Öykü: İlqar Müezzinzade

[undefined=undefined]Yerkürenin patlamasına 3 gün[/undefined]

yerkürenin karnı ağryıırdı. Bütün dünya bir havada, bir durumda, bir seviyede idi. Dünya sancılanmışdı demek. Toprak soğuk tatlı, denizler buz, ormanlar tuz tadı veriyordu. Dağ basıyorlardı derelere ve tiril-tiril üşüyordu dağlar. İnsanların hepsi evlerinde, ocakları, fırınları ve yakıcı araclarila. Saman yolundakı 9 gezegen yerin ziyaretine geleceklerdi.
Son haberleri seyrediyordum, iri bir gezeyen, saman yoluna gidip güneşin önünden savuşacakdı. Uzay istasiyonlarından verilen görüntülere göre, Yerkürenin bütün şehirleri karanlıkta ve tüm evlerin çırağı, sobası ve ocağı yanmaktaydı. Televiziyondan kıtaların uzak görkemli görüntüleri yayınlanıyordu. Heyecan, vehm, resim kanlı ışığından sarsıntı fışkırırdı. Iri bir mezarlık gibiydi yer ve evlerin çırağı mezarların üstünde yanan mum sanki. Üç günden sonra, ihtiyar yer 5 miliyardıncı yaşını başa vuracaktı ve 6 miliyard insan, sayısız mum yandıracakdı. Uzay istasiyonlarından ihtiyar karımış bir erkek çıkış etmekteydi, "Yuh" adlı peygamber, yerkürede üç günden sonra gerçekleşecek patlamadan ve miliyardlar insanı taşıyabilecek bir uzay gemisinden konuşuyordu:
- Inanın ... İnanın ... İnanın ... An'in kendi gerçek varlığızın göstercesi konuşuyor, orjinal sürümünüzü gösteren ayna ... Benimle geleni kurtaracağım burdan, bu ihtiyar yerden ...
- Geceye bakın! Yeri düşünün, sisilin yarası kaniyor, Tsunami kınıyor japonu. Vərziqanın(İran azerbaycanında 2012 yılında depreme uğramış ve binler ölü vermiş tebrizin yakınlığında bir şehir) depremleri yerin parkinson tutmuş eli, Alp-Himaliya kuşağı ihtiyar yerin titrek ayağı. İnsanlığın yarısı iyi, yarısı kötü değil. Keyif ruh nasıl olmaktadır? Yarı karanlık, yarı açık, parası gece, parası gündüz yok. Bütün yer karanlıktadır, işte ey insan! Görüyor musunuz?
Kanalı değiştim, yine o ihtiyar Yuh! Yerin vefat etmek olduğundan söz ediliyordu. Jeomorfoloji uzmanlarının konuşmalarında bu dedikoduların yalan olmasını diyorlardı. 2013 'e 3 gün kaldı. Yuh peygamber 70 saat dan sonra Ozon Tabakasını sovuşub yerin yakınına, yerin ziyaretine gelen gezegenlerden konuşuyordu:
- Iman getir ey insan! İhtiyar yer öbek-öbek, yerin ekosistemilə vedalaşıp, yeni dünyayı denemeye Hazırmısın! İlk olarak Mars ararat dağında, sonra ise Uranus Himaliyanın üstüne konacak. proton Everest'in başına ve ...
Annem kanalı değişti:
- Gelin şamızı yiyin.
Üçüncü kanalın 10 haberlerine vuruldu. Yuh dan hiç bir haber yoktu. Ne varlığından ne yokluğundan. Şam'ı yiyip bilgisayarımın arkasına gidip, haberi siteleri kurcalamaya başladım. Birbirini danan haberleri, birer-birer seyrediyordum. Bir katil astronotun tutuklanmasından, 3 milyon yıl önce gelmiş Yuh adlı bir peygamberin yeni bulunmuş kutsal göysel kitapına gibi, Amerika Ordusunun dünyayı fethetmek isteğinden, nasa kurumundan yayılan görüntülerin yalan olması ve şayiâ deyerlendirilen haberlere gibi, ama bütün kutsal kitaplarda vurğulandığı gibi yer patlamadan, insanlar kurtarıcı peyğamberlerinin gelişini gözleyirdilər ...
Yuh adlı peygamberden, canlı olarak internet de ve çeşitli kanallarda konuşma yayımlaniyordu. Sadece başı görünen yüzü kırışıklı, gözleri tiz siyah, dudakları çartlaq bir insan heybetində. Yassı-yassı cızırtılı sesiyle konuşuyordu:
- Ey büyük ruhlar! İhtiyar yerin Fırıldağa çıkartması sona eriyor, öğleye, kilimanjaru dağına konacak, Neptün Savalana! Yerin bütün yaraları dereleri yanıyor, duyursunuzmu?
