaları için, yenilikten asla vaz geçmemelerini önermekteyim. Yenilik ama, mazinin tecrübelerinden istifade ederek tabi.


.....DEVAM EDECEK....


Mustafa CEYLAN
Alıntı  
Dışarıda Site Yönetimi
Admin
*******
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesaj Sayısı: 12,518
Konu Sayısı: 11,588
 
#2
05/05/2008, 22:24 (Bu mesajı son düzenleyen: 05/05/2008, 22:34 Site Yönetimi.)
YENİNİN YENİSİ OLMAK-2

"YENİLİK ANLAYIŞIMIZ"

Mustafa CEYLAN

Şiirimizde yenilik,eskiyi inkâr etmek hiç değildir! Şiir tarihimizin altın zincirinin halkalarını kabul etmeyen,onlardan aşk-hız ve ilham alamayan bir zihniyet, yeniliğe de adım atamaz. Köksüz ağaç olamayacağı gibi, köksüz şiir ve şiirde yenilik de olmaz, olamaz. Şiir gökdelenlerini sağlam temeller üzerinde yükseltmeliyiz.

Mazinin havasını, enerjisini, tekniğini âti'ye, geleceğe; bugünü de harmanlayarak sunabilen şair başarılıdır ve yenilikçidir.

Şiirimizin kilometre taşları olan ozanlarımızı, edebi akımların lider kadrolarını,hamur yoğurma-şiir yazma teknik ve söylemlerini bilmek ve onları daha da geliştirmeye biz yenilik diyoruz. Bazıları buna "restorasyon"-"yeniden düzenleme-süsleme" diyebilirler. Varsın ne derlerse desinler. Ama, yeni sesler ve yeni imzaların, geleceğe kalmalarının yegâne yollarından birisi de bu değil midir?

Dün, internet yoktu, elektronik-bilgisayar hızı yoktu, hattâ matbaa yoktu, bunca şiir radyosu, televizyon yoktu. Dün, Anadolu'nun bir kasabasında, âşıklar kahvehanesinde veya Toroslar'ın tepesinde çalınıp söylenen bir ezgi, ağızdan kulağa, telden tele, bir uçtan bir uca Anadolu'yu ve Türk dünyasına ulaşabiliyordu.Bugünün teknolojik imkânlarını, şairlerimizin çok iyi değerlendirmesini arzu etmekteyiz.

Yenilik, zamana yenik düşmemeli. Çağların tunçtan sinesini delip geçebilmeli.

Madem ki, şiire çoğu şairimiz "söylenmemişi söylemek sanatı" diye tarifler getirmektedir.
Madem ki, Orhan Veli, Ankara hipodromu gişesinde karşılaştığı Ahmet Tufan Şentürk'e ( siz bunca zamandır, dört bacaklı, düzgün masaya alıştınız; ben sizin önünüze üçgen bir masa koydum. Siz bugüne kadar evinize ana giriş kapısından girmeye alışmıştınız, ben aynı eve başka yerlerden de, bacadan da, açık pençereden de girilebileceğini ispat ettim) demiştir.

Biz, bunca teknik imkânlar elimizin altında iken, niye alışılmışın kalıplarını kırmayalım?
Necip Fazıl Üstadımız da, "Çile" isimli eserinde "poetika"sını anlatırken kalıp kırılmasını, kalıbın dar alanından çıkılmasını gerektiğini vurgulamamış mıdır?

Bence, kalıbı kırmak; geleneksel HECE-ARUZ şiirimizin ÖLÇÜ adını verdiğimiz KALIPLARI nı inkâr etmek değildir. Aksine; onlardan istifade ederek, ileriye doğru hamle yapmaktır.

ARUZ' u, Arap ve Fars patentinden çıkartarak Türk Dili'nin engin okyanusunda dalgalar araştırmak, bizim, günümüz şairlerinin baş görevi olmalıdır. TÜRK ARUZ'u özlemini çekmekteyim şahsen ben. Dilciler ve üniversitelerimizin edebiyat fakültesi kürsülerinden bunu bekler, bunu özlerim. Evet, TÜRK ARUZU... Bu sahada, İbrahim Alâattin GÖVSA dahil, çoğu şairimizin önemli çalışmaları da olmuştur. Yapılan bu çalışmaları ileriye taşıyacak dilciler ve edebiyatçılar nerdesiniz? Aruz'un o meşhur kalıpları ve mazmunlarını dilimiz, harsımız, kültürümüze göre, yeniden düzenleyecek uzmanlar çıkmazsa; elimizden geldiğince bunu biz ortaya koyacağız.

Milli veznimiz HECE' de de;yeni atılımlar doğuracak yeni nazım türleri ve tekniklerini de bir bir ortaya atacağız.

Şimdi, sözümüzün burasında, bir ÖNERİ GÜLÜMÜZÜ atalım olur mu?

İşte önerim:

ÖNERİ-2

2)Nitekim "ÇAPRAZLAMA" adını verdiğimiz yeni nazım türü önerimiz bu çalışmamızdan sadece birisidir.
Biliyorsunuz ki, İslamiyet öncesi Türk şiirinde KAFİYE, MISRANIN BAŞ TARAFINDA İDİ. Daha sonra mısranın ORTASINA geldi. islamiyet'i kabulümüzden sonra, KAFİYELERİMİZ MISRA SONLARINA geçti. Sanki, orada çakılıp kaldı. ÇAPRAZLAMA ile biz şahsen bu kalıbı değiştirmeye çalıştık.

Yenilik, sadece şiirin fiziksel yapısında değil; öz'ünde de olmalıdır. İMGE'lere boğulmuş, ANLAŞILMAZ şiir yerine, GELENEKSEL ŞİİRİMİZİN nefesini günümüzle çiçekleyip, gül kokulu nefesleri iletmeliyiz gelecek nesillere. Şiirin ANLAM ve TEMA'sı üzerinde de hamleler gerçekleştirmemiz şarttır.

....DEVAM EDECEK....

Saygılarımla.
Mustafa CEYLAN
Alıntı  
ahmet idrisoğlu
Misafir
 
#3
05/05/2008, 22:58
Aziz üstadım.
Eski şairim kompleksine girmeden, her şairin örnek, ibret ve ders alabileceği uyarı ve eğitici mahiyetteki yazınız için müteşekkirim. Aznce siteye de atmış olduğum serbest tarzda ama içinde hece ninde bulunduğu bir şiirimi belki tesadüfen yazdım. Ama sanırım kısmende olsa önerinize uymuşum.
Kimi görmek için çıplaklığını,

Sen güzeller güzeli, insanlığın kadını,
Kimi, dini kullandı sana ermek için,
Kimi dinsiz taparca arzularına,
Irzını istedi bir lokma ekmek vermek için.
Kimi, kendine saklamak için istedi örtünmeni,
Kimi muska yazdı göbek altlarına,
Yazılır mı Hakkın adı, kasığa, apış arası?
Rastladık kimlerin nice haltlarına.
Kimi görmek için çıplaklığını,
Mubah dedi, üstsüz gezinin ne olur?
Sakladı kendini laik diyerek,
Sözde kadın haklarını savunur.

Şükranlarım, saygı ve selamlarımla efendim.
Alıntı  
Dışarıda Site Yönetimi
Admin
*******
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesaj Sayısı: 12,518
Konu Sayısı: 11,588
 
#4
07/05/2008, 04:06
YENİNİN YENİSİ OLMAK-3

"BİZ ve DÜNYA"

Mustafa CEYLAN

Biz, Türk şairleri olarak, öncelikle "Bizim edebiyat-şiir tarihimizi" ve klasikleşmiş, zirvede taht kurmuş şairlerimizi ve şiirlerini;gönül gözüyle okumak ve bilmek durumundayız. Kendi köklerini bilemeyen, köklerine yabancılaşmanın getirdiği karanlık bir tünelden geçiyoruz. Tüneli aydınlatacak ışık, bizim kendi içimizde, kendi edebiyat tarihimizde var, hem de bitimsiz bir enerji trafosu gibi bizi bekliyor.

Anadolu'nun mayalandırdığı, Anadolu insanının teknesinde yoğurduğu şiir dünyamız, bizim olduğu kadar Dünyanın da ortak mirası ve ortak kültür değerlerindendir.

Tek başına, ıssız bir ada' da yaşamıyoruz. Şair, içinde yaşadığı toplumun aynasıdır. Ruhudur, yüreğidir, özde özüdür. Toplumun çektiği acı ve sıkıntıları can özünde toplum bireylerinden evvel duyandır şair. Coğrafyayı ve doğayı; içinin ovalarındaki deli taylarla insan sancıları ve kaygılarıyla bütünleyip koşturandır. Hedefi insandır şairin...