Kış elbisemi giyip kent merkezine yöneldim. Şehir birbirine değmiş bir pazel. Hiçbir şey yerinde değildi. İnsanlar yerinden edilmişce oraya buraya kaçmakta. Kimileri birbirinden helallik alır, kimileri halkı sararak gülmekte. Hacı Yunus karnını kaşıyıp bıyıkını sığallayır, siqara satmaktaydı. Celal ise, pıçağını havluya sarıp hemeşe ki gibi sokak çizgisinde, sürüş kontrolünün kırmızı ışığı altında durup, hacı Yunusu alay konusu edip Kahkaha ediyordu:
- Dur erkek, kaldır git, iki günden sonra balon gibi patladı duman olacaksın ... Ben de yarım milyon dollarlık bir Türkmen atını konuşturmuş, 4 günden sonraya çekin yazacağım ...
Diyerek kahkaha edip çayparaya sarı yöneldi. Kimisi sevdiği kızla nikah kestirmek rüyasında, kimisi de bu iki günde yüksek heyecan verici madde ler ve kukayin gibi narkamanlarını ilk döne olarak denemek duyğusunda; bir takım adamlar çekleri 2013 Ocak ayının birine çekmekteydi. Bir sıraları şehirde kayb olup, dijban Kasım'ın nerede olmasından kimse haberli değil idi. Sürüler dağda çobansız bırakılıp ve ihtiyar yerin son nefeslerini otliyordular. Ketlerden "mir Süleyman Ağa" nın türbesine sarı yürüyenler de çoğalmış dı bu günler. Gün ortadan sonra ise şehrin iki 4 yol arası az kalıyordu kapansın. Ötekisi sokaklarda bakıldığında kuş meydanından iki 4 yolun arasına gibi adam çoktu ve karanlıkta fakat adamların başları üstünde ağızlarından çıkan Buğlar görüldü. Bazı ülkelerde de Yuhun sözleri ve çıkışlarına karşı eylem geçirilmekte idi. Hafifçe yavaş mızıltı duyuluyordu ve kent adeta bir patlama öncesi olan, benzin namluları vardı insanlar. "Cevat" dan sonra bütün arkadaşları şehirde görebiliyordum. Cevat yine de Filozof oyunu çıkartıp Girdovlu dağına gitmişti, şimdi de muhtemelen uzayıp ve arkasını ihtiyar yerin üstüne serip göğe bakiyor. Seher çağı Behruz Cevatla sokak da yüz yüze gelince, Cevad'ın Girdovluya gitmesini bilmişti. Sonunda oda deli olup, tüşüb sokakta gazeteye falan satar, əlbəttə iki güne yer partlamayırsa! Usta Yusubla menekşe bibi bodrumda Ocağa girip, patlamanın ters saniyelerini sayıyorlar, deniliyordu.
Eve dönüp bir daha televiziya nın önünde oturdum:
- Başka bir gezegen de hayat, yaşam sizi bekliyor. Zaman ve mekân boyutuna sınırlanmayan gezəgende. Düşündüyüz anda, istediyiz yere ve dilediyiz zamana dönebilmek, düşünce ve ışık portların sıfır-bir deytalarina dönüp, alfa, qama dalğalarına dönüşebilir bileceyiz, bir ses dalğası gibi, bir ışık gibi hareket etmek Istemiyormusunuz? Yer patlar ve bütün canlılar, hayat ve varlık Duman olacak, saman yolunda bir gasa dönüşür, duman olacak, ey insanlar, duman! Sefine ye biniyormusunuz?
Yüzler kanaldan yayınlanan Yuh peyğamberin sözleri, miliyardlar insanı televiziyon önünde oturtmuştu. baziler televiziyayı öpmekte, kimileri kontrolü televizyona sıkıp, camını sındırmakda ... Annemin gözyaşları durmadan tiril-tiril esen ellerinin, alnını namaz möhüründen almıyordu. Benimse alnım kaşınırdı. Alın yazımız, ne olacağımız! 3 saat kaldı. İnsanlar çatıda, soğuktan sirtildeyerek gözlerini göğe dikmişlerdi. Ablam, annemin çadrasını yulub durmadan ağlıyordu. Kucağıma alıp balkona çıktım. Korkunç bir soğuk sümüyüme gibi, ruhumun içine gibi süzmekteydi. Damımızdan metir-metir kandiller, yürüyüşe hazır süngülü askerlerin kamuflajı idılar sanki. Döndüm eve. Annemin namazı Tamamlanmiyordu. Bacımınsa ağlamayı. Tüm telefon hatlar işgal ve her an bir mesaj telefonuma giriyordu. Telefonlar evimizde durmadan çalıyordu. Dostlar ve tanıdıklara birbirinin halini sormakta ve korkularını paylaşmaktaydılar. 10 saniye kalıyordu. Dama çıktım. Sarı ışıklı bir taş yere yaklaşm ...
Son

Tebrikler İlqar bey. Yazının girişinde ayrı bir mükemmellik. Uzayın hareketliliği...Gidip geldim içinde bulunduğumuz an ile kıyametin kopuşu arasında sanki. Öyle güzel kurgulanmış ki hikaye Nuh tufanını hatırlattı aynı zamanda. Ve Yuh peygamberin bir Türkmen bölgesinde bulunması çok güzel. Maya takviminin 21 Aralıkla ilgili görüşler gelip geçti hep gözümün önünden. Devamı dileklerimle.

Kimi ayak üstü, kimi dost sohbetlerinde, kimi sokakta, avluda, evde, ofiste, kimi radyoda, televizyonda, şurada burada...Bir KIYAMET muhabbeti aldı gidiyor MAYAların kehaneti dolayısıyla! Kiminin korku kiminin de merakla dolu gözbebeklerinde o günü beklerken sabırsızlık ve ürkü gözlenmekte.
Tabii, neyin nasıl olacağını ve ne derece etkinlikte bir şeyleri aalıp götüreceğini bilememenin karanlığında bolca varsayım, abartılı tahmini felaket öyküleri fısıldıyoruz birbirimize.

Ayın 21' ine saatler kala ve tüm dünyada bir merak!
Sayın İLGAR Bey' in öyküsü de bu mahal da gündemin nabzını tutan anlamlı bir paylaşımdı. Teşekkür ediyor, her şeyin hayırlara vesile olmasını ve kazasız belâsız geçmesini diliyorum! Dostça...

sayınlar refika hanım ve osman meellim
deyerli bakışlarınız üçün teşekkür ediyorum
selamlar ve sayğılarımla

Günü ve günceli yakalamış, yer yer mesajlarla ve nefis tasvirlerle dolu mükemmel bir çalışma...
Daha giriş paragrafında : (Sancılanan bir dünya, karnı ağrıyan bir yer küre... Toprak soğuk tatlı, denizler buz, ormanlar tuz tadı veriyordu. Dağ basıyorlardı derelere ve tiril-tiril üşüyordu dağlar. İnsanların hepsi evlerinde, ocakları, fırınları ve yakıcı araclarila. Saman yolundakı 9 gezegen yerin ziyaretine geleceklerdi.)diyerek kendi mıknatısına çeken ve bırakmayan bir yazı... Derelere dağ basılması, toprağın soğuk tatlı, denizlerin buz tutması ve tiril tiril üşüyen dağlar... Mensur şiir bu. Nazmın nesirleşmiş hali. İnsanî his ve duyuşları çevre ve tabiat öğeleriyle bütünleştirme; insan yüreğini, eşyaya ve doğaya yükleme...

Sonra, NUH'un gemisi teşbihi elbette...
(Heyecan, vehm, resim kanlı ışığından sarsıntı fışkırırdı. Iri bir mezarlık gibiydi yer ve evlerin çırağı mezarların üstünde yanan mum sanki. Üç günden sonra, ihtiyar yer 5 miliyardıncı yaşını başa vuracaktı ve 6 miliyard insan, sayısız mum yandıracakdı. Uzay istasiyonlarından ihtiyar karımış bir erkek çıkış etmekteydi, "Yuh" adlı peygamber, yerkürede üç günden sonra gerçekleşecek patlamadan ve miliyardlar insanı taşıyabilecek bir uzay gemisi...)
Ve
Ve ardından, kanal kanal internet ve televizyonları gezen; merak edip şehrin caddelerine kendini bırakıveren, kıyamet gününü, Dünyaya çarpacak gezegen olayını bekleyen...
Anlatının en güzel yanı da finalde.
Anne namazda, bacı ağlıyor, kahramanımız ise dama çıkmakta...
*
Eser, dil ve anlatım itibariyle, öykülem(hikâye ediliş)yönü ile hoş, korkutmayan, kıyameti bile hoşça karşılayan bir ruh halinden süzülme, akıcı, şiirsel...

Konu güncel ve konunun kahramanı ile olaylar arası bağlar kuvvetli, kopma yok.
Müşahhas sözlerle hisler ve duyuşlar yanyana gelerek söyleme güç kazandırmış.
*
Fotoğraf sanatçısı olsam, Ilqar Müezzinzade' nin bu eserinin fotoğrafını resmetmeye çalışırdım.
*
Harikalar harikası bu çalışmadan dolayı, tebriklerimi, teşekkürlerimi sunuyorum üstadımıza...

http://gulceedebiyat.kitabxana.net/?oper=blog&blog=gulceedebiyat

Madem ki bu yazı Güney Azerbaycanlı bir kardeşimizin yazısı, madem ki Gülce Edebiyat sitesinde paylaşılmış, madem ki mensur bir öykü o zaman Kuzey Azerbaycanlı kardeşlerimizde okusun dedim İlgar beyin iznini almadan. Biz Gülceciler birimiz hepimiz hepimiz birimiz için desturundan hareket etmeyi bilen insanlarız.

Doğru söylüyorsunuz Osman Bey... Yazı o kadar mükemmel ki, başka site ve platformlarda paylaşmamak bence de haksızlık olurdu. Çünkü kurgusu, içeriği ve okura aktarımı, öykü dili çok etkileyici. Bir kez daha tebrikler İlgar Bey' e ve tabii paylaşma fikrinin sahibi size...

Sayın Ceylan hocam değerli vakitinizi benim öykümü okumağa serf ettiğiniz için minnetdaram. Dikkatle okuyub ve kıymetli bakışlarınızı öykümü incelerken yazdığız için sağ olun
ha bele üstadım Osman Öcal dan öykümü paylaşdığı üçün ve deyerli Refika hanımdan güzel bakışları üçün kendimi mutlu sanıyor ve derin teşekkürlerimi sunuyorum

Değerli yazarımız İran rejimi tarafından maalesef 3 yıl hapis cezasına çarptırılmış ve demir parmaklıklar arkasına gönderilmiştir. Tanrı yardımcısı olsun diyoruz.

Sanki sihirli bir el bir düğmeye basıverdi ve birden patladı yine ırkçı, ayrımcı, kıyıcı eylemler! Değerli kardeşimiz Ilgar Müezzinzede' ye çok üzülmekle birlikte, suç diye addedilenin asla suç olamayacağını, yaptığının son derece normal ve demokratik bir hak olduğunun altını çizmek; dolayısıyla o demir parmaklıkları hak etmediğini vurgulamak istiyorum! Ilgar Bey' e geçmiş olsun dileklerimle, Allah' tan sabır ve güç diliyor, bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını istiyorum!