Cennet vatanımız, üç kıtanın arasında bir köprü. Nice medeniyetlere beşiklik etmiş, çağların kapısının kilidini açmış, tarihe damgasını basmıştır. Dün böyle idi,bugün olumsuz manzaralara aldanıp ümitsizliğe düşmemeliyiz. Yarınlarda gene hakkımız olan noktalara, zirvelere geleceğiz inşallah.

"Komşu komşunun külüne muhtaçtır","komşusu açken tok yatan bizden değildir" gibi önemli sözlerimiz vardır. Bütün bu sözler, birey ve toplum bağını ortaya koyar. Üstelik bugün, "Globalleşme" - "küreselleşme" diye yeni kavramlar da var.

Yani,
Teknolojik gelişmeler karşısında ülkelerin sınırları kolaylıkla aşılmakta; Erzurum'un bir köyünde oturan bir insan, artık, teknoloji sayesinde dünyanın öteki ucundaki kütüphaneye ulaşabilmekte, oradaki eserleri okuyabilmektedir.

Bu "bütünlük-birleşme ve globalleşme" den şiirimiz de etkilenmiş ve etkilenmeye devam etmektedir.

Dil alanındaki olumsuzlukları hepimiz her gün kentlerimizde yüzlerce-onbinlercesini görerek yaşıyor ve üzülüyoruz, öyle değil mi?

Peki, Japon, Çin vb ülkelerin her türlü sanayisi, oyuncağından otomobiline kadar ithal ediliyor, sokaklarımızı, evlerimizi, vitrinlerimizi dolduruyor da, şiir alanında-edebiyat alanında durum nedir? Merak edeniniz var mı? Kaçımız bugün Japon- Kore edebiyatından haberdar ki? Çin'in yaşayan en ünlü şairi kim, merak ettik mi? Peki, Filipinler şiirinde de kafiye, uyak var mıdır? Ya Fransız "Şanson Şarkıları"ndaki kafiye yapısı ve hece sayısı ve kalıplarI, acaba bizim Milli veznimizin kopyası mıdır? Ne dersiniz?

Her meslek erbabı, kendi mesleği alanında Dünyadaki gelişmeleri takip etmezse, başta teknoloji alanında olmak üzere, her alanda geri kalır. Gerilik, yok oluştur, kayboluştur. Ayakta kalmak, başarılı olabilmek için; mesleğinin dünyadaki durumunu çok iyi takip etmek şart değil midir?

O zaman;
Peki, ya şiir? Şiir alanında ne var?
Dünyanın diğer ülkelerinin şiiriyle bizim şiirimizi mukayese ettik mi hiç?

Şimdi;
Sözümüzün burasına bir ÖNERİ GÜLÜ atalım, olur mu?

ÖNERİM: 3-

3)Bakınız, Japon şiirinde HAİKU adıyla anılan bir şiir türü var. 5/7/5/7 hece sayısıyla yazılan bir şiir. Derler ki, "harakiri-intihar" edecek japon, bir kaç gün inzivaya çekilirmiş, meydana çıkıp intihar edeceği-harakiri yapacağı zaman, son sözünü-kısa, özlü, net sözünü söyler öyle öldürürmüş kendini. İşte o anda söylediği son söz, genellikle çok özel ve özlü, 5 /7/5/7 hece sayısıyla yazılmış bir şiirdir ve buna HAİKU denir. Diyenler böyle anlatır hep. Geliniz, HAİKU başta olmak üzere, Japon şiirine bir göz atınız, olur mu?

Bizim kısa şiirimiz, özlü sözümüz ise bana göre MANİ'lerimizdir. Eskişehir köylerindeki "ŞINLAMA" denilen "mani atma"ları izlediniz mi bilmem? Ama, izlerseniz, benim olduğum gibi, hayran kalırsınız, büyülenirsiniz.

Geliniz, MANİ konusunu da bir araştırın, inceleyiniz.
Bakın,
Şahsen ben, bizim MANİ'miz ile Japon HAİKU'sunu bir araya getiren ve "GÜLCE" adını verdiğim yeni bir NAZIM ÖNERİSİ ortaya attım.
İnceler ve dener misiniz?
Siz de GÜLCE' ler kaleme alır mısınız?

.....DEVAM EDECEK....

Mustafa CEYLAN
Alıntı  
Tweet      
     


Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2021 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder